Gençlere hitap etme imkanı bulan biz eğitimciler, gençliğin milletin umudu olduğunu, yarınların büyükleri olacağını, bir gün idarenin onlara geçeceğini bilerek hareket ederiz. Ve umudumuzun boşa çıkmaması için çabalarız.
Nedir bu çaba?
Sadece diploma sahibi yapmak mı?
Hayır sadece diploma sahibi yapmak değil, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün de dediği gibi memleketimizi ve Milli kültürümüzü, muasır medeniyetler seviyesinin üstüne ulaşmasını sağlayacak o neslin çok iyi yetişmesi lazım. Bu yetişmek sadece sahip olduğu diplomaların sayısını artırmak değil, varlık sebebini millete hizmet olarak görmek, milli rüyaya ortak olmaktır.
Bu durumda biz ailelere ve eğitimcilere düşen gençlerin milli bir rüya görmelerini sağlamaktır. Bu rüyayı görürken bilmeliler ki bireylerin varlığı devletin yaşamasına, yükselmesine bağlıdır.
Bu devlet gençlerin omuzlarında onlarla beraber yükselecek ve yükselirken kendini diğer milletlerden ayıran ve farklı kılan milli kültüründen uzaklaşmayacak. Yani yükselirken dilinden, dininden, tarihinden ve vatanından kopmadan omuz verecek milli rüyaya. Gençlerin bilmesi gereken dili bozulan bir millet tarihten silinir, dini değerlerini hafife alan bir millet ayakta duramaz, tarihini küçümseyen bir millet başka milletlere boyun eğer, vatan duygusu olmayan bir milletin yer yüzünde toprağı olmaz. Bu değerler üzerine titreyen ve bu değerler için can vermekten çekinmeyen nesiller yetiştirmek için gençlerimizi eğitmekten ziyade onlara inanacakları bir şeyler vermek lazım.
Bu ister 2023 olsun ister 2053 ister 2071 veya istikbalin göklerde olduğu olsun yeter ki inanacakları hayalini kuracakları bir rüya olsun.
Bize düşen görev ise yüreği vatan ateşi ile dolu olan bu gençlerin ateşini canlı tutmaktır. Onları Z kuşağı veya Y kuşağı diye ayırıp siyasi amaçlarımıza alet etmek değil. Gençlik sağın, solun; doğunun, batının ortak değeri; sahip çıkmaz lazım.