Özetle dua ederek; ’’ 80 küsur yaşına rağmen iki eli kanda olsa evine gelen günlük mahalli gazetede önce yazını arıyorum ve mutlaka baştan sona zevkle okuyorum. Bazen de kesip gelenlere de okutuyorum. Yazıların diğer makalelerden çok çok farklı, evladım. Önemsenmeyen, unutulan, yazılmayan değerlerimizi farklı bir lisanla yazarak gündemde tutmaya çalışıyorsun. Dolayısıyla çok önemli bir hizmet veriyorsun. Belki sen yazan olarak göremezsin ama unutma evladım, suyun kıymetini susayan insan daha iyi idrak eder. Her makalenden, şiirinden alınacak onlarca mesaj var. Kalemin güçlü, aman yazmaya devam et. Birde trafikte eften püften sebeplerle yapılan kavgalara, saygısızlıklara dair yazı kaleme alsan. Bakıyorum adam basit kaza yapıyor, kasko aracın masraflarını ödüyor ama sahipleri bunun için kavgaya tutuşuyor…’’ dedi. Böyle bir özel okuyucu olan öğretmenimden gelen öneriye elbette hayır diyemem. Bakalım gönülden gelenler parmakları klavyede hangi tuşlara dokunup kelimeler, cümleler oluşturacak ve gazetelerdeki köşeye ulaştıracak.
Trafik, günlük yaşamda en çok duyduğumuz ve mutlaka bir vesile ile içerisinde yer aldığımız, üzerine eleştiriler, öneriler, yorumlar yaptığımız üç heceli bir kelimedir. Dünden bugüne toplum çok ama çok değişti. Küçüğün büyüğe, büyüğün küçüğe saygısı sevgisi azaldı. Başka bir tabirle büyük büyüklüğünü küçük küçüklüğünü unuttu. Bu gidiş pek hayra alamet değildir. Bunun için geç kalmadan yazarlar çizerler, eğitimciler bir şeyler yapmalıdır. Özellikle yazılı görsel basın usulüne uygun şekilde konuyu işlemelidir. Ama maalesef dizilerimiz hiç de olumlu model oluşturmuyor. ‘Ön tekerleği arka tekerlek takip eder’ sözünden hareketle gerektiği tarzda örnek olamıyoruz. Çocuklarımızı gölge kabul edersek onların nasıl eserimiz olduğunu daha iyi idrak ederiz. ABD ‘da -anlatılır- trafik işaretinin olmadığı yolda iki araç karşılaştığı zaman sürücüler bir birlerine ‘el işaretiyle lütfen önce siz buyurun’ demeyen sürücüye rastlanmaz. Bu güzel özellik Müslümanlarda olması gerekmez mi? (Merhum Faruk Beşer) Ama bizde böyle bir karşılaşmada mübarek sanki acile hasta götürüyormuş gibi arabanın burnunu habire öne sokarak karşıdakinin yolunu kesmeye çalışırız. Bunu gören araçta ki çocuklarımızda ‘AFERİN BABA, ÖNCE KAPTIN’ der. Sonra da büyüyüp direksiyona geçince daha fazlasını yapmaya çalışır.
Pimi çekilmeye hazır bomba misali maalesef toplum günden güne geriliyor. Özellikle genç nesiller daha çok agresif konumda bulunuyor. (Bayramda Osmancık’ta başım az gitsin belaya girecekti. Delikanlı hem hatalı hem de hareket çekmez mi? Yanımda genç oğlum var. Onun için hemen kapıyı pencereyi kilitledim, yola devam ettim. Çünkü gençler babalarına hakaret edilmesini kaldıramaz, eli kolay belaya girer. Hem de pisi pisine. Varsın adı korkak olsun) İsterseniz sizlere sabah evden çıkıp akşam eve dönünceye kadar trafikte muhtemel kavgaların bir senaryosunu çizeyim.
• Sabah saat 07.00’de işe gitmek üzere uyanacaksınız ama apartman önündeki bekleyen servis aracı geciken personeli uyarmak için Daaat! Daaat! diye kornaya basıyor. Sizi erkenden uyandırıyor. Al sana sana trafikte kavga sebebi.
• Sabah işe gitmeden önce çocuğunuzu okula bırakacaksınız. Zamanınız da kısıtlı. Evden apar topar indiniz o da ne? Arabanızın arkasına düşüncesizce biri park etmiş. Çıkmanız mümkün değil. Sahibini de bulamıyorsunuz. Bu arada çocuğunuz ilk ders olacak yazılıya geç kalacağım diye sıkıştırıyor. Al sana trafikte kavga sebebi.
• (‘’Depremle Yaşamak’’ kitabımda trafik bölümü var. Mutlaka okuyunuz)
ODUN
Ben odunu,
Sade dağda olur sanırdım
Meğer yanıldığımı yeni anladım
Trafikte öyle odunlar var ki, yetişip sayamadım
……………………………………………….,
Adam gelip ana giriş kapısı önüne park eder
Sonra da rahatça bilinmedik yerlere doğru gider
Ara tara bul, bulabilirsen, öfkelenme yine sabır dile sen
Ben de Daat! Daat!’ diye mahalleyi ayağa kaldırıyorum
İstemeden hastayı rahatsız edip, uyuyanı uyandırıyorum
Sonuç mu?
Vatandaş balkonlara, pencerelere çıkıyor, hiddetle bakıyor
Bahçedeki araç çıkamıyor, dışardakinin sahibi bulunamıyor
Hadi bundan da vazgeçtim, ya İtfaiye, ambulans lazım olsa
Bilinçsiz odunlar yüzünden, hasta ölse, apartman yansa
Sahi sorumlusu kim olacak? Ah bir doğru cevap bulunsa
……………………………………………………,
Benden tavsiye, arabayı park ederken sağına soluna bakıver
Zahmet olmazsa içerden camına bir telefon numarası bırakıver
Bunu da unuttun mu? Ben odunluk yaptım deyip, özür dileyiver
Bu millet o kadar da kötü değil, kızsa da YİNE DE AFFEDER
İnşallah bu yazılanlar anlayanlara tesir eder, kavgalar gider.
Lakin ümit var değilim, lütfen abartıyorsun deme bilader.