AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mahir Ünal, verdikleri mücadelenin kuru bir iktidar kavgası olmadığının altını çizerek, “Sanki bu kavga sadece Recep Tayip Erdoğan’ın kavgasıymış gibi kasıtlı olarak birileri sürekli Recep Tayyip Erdoğan’a saldırarak, tek adam diyerek, Recep Tayyip Erdoğan’a 'sözde cumhurbaşkanı' diyerek bir şeyi perdelemeye çalışıyorlar. Recep Tayip Erdoğan liderliğinde verilen millet mücadelesini perdelemeye çalışıyorlar” dedi.
AK Parti Çorum 7. Olağan Kongresi gerçekleştirildi. Kongrede AK Parti İl Başkanı Yusuf Ahlatcı, tekrar il başkanı seçilerek güven tazeledi. AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da kongreye telekonferansla katıldı. AK Parti Genel Başkan yardımcısı Mahir Ünal, kongrede yaptığı konuşmada Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik eleştirileri sert bir dille eleştirdi.
Kongrelerin AK Parti’nin hem bir demokrasi şenliği hem istişare günü olduğunu belirten Ünal, “Burada istiare için toplandık. Kongreler bize kim olduğumuzu sorumluluklarımızı ne yapmamız gerektiğini bir kez daha hatırlatır. Siyasetin bir parçası olarak bugün bu kongrede bulunan AK Parti'de siyaset yapan her bir kardeşim biz siyaseti ne için yapıyoruz. Görevi ve amacı nedir? Biz bu siyaseti kuru bir iktidar kavgası için mi, heva ve hevesimiz için mi yoksa bu siyaseti kendi irademize, millet iradesine sahip çıkmanın bir gereği ve sorumluluğu olarak mı yapıyoruz? Bu siyaseti kendi irademize, millet iradesine sahip çıkmanın gereği olarak. Siyaset kurumu öncelikle kendi iradesine sahip çıkma işidir. Siyaset sandıkta aldığınız emaneti millet iradesini devlet yönetimine yansıtır. Millet iradesiyle devlet yönetimini sağlamaktır. O yüzden TBMM duvarında 'Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir' yazar. Egemenlik karar vermek hakkına sahip olmak demektir. Bir kimsenin egemen olarak nitelendirilmesi öncelikli olarak istisnai olana karar verme hakkı demektir. Bu hak sadece ve sadece millete aittir” ifadelerini kullandı.
“Birileri hala darbeleri, demokrasiye müdahaleyi ima ediyor”
Birilerinin hala darbeleri, demokrasiye müdahaleyi ima ettiğine dikkat çeken Ünal, “Milletin seçtiği Cumhurbaşkanına sözde deme cesaretini gösteriyor. O halde bizim verdiğimiz millet iradesine sahip çıkma mücadelesini daha da güçlendirmemiz gerekiyor. Bu siyaseti daha güçlü yapmamız gerekiyor. Unutmamamız gerekiyor. Unutursak irademizi ve özgürlüğümüzü bir anda elimizden alırlar. Bizim 1960’ı, 12 Mart muhtırasını, 12 Eylül darbesini, 28 Şubat’ı, 27 Nisan’ı unutmamız gerekiyor. Biz bunları hatırlamak istedikçe kimler rahatsız oluyorsa o zihniyet darbeci zihniyettir. Çünkü bu milletin iradesine sahip çıkması için bu darbeleri unutmaması gerekiyor. 12 Eylül’de 650 bin kişi sistematik işkenceden geçti. 28 Şubat'ta yaşadıklarımız hala aklımızda, kalbimizde. Ve biz unutursak 15 Temmuz gecesi çıplak elleriyle bu devleti tutan Erol Olçok ve arkadaşlarına nasıl hesap verebiliriz? Onlar o gece millet iradesinin tecelli etmiş haliydiler. Onlar o gece canları pahasına meydanlara çıktılar. Onlar o gece canları pahasına özgürlüklerini, millet idaresini korumak için canlarını verdiler, kanlarını meydana döktüler. O gece Erol bey bu gece uzun olacak, bizim, milletin meydanlarda olması gerek diyordu. O gece beni aradı hocam ben çıkıyorum dedi. Bizim diyecek bir şeyimiz yoktu. Biz de sokaktaydık” diye konuştu.
“Verilen mücadele bir kuru iktidar kavgası değil”
Verilen mücadelenin, kuru bir iktidar kavgası olmadığını vurgulayan Ünal, “Sanki bu kavga sadece Recep Tayip Erdoğan’ın kavgasıymış gibi kasıtlı olarak birileri sürekli Recep Tayyip Erdoğan’a saldırarak, tek adam diyerek, Recep Tayyip Erdoğan’a sözde Cumhurbaşkanı diyerek bir şeyi perdelemeye çalışıyorlar. Recep Tayip Erdoğan liderliğinde verilen millet mücadelesini perdelemeye çalışıyorlar. Burada bulunan her bir kardeşimin verdiği mücadele kendi iradesini, millet iradesini koruma mücadelesidir. Özgürlüğümüzü, bağımsızlığımızı birilerinin insafına bırakmak yerine kendi ellerimizle tutmanın mücadelesidir. O yüzden buradayız. O yüzden siyaset yapıyoruz. O yüzden siyaset kurumunun millet iradesinin temsilcisi olarak güçlü olmasını istiyoruz. Unutursak 15 Temmuzlar, 28 Şubat’lar, 12 Eylül’ler, 12 Martlar olur” şeklinde açıklamalarda bulundu.
“Bu yılanları bu çıyanları iyi tanıyın, bunları unutmayın"
Konuşmasında Türk Silahlı Kuvvetlerine yönelik ağır ithamlara da tepki gösteren Ünal, şunları kaydetti;
“2003 yılı Cumhuriyet Gazetesinin manşeti 'Genç subaylar rahatsız'. Arkasından Cumhuriyet Gazetesi’nden 'Tehlikenin farkında mısınız?' kampanyası, arkasından 'Ordu göreve' pankartları. Arkasından 'Ordumuzun karşısında saygıyla eğiliyoruz' açıklamaları. Peki darbe yapmasını istediklerini ordunun karşısında saygı ile eğilenler bugün Libya'da, Suriye’de, Azerbaycan’da tarih yazan ordumuza neden satılmış diyorlar? Ordu darbe yaptığı zaman saygıyla eğiliyoruz. Ama ordu Doğu Akdeniz’de, Libya’da, Azerbaycan’da gerçek görevini yaptığı zaman bunlar ne diyorlar satılmış ordu diyorlar. O yüzden bu yılanları bu çıyanları iyi tanıyın. Bunları unutmayın. Bunların kim olduğu unutulursa koyun postuna girmiş, kurt oldukları, çakal oldukları unutulursa yeniden 15 Temmuzları yaşarız. Biz siyaseti millet iradesine sahip çıkmak ve millet iradesini egemen kılmak için yapıyoruz. Onlar siyaset yapmıyorlar. Onlar bu milletin kendilerini iktidar yapmayacağını biliyorlar. Geçenlerde bir anketçi diyordu ya sabah 25, akşam 25. Bunların iflah olmak gibi derdi yok. Bunların derdi demokrasiye müdahaleye zemin hazırlamak. Huzursuzluk çıkarmak. Meşruiyet tartışması çıkarmak. 17-25 Aralık’tan sonra ne dediler bizim başaramadığımız Fethullah ve ekibi başardılar. Bunlar 17-25 Aralık’tan sonra ne dediler? '17-25 Aralık operasyonunu yapanlara devletin vicdanı bu operasyonu yaptı' dediler. Bunların terör örgütü olduğu ortaya çıktığında Kemal Kılıçdaroğlu ne dedi biliyor musunuz? 'Bu yaşanan bir sivil darbedir' dedi. 15 Temmuz’dan sonra 20 Temmuz’da TBMM darbecilerle mücadele etmek için olağanüstü hal kararı aldığında TBMM’nin bu kararına Kılıçdaroğlu yine sivil darbe dedi. Peki darbeye ne dedi, darbeye de tiyatro dedi. Kontrollü darbe dedi. Verdiğimiz mücadele kuru iktidar mücadelesi değil. Bu milletin iradesini emanet alan bizlerin, Cumhurbaşkanımızın dediği gibi ölümüne o mücadeleyi koruma mücadelesidir. Bunu unutmayalım”