Jose Mourinho yönetimindeki Fenerbahçe, İsviçre'deki ilk maçta olduğu gibi Kadıköy'de de Lugano'ya şans tanımadı. 90+2'de bulduğu golle rakibini 2 maçta da mağlup eden sarı-lacivertlilerin rövanştaki performansını spor yazarları kaleme aldı.
İşte Fenerbahçe - Lugano maçının ardından yapılan değerlendirmeler:
LUGANO 'BAŞLANGIÇ'TI LILLE 'ARA SICAK' OLACAK | ERCAN GÜVEN
Fenerbahçe’nin, Mourinho’nun Kadıköy’de, yeni sezonda taraftarla ilk “resmi” buluşması, kucaklaşmasıydı maç. Tribünlerin umduğu müthiş bir rövanş, 300 milyonluk takımın hakkını veren bir futbol, skor, coşkuydu.
Öyle ıslatılmış suni çim falan da yoktu ortada.
Ancak, maç İsviçre’dekinin “kopyası” gibi başladı… Hatta daha kötü bir kopyası!
Çünkü mücadele eden bir Szymanski yoktu sahada. Son saniye gol atana kadar el freni oldu takımın. Krunic ve Oosterwolde çok kötüydü. Çağlar’a önlem almışlardı ama o yine de sahanın en iyisiydi. İlk maçın kötüsü Fred, kötü bile oynamadı; yoktu. Sakatlanıp çıktı ilk yarı ortasında.
Ve Fenerbahçe henüz 7. dakikada erken golünü yemişti. Bir türlü ceza sahasından uzaklaştırılamayan topun Mahmut’un ayağında füze olup Fenerbahçe kalesinin çatalına girmesiyle. İlk devre 0-2 bitmediyse Livakoviç’in 24’de müthiş kurtarışına borçludur ilk şutunu 1-0 mağlupken 40. dakikada atan Fenerbahçe.
Genişlemesine uzunlamasına bir Fenerbahçe seyretti herkes ilk yarı. Yeteneklerin “gençlik” karşısında ezildiği, topu tutamayan, sete oturtamayan, telaşlı, yarım yamalak önde baskılı bir ev sahibi… Karşısında doğru ne varsa hepsini yapan Fenerbahçe’yi iyice öğrenmiş, sert, hırçın, dinç bir Lugano.
İkinci yarıda Mert Hakan’ı alıp “satılması için oynattıkça fiyatı düşen” Krunic’den kurtularak başladı Mourinho. Fred’in yerine girmiş İsmail de sahadaydı. Daha sonra Lugano’nun kilitlediği Osayi’nin yerine Mert Müldür girdi. Bunlar Mourinho’nun “oyunu yükselten” değil “hatayı düzelten” hamleleriydi. Normale dönmeye yetti.
Lugano ikinci yarıya daha sert başlayıp üst üste sarı kartlar görürken bu faullerin birini kullanan Mert Hakan “rakibin belalısı” Dzeko işbirliği beraberliği getirdi. Büyük futbolcu Dzeko. Vazgeçilemez adam. Bir tür garanti. Attı kurtardı takımı yine.
Tribünler sevindiyse ne skordan ne Fenerbahçe oyunundan ne kalitesinden; beraberliğin vaat ettiği 3. ön eleme turu içindi. İkinci gol hayatın doğal akışı gereğiydi… Zaten son saniyede Szymanski golünün yarısı Tadiç’e, diğer yarısı maçı uzatmaya götürmek için ailecek öne çıkan Lugano takımına aittir.
Fenerbahçe’nin onda bir değerindeki Lugano’dan turu zorlanarak da alması buruk bir sevinç tabi. Ama unutulmasın, Lugano “başlangıçtı”… Lille “ara sıcak”. Yalnız dikkat; çok sıcak. Canını yakabilir bir türlü rayına oturamayan Fenerbahçe’nin.
BU TAKIMA TEMPO LAZIM | TAYFUN BAYINDIR
Tur geçmek, Şampiyonlar Ligi hedefine doğru ilk adımı atmak elbette çok önemli... Hem moral yükledi Fenerbahçe hem de çok ama çok net biçimde defolarını gördü. Lugono ile iki maç oynadı sarı-lacivertliler... Bu iki maçın da ortak özelliği tek devrelik oyunlarla sonuca gitmesiydi. Şok goller, baskılı ve sert oyuna karşı çaresiz kalmak ve de en önemlisi düşük tempolu oyun geride kalan iki maçın ilk yarılarının özetiydi.
Jose Mourinho, Fenerbahçe ile anlaştığı gün ve sonraki hemen hemen her demecinde ısrarla hızlı oyunun altını çizdi. Geçen sezonki Fenerbahçe’nin durağan oynadığını, bu sezon bu durağan oyunu tempolu oyuna çevirmeleri gerektiğini vurgulayıp durdu. Ne var ki, iki Lugano maçında da Fenebahçe’nin Mourinho beklentisinden çok uzakta olduğunu gördük. Dün belki Fred’in sakatlanıp oyundan çıkması, Krunic’in son derece isteksiz oyunu, ki (ilk maçta 90 dakika oynamasına karşın o zaman da isteksiz ve temposuzdu) Fenerbahçe’nin beklenen görüntüsünden uzak olmasının temel nedenleriydi. Bu arada unutmayalım, Fenerbahçe hala geçen yılki kadrosuyla oynuyor. Yeni kimse yok. Ama yeni setler, yeni savunma düzeni ve Mourinho tedirginliği var.
Görünen o ki Mourinho üçlü savunmada ısrar edecek. Çağlar, Djiku ve Oosterwolde üçlüsü dün için sadece geçer not aldılar. Hani lise yıllarımızda vardır ya, “5’ten şaşma 6’yı aşma” derdik. Aynen öyle... Biraz tempo, biraz fiziksel üstünlük ve biraz da geçmişi unutmak Fenerbahçe’yi çabucak yeni formatına sokacaktır. Avrupa Şampiyonası’ndan dönenler fiziksel olarak hazır hale gelmişler. Sonradan oyuna giren Mert Müldür ile İrfan Can Kahveci kısacık sürelerde 11’i zorlayacaklarını net bir şekilde gösterdiler. Bir başka milli, Ferdi sahanın en iyisiydi.
Lugano savunması onu ancak tekme-tokat durdurabildi. Bir de İsmail var... Sanırım tüm Fenerbahçeliler anlamakta zorluk çekmişlerdir. “İsmail varken Krunic nasıl oynuyor” diye birbirlerine sormuşlardır. Devrede oyuncu değiştirmeyi çok sevmeyen Mourinho bence Krunic’in biletini kesti. Elbette Fred’e bir yardımcı gerekiyor. Ya adı geçen oyunculardan birini Lille maçına kadar transfer edeceksiniz, ya da o bölgenin hazır ismi İsmail’e formasını vereceksiniz.
Unutmayalım, Lille bu Lugano’dan en az iki gömlek daha iyi bir takım.
F.BAHÇE'NİN EKSİKLERİ | BURCU KAPU
Seyircisi önünde sezonun ilk resmi maçına çıkan Fenerbahçe turu atlamasına rağmen oynadığı oyunla yüzleri güldürmedi. Yine kötü başlayıp yine erken bir gol yiyen takımda sorunlar ne?
Önce Krunic. Hani o yarışmadaki gibi 100 kişiye sorsak Krunic’i, 99’u “İlk 11’de gördüğümde moralim bozuluyor” der. Kalan bir kişi de fazla naiftir, kırıcı olmak istememiştir. İlk yarı pas hatası yapıyor ıslıklanıyor, topu alamıyor yine ıslık. Sezonun ilk iç saha maçında bir oyuncu daha ilk yarıda ıslıklanıyorsa artık tahammül yok demektir. Topsuz oyunda yok, ikili mücadelede yok, baskı neredeyse hiç yok. İsmail’in basıp aldığı toplarla takımı hücuma kaldırmasının yarısı Krunic’te yok. Belli ki Mourinho geriden çıkışta pas kalitesi konusunda ısrarıyla Krunic’i tercihi ediyor. Ama Krunic’te pas kalitesi dışında her şey ziyan.
İkinci sorun olarak rakibin %60’ı gören topla oynamasını ve o bayıltıcı pasları yaparken stoperlerini yarı sahaya kadar çıkarttıklarını yazmak lazım. Geçen yıldan farklı bu sene ön alanda baskı ve hareketlilik gösteremeyen bir Fenerbahçe izledik şimdiye kadar. Dzeko tam baskıyı başlatacak bir bakıyor orta saha uzakta defans gözükmüyor bile. Krunic çakılı kaldığı ve Fred henüz ritmini bulamayıp çok pas hatası yaptığı için Szymanski merkezde geniş bir alanı kontrol etmek zorunda kalıyor. Bu arada sakatlanıp yerini İsmail’e bırakan Fred ise geçen sezonun kabusunu anımsattı. Orta sahada sakatlığı, cezası bitmeyen Fenerbahçe’nin Krunic’ten çıkıp güçlü bir takviye ihtiyacı bağırıyor.
Kötü tablonun üçüncü sebebi edilgen Fenerbahçe. Topu ve oyun kurulumunu rakibine bırakan, rakibe yaklaşmayan, ısırmayan, top kaybedince pres yerine orta saha çizgisine çekilip bekleyen oyun anlayışı kimseyi mutlu etmez. Öyle ki iç sahada 1-0 mağlupken ilk yarı sarı lacivertlilerin yaptığı faul sayısı sadece bir. Mourinho defansif oyun oynatır diyenler olacaktır ama defansif oyun başka yumuşak oyun başka. Fenerbahçe ısırmayan bir oyun oynuyor. Yine de kenarda Mourinho’yu görmek Lille maçı öncesi sorunların çözüleceğini hissettiriyor.
MOURINHO'NUN SİFTAHI | UZAY GÖKERMAN
Geçen sezon olduğu gibi bu seneyi de erken açtı Fenerbahçe. Ancak bu “tam kadro” buluşması değildi. Zaten bir grup halen devam eden Avrupa Şampiyonasında oynuyordu, oradan dönenler de tatile gittiler.
Bu nedenle kimi oyuncularının belki de bir daha forma yüzü bile bulamayacakları hazırlık karşılaşmaları oynadı, Fenerbahçe.
Hatta Lugano eşleşmesinde dahi takım kurgusunun tam oturduğunu söylemek pek mümkün görünmüyor.
Fenerbahçe, geride bıraktığımız sezonu hem kadro hem de oyun açısından kötü tamamlamamıştı.
Jose Mourinho, fazlasıyla uyumlu ve oturmuş bir takım devraldığını söyleyebiliriz.
Ancak Portekizli teknik adam bir şekilde Fenerbahçe’ye dokunduğunu hissettiriyor.
Önce Tadic’i sağa çekti.
Dün akşam da Ferdi’yi öne attı.
Bu dokunuşların Fenerbahçe’nin hücuma dair taktiksel oyun kurgusunu fazlasıyla zenginleştireceğini düşünüyorum.
Kuşkusuz biraz daha oturması ve yerleşmesi gerekiyor.
Ferdi, nereye koyarsanız orada bir şekilde işini yapacak türden bir oyuncu olduğunu son üç sezonda defalarca gösterdiğinden Mourinho’nun da elini güçlendiriyor.
Fakat kulübeye baktığımız, yapılan transferleri hatırladığımızda ister istemez “acaba bu şekilde devam eder mi?” Diye de sormadan duramıyor insan!
Diğer yandan sezonun boyu düşünüldüğünde taktiksel zenginlik ve çeşitlilik, alternatif oyun düzeni ve kurgusunun gerekliliğinin ne ne kadar önemli olduğunu bir kere daha vurgulamak yerinde olacaktır, sanırım.
Fenerbahçe, Lugano karşısına fazlasıyla tutuk ve senkronizasyonu bozuk bir şekilde çıktı.
Yediği gol peş peşe yapılan hataların ötesinde sakarlıklardan da kaynaklandığını söyleyebiliriz.
Avrupa’nın büyük takımlarının asla böyle goller yemediği ortada hatta Lugano bile bu şekilde pozisyonların oluşmasına izin vermiyor, kalesinde.
Neredeyse ortada atak bile yokken kale çizgisinden itibaren başlayan ve uzaklaştırılamayan, sürekli ıskalanan “top” nihayetinde Luganolu oyuncunun kaleye şut çekme açısından pek müsait durumda olduğu yere kadar ulaştığında bir anlamda gol olmaya da karar vermiş görünüyordu.
Kenarda Mourinho da şaşırmış; “biz şimdi niye böyle bir gol yedik?” Şeklinde kendine de sormuş olabilir.
Hiç kuşkusuz Fenerbahçelinin artık kanıksadığı bir goldür bu.
Hep yazdığımı bir kere daha yinelemiş olayım; bu şekilde gol atabildiği sürece yemesinde de bir sakınca yok ama izliyoruz işte, bu şekilde gol atamıyor Fenerbahçe!
Ancak kadronun oturmuşluğu, birbirleriyle oynama alışkanlığı, tecrübesi ve aynı zamanda kalitesi geçen hafta da dün akşam da skorun orada kalmasına izin vermedi.
İlk geldikleri ve peşinden sonraki 1-2 sezonlarda sıklıkla eleştirdiğim İrfan Can ve Mert Hakan geçen yıl takımın abisi olmaya karar verdikten sonra nasıl gelişim gösterdiklerini hep birlikte izledik.
İrfan Can sadece abilik yapmıyor, kazandıran oyuncu özelliği ile birçok kritik karşılamanın da dönmesini sağlıyor.
Dün Mert Hakan’ın kullandığı ve Dzeko’ya asist olan serbest vuruşu da bu çerçevede ele almak hatalı olmaz.
Aynı şekilde maçın sonunda İrfan Can’ın neredeyse tek başına yarattığı atak organizasyonu Fenerbahçe’ye galibiyeti getiren golle sonuçlandı.
Orta alanda İsmail Yüksek’in performansını da Portekizli Hocanın dikkatle takip ettiğini sanıyorum.
Maç sonunda da ifade ettiği gibi Mourinho çok geniş bir kadro hayali kurmuyor. Birbiri ile uyumlu bir takımla çok iş yapacağını planlıyor olabilir.
Mourinho’nun kenarda takımı yönetme şekli, oyunculara durmaları yeri gösteren müdahalelerinin de ligimize zenginlik katacağını hatta hemen taklit edileceğini şimdiden söyleyebiliriz.
Fenerbahçe, ne geçen hafta ne de dün akşam kaybedecekmiş hissi verdi izleyene. Belki aksadı, başlarda akışkanlığının olmaması düşündürdü ama bir şekilde maçı kazanacağını gösterdi.
Sezonun çok başları… Bu şekilde hazırlanıyor olmanın geçen sezon da katkısı olmuştu Fenerbahçe’ye.
Dün benim için kafa karıştıran tek şey Fred’in sakatlığı oldu.
Tabii önce Fred, sonra da Kurunic’in çıkmasından sonra takımın orta sahasının daha fazla etki etmesi de dikkat çekti.