Sivil savunma memuru olarak atanmak için dilekçe verdim. Dediler, ilgili atama şube müdürü ile görüş. Odasına gittim yok. Epeyce bekledim. (Atama için görüşme bekleyen olunca pek odada durmamak adettenmiş bunu da sonradan öğrendim) Gelince odasına girdim. Kendimi tanıttım. Biraz kaçamak cevap verince, ‘’Sayın müdürüm, ben İHL mezunuyum. Yarın bir deprem olur, vatandaşı önce kurtarmaya çalışırım. Şayet vefat etmişse ve ihtiyaç varsa yıkarım, kefenlerim. Sonra namazını kıldırırım ve kabristana defin işlemlerini yaparım. Ve akabinde ailesinin acılarına dini yönden yaklaşarak psikolojik yardımcı olurum. Özetle, beni bu kuruma alırsanız, beş ayrı personelin yapacağı işi ihtiyaç halinde tek başıma yaparım. Dolayısıyla hem ben hem kurum hem de devlet kazançlı çıkar’’ dedim. Bu cümleler karşısında müdür, verecek olumsuz cevap bulamadı. Mecburen yumuşadı ve ‘’haklısın’’ dedi.
Özeti: İşlerin sarpa sardığı dönemlerde lafı gediğine koymak gerekir. Hele anlayacak kabiliyette birine denk gelirse çok işe yarar. Kapıları tam açmasa da aralar.
Sivil savunma uzmanı ol: Sivil Savunma Genel Müdürlüğüne gittim. Genel Müdür Rasim Baş Bey’in makamına girdim. Kendimi takdim ettim. Gitmeden bir öğretmenimin abisi de telefon etmişti. Genel Müdür ‘’Sen şöyle çalışkan mısın, böyle çalışkan mısın, sonra seni değerlendiririz. Çorum Valisi Atıl Üzelgün’e yardımcı olun. (Ben sıradan memur, o vali, nasıl olacaksam)’’ diye tabiri caizse ağzımıza epey bal çaldı. Hatta Çorum’a gelince Vali Bey’e gıyabi selamını ileteyim, diye makama gittim, kapıdan içeri alınmadım.
Bundan sonra Genel Müdür Yardımcısının yanına gittim. Ona da ilçeden bir arkadaşın selamını ilettim. O da ‘’Madem Rasim Bey sana iltifat etmiş, şube müdürüne git, sivil savunma uzmanlığı iste’’ dedi. Gittim şube müdürü ile görüşemedim. Soruyorum yok. Soruyorum yok. Daha doğrusu mahalli kafa ile küçük düşünüp sivil savunma uzmanlığını acaba yapamam mı, diye kaygılanıp, sonra mesleği öğrenince –alnımızın akı ile- oluruz deyip geldim. Bu küçük düşünme –o zaman sınavsız alıyorlardı- bana beş yıla mal oldu. Sonradan baktım ki, niceleri bizden önce –halk tabiri ile arpalık denen yerleri- kapmış ve yol almış.
Özeti: Tabii, bu arada Sayın Genel Müdürün söylemleri havada kaldı. Biz ise yerimizde kaldık. Bazı fırsatlar bir defa doğar. Onun için iyi değerlendirmek gerekir.
Mecitözü ilçesini tercih : İşler yoluna girdikten sonra, atama biriminde defteri önüme açtılar. Çorum’da iki tane sivil savunma memuru münhal kadrosu var. Birisi Alaca, diğeri Mecitözü. O anda karar vermek zordu. Yıllar önce Mecitözü ilçesinden Amasya’ya giderken, şehrin zirvesinde güzel bir bina görünce, -demek ki bu Emniyet Sarayı, şehir merkezi de arka tarafta- diye yorumlamıştım. İlçe nüfusunu da Gümüşhacıköy ilçesiyle karıştırmış ve hafızamda 15 bin olarak kalmıştı. Bu sebeplerden dolayı Mecitözü ilçesini tercih ettim.
Kararnamem gelince ilçeye bakmaya gittim. Minibüsle merkeze girince bir de ne görsem, ilçe nüfusu üç dört bin civarı -o da iki köy mahalle yapılarak- ve hayalimdeki ilçe yok. Moralim çok bozuldu -bir an vaz mı geçsem diye düşündüm- ama bunda da vardır bir hayır diyerek Kaymakamlığın yolunu tuttum. Yazı işleri müdürlüğüne gittim. Orada Zeki Bey diye değerli abimiz karşıladı. Bana ilgi gösterdi. Biraz sonra biri gelip masaya oturdu. Bunun üzerine Zeki Bey;
-Efendim, Mahir Bey yeni sivil savunma memurumuz. İlçeye bakmaya gelmiş.
-Hoş geldin, evli misin bekâr mısın?
-Evliyim, efendim
-Sana lojman vereyim de rahat et
-Siz kimsiniz?
-Boş ver, sonra tanırsın
Meğer İlçe Kaymakamı Atila Şahin Bey imiş. (Şimdi Mülkiye Müfettişi olan, sayın kaymakamımı da saygı ile yâd ediyorum. Görev süresince kırıcı değil hep yapıcı oldu.) Bana, yeni bakımı yapılmış polis lojmanlarından bir daire verdi. Bu benim için bulunmaz bir nimetti. Her şeyden önce hem kaloriferli hem de güvenli bir mekândı.
Özeti: Sonradan keşkelerin az olması için bir işe başlarken enine boyuna araştırmak lazımdır. Ondan sonra da -bunda da vardır bir hayır- reçetesini kullanmak faydalıdır. İlçede lojmana yerleşince rahatladım. Memuriyet hayatımın en güzel yılları burada geçti. İyi ki vazgeçmemişim dedim.
TAVSİYE: 50 yılın birikimi olan, muhtevasında 660 adet farklı nükteli nasihatin yer aldığı Mahirane Söylemler ve –hikâyeden şiire sızan- Susamak, Depremle Yaşamak ve Kazalar geliyorum Demez kitaplarımı mutlaka okumanızı ve evlatlarınıza okutmanızı samimi olarak tavsiye ediyorum. Yukarıdaki telefondan iletişime geçerek, benden imzalı olarak temin edebilirsiniz.