TÜDKİYEB Genel Başkanı Nihat Çelik, hayvancılık sektöründeki temel sorunun çoban bulamamaktan kaynaklandığını belirtti. . Çelik, "Çoban eksikliği nedeniyle işletmeler kapanıyor. Açıkça ifade etmek gerekirse, ülkemizin 150 bin çobana ihtiyacı var" dedi.
Türkiye Koyun Keçi Yetiştiricileri Merkez Birliği (TÜDKİYEB) Genel Başkanı Nihat Çelik, Türkiye’deki küçükbaş hayvan yetiştiriciliği ve sektörün sorunları hakkında Konya Bakış Gazetesi'ne özel değerlendirmelerde bulundu. Başkan Çelik, Türkiye’nin ithalatı peyder pey azaltması gerektiğini ve üretimin artırılması gerektiğini vurguladı. Başkan Nihat Çelik, Türkiye’nin küçükbaş hayvan yetiştiriciliği konusunda önemli potansiyele sahip olduğunu belirterek, “Bu şekilde hem sektöre hem de ekonomimize katkı sağlayabiliriz” ifadelerini kullandı.
“ÇOBANLIK MESLEĞİ BİZİM İÇİN ÇOK ÖNEMLİ”
Hayvancılıkta asıl sorunun insan iş gücünden kaynaklı olduğunu ve çalıştıracak çobanın olmadığını belirten TÜDKİYEB Genel Başkanı Nihat Çelik, "Kurban Bayramı sonrası et fiyatlarında belirgin bir değişiklik olmadı, hatta fiyatlarda düşüş eğilimi var. Esas sorun, çoban bulamamaktan kaynaklanıyor. Çoban eksikliği nedeniyle işletmeler kapanıyor veya hayvanlar kesime yönlendiriliyor. Bu sebeple açıkça ifade etmek gerekirse, ülkemizin 150 bin çobana ihtiyacı var. Coğrafyamız küçükbaş hayvancılık için elverişli olduğundan, 250 bin çoban olsa bile hayvancılık sektörü canlanabilir ve kırsal kesimdeki insanlar için yeni iş imkanları yaratabilir. Özellikle büyük şehirlere göç edenlerin köylere geri döneceğini düşünüyorum; bu da göç dengesinin değişeceği anlamına geliyor. Bu bağlamda, çobanlık mesleğinin önemi büyük” diye konuştu.
“TEKNOLOJİDEN ÇOK TÜRKİYE’DE İNSAN GÜCÜNE İHTİYAÇ VAR”
Başkanı Nihat Çelik, üreticilerin köyde hayvancılık yapmaması durumunda köyde kalmadığını ve bunun hem üretime hem de ülke ekonomisine büyük zarar verdiğini belirtti. Çelik, tarım ve hayvancılığın birbiriyle iç içe olduğunu vurgulayarak şunları söyledi: "Tarım, hayvancılıktan ayrı bir meslek değil. Bu üretim dalının sürdürülebilirliği sadece küçükbaş hayvancılıkla sınırlı değil. Köyde hayvancılıkla uğraşan vatandaşlar, tüm ihtiyaçlarını köylerinde karşılıyor ve piyasaya da ürün sunuyor. Ancak hayvancılık yapılmadığında köylüler 'köyde ne işim var' diyerek kente göç ediyor. Bu da ekilip biçilecek toprakların ve meraların sahipsiz kalmasına ve ülke ekonomisine büyük kayıplar verilmesine neden oluyor. Bu durumu tersine çevirmek için teknolojiden ziyade insan gücüne ihtiyaç var. Göçü metropollere değil, kırsallara yönlendirmeliyiz. Bu insan gücünü sadece yabancılarla değil, yerli işçi ve çobanlarla sağlamak gerekiyor. Çobanlık mesleğini cazip hale getirmek ve sosyal güvenlik primlerini devlet tarafından karşılamak gibi adımlar atılmalıdır. Bu, kamu düzeni içinde kabul gören ve özendirilen bir meslek haline getirilmelidir" ifadelerine yer verdi.
“VATANDAŞIN PARASI VAR AMA ALACAK ÜRÜN BULAMIYOR”
Birlik ve kooperatiflerin, üreticinin ürettiği ürünün pazarlanmasında aktif rol alması gerektiğini vurgulayan Çelik, “Bugün tarıma yapılan her türlü destek 85 milyon tüketiciye yapılmış demektir. Vatandaşın parası var ama istediği ürünü rafta bulamıyor. Ürün tarlada olsa bile bunu toplayan insan yok. Bu yüzden fiyatlar birken beşe katlanıyor. Yağmur yağınca fiyat beşten ona çıkıyor. Bu dengeleri planlı üretimle ve sofra ile tarla arasındaki yolu iyi takip ederek sağlamak gerekiyor. Tarladan, meradan ve yayladan çıkan ürünlerin rafa ulaşana kadar ne kadar fiyat arttığını dikkate almak gerekiyor. Ürün paketleniyor veya işleniyor; ürünün verildiği fiyatla rafa indiği an arasında kaç kat artığına bakmak lazım. Bu tabloyu göz önünde bulundurarak, birliklerimizin güçlendirilmesi ve birlik ile kooperatiflerin üreticinin ürettiği ürünün pazarlanmasında aktif rol alması gerekiyor. Özellikle bölgesel üretimde bu yapılar geri planda kalmamalıdır” şeklinde konuştu.
“ÖNCE PLANLI ÜRETİMİ KONUŞMALIYIZ”
Türkiye'nin üreten bir ülkeyken tüketen bir ülke haline geldiğini ve ithalata muhtaç kalındığının altını çizen Nihat Çelik, “Sözleşmeli üretim diyoruz ama önce planlı üretimi yapalım, sonra sözleşmeli üretimi konuşalım. Küresel ısınma ve iklim değişikliğiyle birlikte bazı bölgelerde aşırı yağış, bazı bölgelerde ise aşırı kuraklık ürünlerimize zarar veriyor. Bu durum, üretimimizi olumsuz etkiliyor. Sıcaklığa dayanıklı ürünler ekmek ya da yağışlı bölgelere uygun ürünleri belirlemek için bilimsel araştırmalar yapmamız gerekiyor. Planlama olmadan hem üretimi hem de kendimizi kaybederiz. Bu nedenle atacağımız adımlar son derece önemli ve değerlidir. Üretim şart ve üretmekten başka çaremiz yok. Çünkü biz üreten bir ülkeyken tüketen bir ülke haline geldik ve zaman zaman ithalata muhtaç kalıyoruz. Bunun çıkış yolu ise yerli üretimimizi güçlendirmektir.”
“ÜRETİMİMİZİ GÜÇLENDİRMELİYİZ”
TÜDKİYEB Genel Başkanı Nihat Çelik, dışa bağımlılığı peyderpey azaltarak üretimi artırmanın önemine dikkat çekti. Çelik, “Küçükbaş hayvancılıkta yurtdışından ithalat görmedim, ancak büyükbaşta olduğunu biliyoruz. Bu bir devlet politikası. Mezbahaneden çıkan karkas etlerin fiyatları birlikler tarafından keyfi olarak artırılıyor, 3 günde bir fiyat artışı yaşanıyor. Bu durumdan kasaplar bile şikayetçi. Dolara ya da dövize zam gelmiyor ama et fiyatları artıyor. Karkas et üreticileri fiyatları kendiliğinden artırıyor ve bunu denetleyen ya da dur diyen kimse olmadığı için fiyat artışları kontrolsüz şekilde devam ediyor. Bu artan fiyatları frenlemek için geçici süreliğine de olsa hükümet büyükbaş hayvan ithalatına ihtiyaç duyuyor. Devlet büyüklerimiz de ithalatçı bir devlet olmaktan rahatsız, tıpkı bizim gibi. Üretimimizi güçlendirerek ithalatçı bir ülke olmaktan çıkıp ihracatçı bir ülke olmayı hedefliyoruz. Dışa bağımlılığımızı peyderpey azaltıp üretimimizi artırarak kimseye muhtaç olmayalım.” açıklamasında bulundu.