Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanlarının konuya ilişkin verdikleri bilgiler şöyle:
Skolyoz kelimesi antik Yunan dili kökenli olup eğrilmeyi ifade etmekte, günümüzde kullanımı ile sırt kemiklerinin yanlara eğimi olarak tanımlanmaktadır. 
Ayakta çekilen röntgenlerde 10 derecelik yana eğrilmelere skolyoz denilmektedir. 7 derecenin altında ki eğrilikler normal sınırlarda kabul edilmektedir. 
Özellikle yandan bakılınca ilerleyen eğriliğe bağlı kaburgalarda ki kamburluk ile fark edilebilir. Ülkemizde yapılan taramalarda skolyoz prevelansı %1.3 olarak tespit edilmiştir. İdiyopatik skolyoz ve cinsiyet arasında kesin bir ilişki vardır. Bu ilişki özellikle eğriliğin derecesi arttıkça daha belirgin hale gelir. Kız/erkek oranı; 6° ila 10° arasında 1:1, 11° ila 20° arasında 1.4:1, 21° üzerinde tedavi gerektirmeyen hastalarda 5.4:1 ve ortopedik müdahale gerektirecek hastalarda ise 7.2:1 olarak tespit edilmiştir. Bu klinik gözlemler sonucunda, kızlarda ilerlemenin daha çok görüldüğü kanıtlanmıştır.

İdiyopatik skolyoz büyüme çağında herhangi bir yaşta ortaya çıkabilir. Ortaya çıkışı bakımından üç zaman diliminde zirve yapar. Yaşamın ilk senesi, 5 ila 6 yaşları arası ve 11 yaşından iskelet gelişiminin tamamlanmasına kadar geçen süreç en sık karşılaşılan zaman dilimleridir. Bu şekilde idiyopatik skolyoz, deformitenin başladığı yaşa göre üç gruba ayrılır: 
1. İnfantil idiyopatik skolyoz: 3 yaşın altındaki şekil bozukluklarıdır. Erkeklerde daha sık görülmekte beraber, genellikle sol torakal eğriliklerdir. 
2. Jüvenil idiyopatik skolyoz: 3 ila 10 yaşları arasındaki şekil bozukluklarıdır. Erkek ve kızlarda eşit oranda görülmektedir. Sıklıkla eğrilik sol torokal yönde olup ilerleyici özelliği ön plandadır. 

3. Adölesan idiyopatik skolyoz: 10 yaş ile iskelet gelişiminin tamamlanmasına kadar ortaya çıkan şekil bozukluklarıdır. Kızlarda daha sık görülür. Genellikle sağ torakal ve sol lomber eğrilik görülür. En sık görülen skolyoz tipidir. 
Sırt eğriliği olan hastalarda ağrı ve sinirsel hasarlar değerlendirilmelidir. Özellikle küçük eğrilikler ağrıya neden olmamaktadır. Bununla birlikte skolyozlu hastaların yaşıtları kadar bel ve sırt ağrıları olabilmektedir. Ek tetkik yapılması gereken hastalar noktasal ağrıların olması, kas kasılmaları ve omurgaların hareketlerinin kısıtlanmasıdır. Ayrıca normal eğrilik tiplerine benzemeyen eğriliklere de ek incelemeler yapmak gerekmektedir. 
Skolyozlu çoğu hasta yaşamlarını kozmetik kaygılar dışında ciddi kısıtlamalar olmadan sürdürürler. Eğrilik nedeniyle solunum sıkıntısı ortaya çıkması için eğriliğin 80 derece veya üzerine çıkması gerekmektedir. 
Eğriliğin ilerlemesi ilk eğriliğe ve hastanın kemiklerinin olgunluğu önemlidir. Kemik olgunluğu için hasta yaşı ve leğen kemiğindeki büyüme plakları önemli belirteçlerdendir. Kız hastaların erişkinliğe giriş ipuçları önemlidir. 
Skolyozda tedavi şu şekilde yapılmaktadır:
Tedavi çoğu merkeze göre değişkenlik gösterir ancak ana hatlarıyla;
İskelet olgunluğuna erişmemiş hastalarda:
5-25 derece eğrilikler izlem (3-6 aylık aralarla),
25-40 derece eğrilikler korselerle,
>40 derece eğrilikler ameliyat ile, 
İskelet olgunluğuna erişmiş hastalarda:
5-30 derece eğrilikler izlem (3-5 yıllık aralarla)
30-50 derece eğrilikler izlem (1-2 yıllık aralarla)
>50 derece eğrilikler cerrahi veya yıllık izlem yapılabilir.
Ortez tedavilerinin ortak sonucu olarak adölosan idiopatik skolyozda seçmiş hastalarda korse tedavisinin skolyozun doğal seyrinde olumlu yönde değiştirdiğidir. Günümüzde kabul edilen ortez kullanım protokolü egzersiz ve vücut temizliği dışında tüm gün en az 20 saat kullanılması gerekliliğidir. İskelet olgunlaşması sağlandığında leğen kemiği büyüme plakları kapandığında kızlarda menarştan en az 18 ay sonra sadece geceleri takılır ve altıncı ay içinde ortez tedavisi sonlandırılır.
Travmalardan sonra ve soğuk aylarda çekilen röntgenlerde zaman zaman skolyoza benzer eğrilikler görülmekle beraber gerçekte eğrilik olmayabilir. Kontrollerde çekilen skolyoz röntgenleri ile değerlendirilmesi daha uygun olacaktır.
Hastalığın tespiti, takibi ve tedavisi için sırt eğriliği ve kamburluktan şüphelenildiğinde doktorunuza başvurmanız önerilmektedir.