Çorum Kadın Platformu tarafından, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü kapsamında Kadeş Barış Meydanı’nda kitlesel basın açıklaması düzenlendi.
Saat 17.30’da gerçekleştirilen basın açıklamasına Çorum Kadın Platformu bileşenlerinin yanı sıra KESK’e bağlı sendikalarının temsilcileri ile bazı siyasi parti temsilcileri de destek verdi.
Çorum Kadın Platformu Sözcüsü Nurcan Hasırcı Doğan tarafından okunan basın açıklamasında; ‘Kadınlar olarak 25 Kasım’da; şiddete, cinsiyetçiliğe, savaşa, yoksulluğa karşı; eşitlik, adalet, barış ve özgürlük için isyanı büyüterek alanlardayız!’ denildi.
Geçtiğimiz 25 Kasım'dan bugüne erkek şiddeti hız kesmeden devam ettiğini dile getiren Çorum Kadın Platformu Sözcüsü Nurcan Hasırcı Doğan, son on ay içerisinde 337 kadın katledildiğini, 190 şüpheli kadın ölümünün gerçekleştiğini belirterek; ‘Katliam boyutuna varan kadın cinayetleri iktidarın politikalarından bağımsız değil’ dedi.

‘6284 SAYILI YASA UYGULANMIYOR’
İstanbul Sözleşmesi’nin bir gece yarısı kararıyla iptal edilmesinin şiddet faillerini cesaretlendirdiğini dile getiren Hasırcı Doğan, açıklamasını şöyle sürdürdü:
‘6284 sayılı yasa uygulanmıyor, hatta yasanın sağladığı haklar kısıtlanmaya çalışılıyor.  2022 yılında öldürülen kadınların yüzde on yedisi failler hakkında uzaklaştırma kararı olmasına rağmen katledildiler. İktidar bu saldırılarla biz kadınların hayatına kastederek, bedenimizi, emeğimizi ve kimliğimizi tahakküm altına almaya çalışıyor. Erkek yargı her fırsatta kadın katillerine iyi hal ve haksız tahrik indirimi için gerekçe bulmaktan geri durmuyor. " Erkek adalet değil, gerçek adalet!” demek için 25 Kasım'da alanlardayız.

Kimliğimizi yok sayanlara, bizleri erkeğe, sermayeye ve devlete daha da bağımlı hale getirmek için her türlü krizi fırsata çevirmenin hesabını yapanlara karşı emeğimiz, bedenimiz ve kimliğimiz üzerindeki binlerce yıllık erkek egemen denetimine son vermek ve ‘Aileye köle olmayacağız!’ ‘Susmuyoruz, Korkmuyoruz, İtaat Etmiyoruz’ demek için 25 Kasım’da alanlardayız!
İşsizliğin, yoksulluğun bu kadar arttığı, ekonomik krizin derinleştiği koşullarda ülke kaynakları ve bütçe, güvenlikçi politikalara, savaşa aktarılıyor. Kadınlar olarak daha fazla yoksulluk, şiddet, göç ve ayrımcılık anlamına gelen savaşların son bulması, eşit ve özgürce bir arada yaşamamızın sağlanacağı demokratik koşulların oluşması için 'Savaşa hayır, barış hemen şimdi!’ demek için 25 Kasım’da alanlardayız.
Artan işsizlik, yoksulluk, güvencesiz, kayıt dışı çalışma ile birlikte krizin yarattığı ekonomik şiddeti de en ağır biçimde biz kadınlar yaşıyoruz. Temel tüketim maddelerine, elektrik, doğal gaz, akaryakıta ard arda yapılan zamlardan ve ücretlerin giderek erimesinden en fazla etkilenen kesim yine güvencesiz, esnek, enformel işgücü piyasası içerisinde, örgütlenme hakkından yoksun, emek sömürüsüne daha yoğun maruz kalan, biz kadınlar oluyoruz. Ekonomik krizin derinleştiği, işsizliğin arttığı koşullarında kadınlar olarak daha da yoksullaştık, yoksunlaştık. Türkiye OECD ülkeleri içerisinde istihdamda cinsiyet açığının en yüksek olduğu ülkelerden biri. Ücretsiz ev içi bakım emeğinin kadınlar tarafından karşılandığı ülkemizde 13,3 milyon kadın, bakım emeği verdiği için çalışma hayatına katılamıyor. İstihdamdaki her 10 kadından üçü emeklilik ve sosyal güvenceden yoksun bir şekilde kayıt dışı çalıştırılıyor. Erkekler kadınlardan %27,4 oranında daha fazla kazanıyor. Kadınlar olarak cinsiyet eşitsizliğine ve yoksulluğa karşı mücadele ederken bir yandan da göçmen kadınların bu kötü çalışma ve yaşam koşullarına ek olarak karşılaştıkları ırkçı, ayrımcı politikalara, sınır dışı edilme kaygısıyla daha fazla mobing ve tacize maruz kalmalarına karşı dayanışmayı örüyoruz. 

Emeğimizin yok sayılmasına, işsizliğe, yoksulluğa, güvencesiz, kayıt dışı sömürü koşullarında çalışmaya karşı, güvenceli çalışma, güvenli gelecek talebimizi haykırmak için 25 Kasım’da alanlardayız.
Temel hak ve özgürlüklere, sendikal eylem ve etkinliklere dönük saldırılarla toplumsal muhalefeti hedef alıyor. Meclisten çıkardığı sansür yasası ile bir yandan muhalif basını susturmayı, öte yandan sosyal medya paylaşımları üzerinden tüm topluma gözdağı vermeyi amaçlıyor.   Üniversite öğrencileri, siyasetçiler, sanatçılar, özgür basın emekçileri, sendikal mücadele yürüten ve hakları için direnen kadınlar keyfi, hukuksuz gözaltı ve tutuklamalarla karşı karşıya kalıyor. 'Örgütlülüğümüze, demokratik haklarımıza, emeğimize sahip çıkıyoruz! ' demek için 25 Kasım'da alanlardayız.
25 Kasım Uluslararası Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele ve Dayanışma Günü elbette erkek egemen düzeninin politikalarını söylem ve uygulamalarını teşhir edecek, tacizin, mobbingin, şiddetin tüm biçimlerine karşı evde, sokakta, işyerlerimizde mücadeleyi daha da yükselteceğiz.  “İstanbul Sözleşmesi yaşatır!” "İLO 190 İş Yaşamında Şiddet ve Taciz Sözleşmesi "imzalansın demek için alanlardayız." 

Tüm bu saldırılara rağmen dünden bugüne dayanışmanın gücüyle çoğalarak güçlenen, örgütlülüğe dönüşen ve iktidarları sarsan kadın mücadelesi inancımızı büyütüyor. İran'da "Bizi zorla kendi cennetinize götüremezsiniz" diyerek sokakları isyan alanlarına çeviren "İstanbul Sözleşmesi bizimdir!" diyerek Türkiye'nin tüm kentlerinde sokakları terk etmeyenleriz. ‘İtaat et, rahat et!’  diyenlere inat, isyan ediyoruz, örgütleniyoruz ve mücadele ediyoruz. Baskılara boyun eğmiyor, kadın katliamlarına, savaşlara, yoksulluğa, militarizme, homofobiye, doğa ve yaşam alanlarımızın talanına karşı direnişlerde en önde yer alıyoruz. Bir kişi daha eksilmemek için, bize sınırlar çizmeye çalışanlara ‘fıtratımızda özgürlük var!’  demek için 25 Kasım'da alanlardayız.
62 yıl önce diktatörlüğe karşı direnişte simgeleşen Mirabel kardeşlerden bugüne dünyanın dört bir yanında kadınlar olarak KADIN YAŞAM ÖZGÜRLÜK sloganıyla işyerlerimizde, evlerimizde, sokaklarda ve yaşamın her alanında birlikteliğimizden ve dayanışmamızdan aldığımız gücün kararlılığıyla "Saçımızın teline, haklarımıza, özgürlüğümüze sahip çıkıyor, direnişi büyütüyoruz!" demek için 25 Kasım’da alanlardayız!’