Terör, Tecavüz ve Ölümler
Irak’ta ABD askerleri işgal ettiği toprakların kadınlarına tecavüz ettiler. Esir Iraklıların boyunlarına tasma takıp resim çektirdiler, yaptıkları işkenceleri videoya çektiler. Sonrasında, bunlarla ilgili filmler de çekildi. (*Tüm bunlar, IŞİD’in kafa kestiği ve kadın sattığı resim ve videolardan çok önceydi…)
-Orta Afrika Cumhuriyeti’ndeki “BM sözde barış gücü askerleri” 2014 yılından beri, en küçüğü 7 yaşında olan çocuklara tecavüz ettiler. Bunların arasında 14 Fransız askeri de vardı.
-Geçtiğimiz yılbaşında Köln’de mülteciler tarafından taciz ve tecavüze uğradığını söyleyen kadınlar peş peşe şikayetçi oldular. Köln 2016’ya bu şekilde girdi.
-Bu yıl, İsveç’te mülteci kampındaki yardım görevlisi 22 yaşındaki genç kız, 15 yaşındaki bir mülteci tarafından tecavüz edilmek istendi, direnince bıçaklanarak öldürüldü.
-Geçen hafta İstanbul’un en işlek caddelerinden olan Bağdat Caddesi’nde 19 yaşındaki üniversite öğrencisi bir genç kız, iki çocuklu bir herif tarafından bıçak tehdidiyle tecavüze uğradı. Geçen yıl, artık bir sembol olan 20 yaşındaki üniversite öğrencisi ÖZGECAN, tecavüz edilerek hunharca öldürülmüştü.
-Müslüman ülkelerde çocuk yaştaki genç kızlar, eşek kadar heriflerle evlendiriliyorlar; yani tecavüze uğruyorlar. Yapılan araştırmalara göre çocuk annelerin ölüm oranı çok yüksek.
-IŞİD denilen terör örgütü kaçırdığı kız çocuklarına tecavüz ediyor, onları koyun gibi pazarlarda satıyor. Afrika’daki Boko Haram denilen örgüt kız çocuklarını kaçırıyor, okula gidenleri öldürüyor.
-Afganistan’da Taliban militanı bir cani, 12 yaşında evlendiği kızın burnunu ve kulaklarını kesti; 2010’da Time dergisine kapak olunca, kızcağız ABD’ye getirilerek estetik ameliyatla yeni hayatına kavuştu.
-Papa Francis 2014’te yaptığı açıklamada, Katolik Kilisesindeki her 50 din adamından birinin “pedofili hastası” olduğunu söyledi. Önceki yıllarda Kilise, çocuklara tecavüz skandallarıyla sarsılmıştı.
-PKK terör örgütü yıllarca, intihar bombacısı olarak tecavüzle hamile bırakılan Kürt kızlarını kullandı; çünkü artık işe yaramazlardı. Geçtiğimiz yıl dağa kaldırılan 40 Kürt kızına tecavüz edilerek, namus meselesiyle eve dönmeleri engellendi; yani eve dönse de ölüm, terörist olsa da ölüm. Esasen dağa kaldırmasalar da kadınların bir bölümü “namus cinayetlerine” kurban gidiyorlar. Onlara önce yakınları tarafından tecavüz ediliyor, sonra da duyulmasını engellemek için öldürülüyorlar.
Görüldüğü gibi, ülke ya da millet fark etmiyor. Maalesef Dünya henüz ilkel kanunlarla idare edilmeye devam ediyor. Batılı ülkeler, kendi çıkardıkları iç savaşların sonucunda Avrupa’ya sığınan mültecileri taciz ve tecavüzlerle suçluyorlar, ancak kendi yaptıkları katliamlar ve tecavüzlerle ilkellikte hiç de geride kalmıyorlar. Tıpkı yüzyıllar öncesindeki gibi benzer savaşlar çıkarılıyor, ganimetler elde ediliyor, ele geçirilen ülkelerin insanları tecavüzlere uğruyorlar. İşgal ülkesinde kalanlar iç savaşta birbirlerini öldürüyor, göç edenlerin bir bölümü yollarda ölüyor, ya da başka ülkelerde ikinci sınıf insan olarak yaşıyorlar. Geçenlerde açıklanan rapora göre Suriye ve Irak’tan kaçarak Avrupa’ya sığınan 10.000 çocuk kayıp ve bu çocukların seks işçisi olarak kullanılmasından endişe ediliyor. Sonuçta insanlığın yüz karası olaylar yaşanıyor.
ÖLÜMLER: Türkiye tıpkı Suriye ve Irak’takine benzer görüntülerle sarsılıyor. Geçtiğimiz Haziran ayından beri Türkiye’nin güneydoğusunda iç savaşı andıran olaylar yaşanıyor. Terörle mücadelede kararlı bir duruşa gelmekte oldukça geç kalındı ve bunun sancılarını yaşıyoruz. Her gün, askerlerimiz ve polislerimiz PKK’lı teröristler tarafından öldürülüyorlar. Yaşanan çatışmalar artık çığırından çıkmış, bölge halkının büyük bölümü göç etmiş, bir bölümü PKK tarafından rehin tutularak “kalkan” olarak kullanılmaya devam edilmektedir. Tedbir alınmakta geç kalındığı için artık sivillerin de öldüğü, hatta PKK’lılarla sivillerin ayırt edilemediği bir noktaya gelindiği bir gerçek… Bu arada PKK’nın parayla tuttuğu iki Sırp keskin nişancıdan birinin öldüğü, diğerinin yakalandığı bilgisi geldi. PKK’ya kimi Ermeni militanların da destek verdiği zaten biliniyordu. Demek ki yetmemiş, Sırplara çengel atmışlar. Demek ki PKK, yerli Kürt vatandaşların değil, uluslararası bir terör kompozisyonunun bir parçasıymış da uykucuların haberi yokmuş. Demek ki PKK, Fidel Castro’nun dediği gibi; Yankee’nin petrol bekçisiymiş… Batıdaki Kürtleri doğuya çağıran PKK’yı kaypak kimi HDP’liler ve salyalı 112 yandaş aydın yalnız bırakmış, hepsi de artık bir yerlere saklanmıştı. Hatta onların gelmesini bırakın, güneydoğuda yaşayan Kürtler de yaşadıkları yerleri, PKK’nın şehrin altına döşediği ölüm bombaları ve anlamsız bir iç savaş nedeniyle terk edip gitmişlerdi. Kaçan kimi Kürtleri silahla vuran, kalanları da zorla “kalkan” yapan PKK, sümüklü ABD’liler tarafından da artık yalnız bırakılmıştı; zira misyonu bitmiş, onun yerine ılımlı Barzani’yle çalışılmaya başlanmıştı.
Mustafa KOÇ: Dün gibi hatırlıyorum. Gezi olayları başladığında, Taksim’deki pek çok otel, binlerce insana otellerinin girişlerindeki tuvaletleri ücretsiz olarak kullandırıyor, gençlerin giriş-çıkışlarına engel olmuyorlardı. Divan Oteli de yüz binlerin gittiği Taksim’deki otellerden biriydi ve en başından beri, iyi yetişmiş personeliyle, saygılı ve güleryüzlü tutumuyla, otele ihtiyaçları için girenlere en küçük bir kabalık yapmadan tarihteki yerini alıyordu. Esnaf ve oteller sıkılan biber gazları nedeniyle etkilenenlere insani olarak kapılarını açıyorlar, ancak kimileri hükümeti karşılarına almamak için akla karayı seçiyorlar, adeta diken üstünde oturuyorlardı. Taksim’deki barışçı protestolar uzun süre devam etmiş, insanlar Gezi Parkı’nda konaklamaya başlamışlardı; “dağıtın” emrine kadar…Polis şiddetinin arttığı bir gün, çoluk çocuk gaza boğulunca, Gezi Parkı’nın arka tarafındaki Divan Oteli’ne sığınmıştı bir grup insan; zira “kapıları açın” talimatını Mustafa KOÇ vermişti.
Bir işadamının ölümüne bu kadar üzüleceğimi, pek çok kişi gibi ben de düşünemezdim doğrusu. Demek ki böylesine iyi yetişmiş, çağdaş, Atatürkçü, hakkaniyetli insanlar aramızdayken yok olacaklarını ve yok olduklarında yaratacakları boşluğu tahmin edemiyoruz. Bir fok balığını evlat edindiğini, cinsiyet eşitliği yani kadın hakları için mücadele ettiğini(He For She), çalışanlarının hakkını-hukukunu gözettiğini, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ATATÜRK’e duyduğu saygıyı, spora ve sanata verdiği önemi yeterince değerlendiremiyoruz yaşarken... Mustafa KOÇ’u henüz hayatta olan anne-babası, kardeşleri, iki kızı ve eşiyle beraber, tüm Türkiye uğurladı son yolculuğuna. İnanılmaz ama memlekette farklı görüşteki milyonlarca kişi, sanki o gün tek yürek oldu. Sanırım bu pek çok insana nasip olmayacak, çok ender bir gidiş-uğurlama oldu. İnternette en çok paylaşılan o resimle gitti Mustafa KOÇ: Küba’daki ATATÜRK heykelinin yanı başındaki resmiyle…