50 yıllık bir araştırmanın sonucunda keşfedilen MAL kan grubu, tıp dünyasında büyük heyecan yarattı. Peki, bu nadir kan grubu neler vaat ediyor ve sağlık bilimlerinde nasıl bir devrim yaratmayı hedefliyor?
MAL Kan Grubu Nedir?
MAL kan grubu, Miyelin ve lenfosit proteinlerinde bulunan ve AnWj antijenini içeren, dünya genelinde tanınan 47. kan grubudur. İlk olarak 1972 yılında keşfedilen bu kan grubu, genetik altyapısının tam olarak anlaşılamamış olmasından dolayı bir sır olarak kalmıştı. Ancak, İngiltere'de yapılan son araştırmalar sayesinde bu gizem çözülmüş ve AnWj antijeninin MAL proteini ile ilişkili olduğu ortaya çıkarılmıştır.
AnWj Kan Grubu ile İlişkisi
Araştırmalar, AnWj kan grubu olarak bilinen nadir bir kan grubunun, aslında MAL antijenini taşıdığını ortaya koydu. Bu kan grubuna sahip bireylerin %99,9'u AnWj pozitif olarak tanımlanırken, AnWj negatif olanlar son derece nadirdir. AnWj negatif grupta yer alan kişilerde MAL proteini bulunmamaktadır. Bu farklılık, kan transfüzyonlarında ciddi reaksiyonlara ve ölümcül sonuçlara neden olabileceği için önemli bir bulgudur.
MAL Kan Grubunun Keşfi Neden Önemli?
50 yılı aşkın süredir çözülmeyi bekleyen AnWj kan grubunun genetik arka planı, bu keşifle gün yüzüne çıktı. NHS Blood and Transplant kıdemli araştırmacısı Louise Tilley, bu keşfi "nadiren karşılaşılan hastalar için en iyi bakımı sunabilmek adına büyük bir başarı" olarak değerlendirdi. MAL kan grubu, şimdiye kadar sadece birkaç kişide görülen AnWj negatif kan grubu ile ilişkili olduğundan, doğru tanı ve tedavi açısından büyük önem taşımaktadır.
MAL Kan Grubu Nasıl Belirlenir?
Çalışmalar, daha önce ABO ve RH kan grubu sistemlerinin yaygın olarak bilindiğini ancak başka kan grubu sistemlerinin de var olduğunu göstermektedir. MAL kan grubuna sahip bireylerin bulunması artık daha kolay olacak ve bu sayede bu kişilere uygun tedaviler planlanabilecektir.
Kan Transfüzyonları İçin Riskler
AnWj negatif ve AnWj pozitif kan grupları arasındaki farklılıklar nedeniyle bu iki gruptaki bireyler arasında yapılacak kan transfüzyonları ciddi reaksiyonlara neden olabilir. Bu nedenle, bu keşif sayesinde, transfüzyonların daha güvenli bir şekilde gerçekleştirilmesi mümkün hale gelecek.
