Tarım ürünlerinin insan yaşamı için zorunlu tüketim mallarını oluşturması sektörün stratejik önemini dünden bugüne hep güncel tutmuştur. Özellikle savaş, iç karışıklıklar, pandemik salgınlar ve çekirge istilalarının yaşandığı olağanüstü dönemlerde tarımsal üretimin önemi toplumun tüm kesimleri tarafından güçlü şekilde fark edilmiştir.
Serbest piyasa ekonomisinin benimsendiği ekonomilerde mal ve hizmetlerin fiyat oluşumunda arz ve talep etkileşimi esastır, lakin tarım ürünlerinde fiyat oluşumu üretime etki eden faktörlerin bilhassa arz üzerindeki etkileri nedeniyle diğer mal ve hizmetlere göre farklılıklar göstermektedir.
Ancak hangi iktisadi sistem benimsenmiş olursa olsun, her sistemin olağan işleyişine farklı etki düzeylerinde müdahil olan yapılar bulunmaktadır. Bu yapılar bazen arz bazen talep tarafına veya her iki tarafı da etkileyerek kamu yararını sekteye uğratan, kendi kazancını öne alan bir anlayışı hakim kılmak eğilimindedirler.
Dolayısıyla kendi ekosisteminde doğal yürüyen işlere veya kamu düzenini sağlamak üzere oluşturulan alanlara ve süreçlere müdahil olarak, üretici ve tüketici lehine olabilecek sonuçları piyasa mekanizması içinde kendi amaçları doğrultusunda yönlendiren ve kendine çıkar sağlayan çeşitli gruplar, piyasaya müdahale edebilmektedir ve bunlar farklı etkinlik ve yoğunlukta hemen her ülkede farklı işlevleriyle açık veya örtülü boy göstermektedir.
Kamunun piyasa düzenleyici rolü
Ülkelerde gıda ürünlerine uygun fiyatla erişilebilirliğinin sağlanarak tüketicilere sunulması sorumluluğu kamudadır. Bu nedenle devlet piyasada kural koyucu, kontrol ve denetleyici, arz ve talebi düzenleyici ve gerektiğinde ürün piyasalarına müdahale edecek bir sistematiği oluşturur ve bunu yasal mevzuatla piyasa aktörleriyle paylaşır. Bu işlev özellikle tarım ürünleri piyasası içinönemlidir. Çünkü tarım ürünleri arzı kısa dönemde değiştirilememektedir yani arz elastikiyeti sıfırdır yada sıfıra çok yakındır. Tarım ürünlerinin zorunlu ihtiyaç malları olması ise toplam talebin değişmemesine dolayısıyla piyasa fiyatının oluşumunda ürün arzının belirleyici olmasına yol açmaktadır. Bu kapsamda olağan dışı dönemlerde devlet hem üreticiyi ve hem de tüketiciyi korumak üzere tarım ürünleri piyasasına düzenleyici olarak girer ve piyasa da bir aktör olarak yer alır. Görüldüğü gibi tarım sektörü üretim faktörlerinin kullanımı ve üretim yöntemlerinin özellikleri itibariyle diğer sektörlerden farklılıklara sahiptir.
Avrupa Birliği ve İtalya Etkileşimi
1990’larda asistanlık yıllarımızda İtalya’da iki ay süreli bir kursa katılmıştım. Derslerden birinde tarımda mafya(agricultural mafia) konusu geçmiş ve sonrasında tarımdan haksız kazanç sağlayan kesimlerin varlığının tarım ve çalışanlar üzerine olumsuz etkiler yaptığı üzerinde durularak, zaman içinde sisteme eklemlenen mafyanın yürütülen politikalarının uygulaması üzerindeki negatif etkilerinin asgariye indirilmesinin önemi ifade edilmişti. Piyasa da esasen çıkar grupları hep vardı, ancak mafya olarak isimlendirilerek çıkar gruplarına çok güçlü vurgu yapılması ilgimi çekmişti.
Konu üzerinde ilerlemek için önce kavramsal boyuta bakmak yararlı olacaktır. Esasen mafya kavramı bugünkü anlamına karşıt bir tarihçeye sahip olsa da İtalya ve Sicilya ile özdeşleşen yasadışı bir örgütlenmeyi ifade etmektedir. Mafie yüzlerce yıl sürekli işgal edilen Sicilya adası sakinlerinin dışarıdan gelen güçlere karşı kendilerini korumak için oluşturdukları grupları temsil ederken, sonrasında bugünkü anlamda suç örgütlerini ifade eden genel bir tanımlama hale gelmiştir. Hemen her alanda özellikle yasa dışı alanlarda boy gösteren mafya oluşumlar konumuzla ilgili olarak yukarıda bahsedildiği anlamda tarım sektörüne yönelik olarak kullanılmaktadır. Özellikle bu yazıda İtalya terminolojinin orjini olmak yanında tarımdaki mafya oluşumunun olduğu ülkeler arasında ilk sıralarda yer alması nedeniyle İtalya örneği üzerinden ele alınmıştır. Bu kapsamda İtalya’nın Avrupa Birliği’ni kuran ilk altı ülkeden biri olduğunu da dikkatten uzak tutmamak gerekiyor. Bilindiği üzere Avrupa bütünleşmesi için ilk adım, Belçika, Federal Almanya, Fransa, İtalya, Lüksemburg ve Hollanda’nın kömür ve çelikte ortak pazar kurmalarıyla atılmıştı. Söz konusu altı ülke 1957 yılında Roma antlaşmasıyla çeşitli mal ve hizmetleri içeren ortak bir pazara dayalı Avrupa Ekonomik Topluluğu’nu (AET) kurdular. Sonrasında üye ülkeler arasında gümrük vergileri tamamen kaldırılarak özellikle ticaret ve tarımda ortak politikalar uygulamaya başladılar.
bu yazıda; Avrupa Birliği’nin kurucu ilk altı ülkesinden biri olan İtalya’da tarım piyasalarındaki yasal olmayan yapılar ele alınmıştır ve ortaya konulan verilerin söz konusu yapıların günümüzdeki etkinliğini görmek ve değerlendirmek bakımından önemli olacağı düşünülmüştür.