Çorum’da ve çevresinde gerçekleşmiş Çorum’u etkileyen büyük depremlere tarihsel olarak bakmamızda fayda vardır.
Tarihsel olarak Çorum ve bölgesini etkileyen ilk büyük yıkıcı deprem 03.09.968 yılına dayanır. Bu deprem IX şiddetinde gerçekleştiği ve Kastamonu-Çorum-Amasya hattında önemli hasarlar verdiği belirtilmiştir.
1075 yılında gerçekleşen VIII şiddetinde deprem Çorum bölgesinde can ve mal kayıplarına neden olmuştur.
1146 yılında o zamanki tarihsel adı olan Danişmend depremi 40 gün sürmesi nedeniyle tarihte “küçük kıyamet” olarak adlandırılmıştır.
1509 yılında gerçekleşen VIII şiddetli bir deprem, Çorum’da hasara neden olduğu belirtilmiştir.
1514 yılında gerçekleşen deprem sonrası Çorum’da yaşayanların %35’inin hayatını kaybetmesi nedeniyle halkın geri kalan bölümü Mısır’a göç etmek zorunda kalmıştır.
1520 yılında Çorum’da iki mahallenin tamamen yıkıldığı ve çevresinde bulunan diğer yerlerde yıkıcı etki yarattığını tarih araştırmalarında görüyoruz.
1559 yılında gerçekleşen çok büyük deprem sonrası birçok ev yıkılmış ve birçok insan hayatını kaybetmiştir. O yılki depremde şu anki adı Han Cami olan “Gülabibey Cami”de yıkılmıştır.
1579 yılındaki depremde, Çorum ile birlikte Amasya ili de büyük zarar ve can kaybı yaşanmıştır.
17.08.1668 yılında sabaha karşı Kuzey Anadolu Fay’ı (KAF) üzerinde gerçekleşen Ladik depremi tahmini 7.8-8.0 büyüklüğünde olduğu belirtilmiştir. Tarihte Anadolu’da gerçekleşmiş en büyük deprem olarak geçer. Deprem batıda Bolu ile doğuda Erzincan arasındaki tüm illeri etkilendiği ve o zamanki bölge nüfusuna göre 8000 gibi yüksek sayıda kişinin vefat ettiği belirtilmiştir. Çorum’da bu iller arasında depremden en çok etkilenen il olarak tarihe geçmiştir.
1692 yılında da Çorum ve çevresinde bir başka büyük yıkım ve can kaybının olduğu belirtilen bir deprem de olmuştur.
1734 yılında Çorum-Vezirköprü-Merzifon arasında gerçekleşen depremde can ve mal kayıpları olduğu belirtilmiştir.
1766 yılında Merzifon-Esençay fayı üzerinde olduğu tahmin edilen ve Çorum ile Amasya’yı etkileyen yıkıcı bir deprem gerçekleştiği bilinmektedir. Bu depremin Merzifon-Esençay fayı üzerinde gerçekleşmiş olması bizi tedirgin etmesi gerekir. Bu fay Çorum Merkeze olan uzaklığı 20-25 km olup, olabilecek bir orta büyüklükteki depremde çok fazla hasar verebilecektir.
Nitekim 17 Temmuz 1794 yılında Merzifon-Esençay fay hattı üzerinde 6.7-6.8 büyüklüğünde bir deprem daha olmuştur. Çorum merkez dâhil birçok il ve köy harap olmuş çok sayıda can kaybı olduğu belirtilmiştir. Evlerini kaybeden halkın derme çatma yerlerde kaldığı ve kötü yaşam koşulları nedeniyle perişan oldukları ve bu nedenle 800 civarında kişi Mısır Kahire’ye göç etmek zorunda kaldığı belirtilmiştir.
12.05.1844 yılında Çorum-Osmancık ve Ankara’da hasara neden olan bir deprem meydana gelmiştir. Deprem de toplam’da 200 yakın kişi ölmüş ve çok sayıda kişi yaralanmıştır.
1885 yılında meydan gelen depremde Sinop’tan İskilip’e kadar olan geniş bölgede hasara neden olmuştur.
1910 yılında ise KAF üzerinde gerçekleşen ve Osmancık’ı etkileyen 6.1 büyüklüğünde depremde can ve mal kayıpları olmuştur.
Bu depremlerin çoğunun büyüklükleri o günün teknolojisi ile tespit edilememiş olmakla birlikte, şiddetleri tarih kitaplarında yazılmıştır.
Tarihsel dönemde, M.S.908-1923 yılları arasında, Çorum ve çevresinde meydana gelen ve Çorum’u etkileyen şiddetleri V–IX arasında değişen toplam 16 deprem olmuştur.
1942 yılında KAF üzerinde Çorum’un kuzey-doğusunda 7 büyüklüğünde gerçekleşen Tokat-Erbaa depreminde bölgede toplam 3000 kişi hayatı kaybetmiş, Çorum ve çevresi az da olsa bu depremden etkilemiştir. Deprem olduktan sonra Cumhuriyet Gazetesi’nde çıkan haberlerde durumun vahameti anlaşılıyor.
1942 Tokat-Erbaa depreminin ardından Kargı-Osmancık-İskilip bölgesinde 18 gün ara ile 3 adet ardışık deprem (5.5-5.9 arası büyüklüğünde) meydana gelmiş ve 34 kişi ölmüştür. 21 Kasım’da, Kargı-İncesu arasındaki İncesu nehri üzerinde, 2 Aralık’ta Kargı’ya yakın köyler olan Kumbaba ve Güvercinlik arasındaki Kızıl Irmak’ın ana kolu üzerinde ve 11 Aralık ise Hamamözü-Laçin-Dutluca arası Hamamözü çayı boyunca olmuştur. İlk deprem sonrasında halkın dışarıda olması can kaybının büyümesini önlemiştir. Fakat, ilk depremde yıkılmayıp hasar görmüş binaların hemen hemen hepsi sonraki iki depremde yıkılmıştır.
1942 yılında Merzifon-Esençay fay hattı üzerinde 5.9 büyüklüğünde bir deprem daha olmuştur.
1943 yılında 7.2 büyüklükte meydana gelen Tosya-Ladik depreminde 4000 kişi hayatını kaybetmişti. Çorum’da toplam 220 kişi, sadece İskilip’te 85 kişi hayatını kaybetmiştir. O tarihlerdeki Cumhuriyet Gazetesi’nde çıkan haberlerde durumun vahametini göz önüne koyuyor.
1944 yılında Çorum’un kuzey-batısında gerçekleşen Gerede depreminde Osmancık ve Kargı bölgesindeki birçok köyde binalar kullanılamaz hale gelmiştir.
14.08.1996’da Salhançayı fayı üzerinde (Mecitözü depremi diye de geçer) 5.4 ile 5.2 büyüklüğünde ve VI şiddetinde iki deprem yaşanmıştı. Depremde bir kişi ölmüş, 9 kişi yaralanmış ve 2606 bina da hasar görmüştü. Depremin aletsel büyüklüğü orta olmasına rağmen insanlar uzun süre evlerine girememiştir. Üstelik Salhançayı fayı ilk kez o zaman tespit edilmiştir. Bu durum bize bugün için aktif olmayan bir fayın, zamanı belli olmayan bir süreçte aktif hale gelebileceğini işaret etmektedir.
Aşağıda verilmiş olan Çorum ve bölgesinde mevcut faylar ve tarihsel olarak gerçekleşmiş depremlerin büyüklükleri gösterilmektedir. Çorum şehrine yakın oldukça fazla küçük büyüklüğe sahip deprem ürettiği ve Çorum ve çevresinde ise orta ve yüksek büyüklükte deprem ürettiğini bu harita da görebilmekteyiz.
Çorum ve yakın bölgesi için 2011 yılında yapılmış bir çalışmaya göre gelecek 100 yıl içerisinde 7’in üzerinde büyüklüğü olan bir depremin olma olasılığı %93, dönüş periyodu ise 34 yıl olarak hesaplanmıştır. Bu demektir ki ya siz, ya çocuğunuz, ya da torununuz bu depremle karşı karşıya kalacaktır.
Bütün bu tarihsel durum bize depremden kaçınılamayacağı gerçeğini gösteriyor. Diğer taraftan, bugünün teknolojisi ile evlerimizi, iş yerlerimizi ve kamu binalarımızı depreme dayanıklı yaparak, depremden en az hasarla atlatabileceğimizi de biliyoruz. Bize düşen görev aklın ve bilimin ışığında olması gereken teknikler ile binalar yapmak ve bunun aksine davrananlara hem devlet idaresi hem de sivil toplum baskısı ile engel olmaktır.
Özellikle büyük kısmı zayıf zemin üzerinde yer alan Çorum şehir merkezinde jeolojik özellikleri açısından alüvyon ile kaplı olması nedeniyle, zemin büyütmesi faktörleri ve bölgenin deprem tehlikesi sebepleri ile zemin etütlerinde ve planlamaya esas çalışmalarda dikkate alınmalıdır.