Başbakanımız Kars’ta yapılmakta olan İnsanlık Anıtı için “ucube” dedi. Karslılara “Buna nasıl izin verirsiniz?” der gibiydi. Ardından konu NTV’ye taşındı ve “heykel sanatı haramdır” tartışmasına kadar iş vardı.
Demektir ki seçimden önce gündemde bu da var. Başbakan oldukça sert bir ses tonuyla tartışmanın düğmesine Kars’ta basmıştır. Hatta diyebilirim ki kavgaya davet edercesine Kasımpaşalı edasıyla söyledi.  
Eğer, negatif bir kavram bağırarak söylenirse, bu kavrama şiddetle karşısınız demektir.
Ucube olarak ifade ettiğiniz heykeli oraya koyanlara aslında şunu diyorsunuz; “Bunu görmeye tahammül edemiyorum, bunu buradan kaldırın, aksi halde başınıza bu sesimdeki kadar şiddet yağdırırım…” Yani insanlara korku salıyorsunuz, zihinlerine “şiddet” ekiyorsunuz.
Azarlanmış halayıklar gibi, Kars halkını “Efendimizi bir daha kızdırmayalım, görünce sinirlenmesin, bu heykeli buradan kaldıralım” diye bir boyun eğme psikolojisine sokmak mıydı yoksa hedeflenen? Belki de eş başkanı olduğu BOP merkezinden ona ses tonunu şiddetlendirmesi öğütlenmektedir, kim bilir...
Ermenistan sınırındaki bir şehirde böyle “insanî” heykellere tepki vermenin “Ermenistan’a insanlık dersi vermeye kalkmayın” gibi bir anlamı da vardır elbet. Kültür Bakanı ortalığı sakinleştirdi. Ancak, o bakanlık yakında kapanıyor, ondan hiç söz etmiyor. 
Ucube neye denir, halk arasında nasıl anlaşılır, bir bakalım; acayip duran, görünüşü bozuk olan, göze hoş gelmeyen, estetikten yoksun, uyduruk, asimetrik şekilli olan…
Evet, eğer ucube buysa, bütün ders kitapları “ucube” şekillerle dolu ve 2005’den beri bedava dağıtılan ders kitaplarından çocuklarımızın beyinlerine bilim yerine ucubelik ekiliyor, büyücülerden matematik sorusu soruluyor. Bu ucubeliğin mucidi bizzat kendileridir.
Ucube işler ustası AKP’nin, tarihi Türk ve İslamî sembollerimizi nasıl ucubeye çevirdiğini görmek ister misiniz? 
1-Bozuk paranızı çıkartıp bakınız; üzerinde kutsal buğdayımız var mı?
2- Kâğıt On Lira çıkartıp bakınız;
*İsa’nın kuyruklu yıldızına Atatürk gülerek bakıyor; güzelim Ay-Yıldızımıza ve Atatürk’ümüzün ciddi duruşuna ne oldu?
*Sekiz köşeli Şems neden yedili oldu?
*Ortadaki güllü yedili fırıldak da nesi, nerden çıktı?
        3- Bursa Ulu Cami’deki Türkmen halılarına ne oldu? Yerine serilen duvardan duvara suni halı da nesi? Tadilat diye kaldırılan halıların nereye gittiğinden onları hediye edenlerin neden haberi yoktur? Mimberindeki ahşap Samanyolu kabartmasının önüne neden koyu kahverengi cam çekildi? Caminin ortasındaki fıskiyeli havuzda neden erkeklere abdest alma izni verildi? 
        4-Ankara Bilkent’te Doğramacı ailesinin yaptırdığı üç dinli cami nedir? Kubbenin ve minarenin üzerindeki iki âlem de başka yöne bakıyor, Allah’a bakmıyor, âlemler neden yukarıya bakmaz?
                       
                                                      
               
 
Doğramacı Camisininimamı Diyanet İşlerinden gelmeyecekmiş. Doğramacı ailesinden maaşlı özel imam çalışacakmış orada. Ancak henüz özel imamı yok (13 Ocak 2011). Diyanet İşleri Başkanlığının lağvedilmesini beklediği tahmin edilebilir.
Bu ne ucubeliktir diyeceksiniz de, durun daha bu ne ki! Yeni Anayasaları hele bir geçsin, her cami başka bir cemaate veya şirkete satılacak… İmamlarını kendileri getirecek. Başkası orada namaz kılamayacak. İlk örneğini Doğramacı kendi camisinde başlatıyor, “protokole namaz” gibi yeni bir ayırımcılık başlıyor.
Dinimizde “aile imamlığı” gibi bir ucubelik var mı?
        Seneye, Cuma günleri bu camiye gitmeyen Bilkent öğretim üyelerine sözleşme yapılmazsa, bir de camiye gitmeyen öğrenciler Bilkent’e burslu alınmazsa, hiç şaşırmayalım…
        Şimdi, Haçlı Seferleri bizim üstümüze yapılmamış gibi, haçlıları üstümüze saldırtanın Avrupalı Yahudi tefeci bankerler değilmiş gibi… Medeniyetler buluşuyormuş.
Üç din bir çatı altında ibadet olmaz. Başka İslam ülkelerinde böyle bir ucubeliğin olduğunu hiç sanmıyorum.
5- Seçim sistemimiz ucube oldu;
*Başbakanımız seçime aday olmadığı ilden milletvekili oldu.
*Hakkında seçilemeyecek kadar dava dosyası varken hükümet etmektedir.
*Seçim yasasıyla referandum yaptı.
Seçmenin %50 oyu yerine oy kullananların %50 oyu ile referandum yapılmış olması ucubeliktir. Aynı yasayla şimdi başkanlık sistemine geçmeye hazırlanmaktadır.
*Anayasa mahkemesi hükümetin emrine sokuldu.
6-YÖK ve ÖSYM’nin yerine geçen, Çalışma Bakanlığına bağlı MYK kuruldu. Meslek Lisesi ve Meslek Yüksek Okul öğretmenleri kendilerini MEB’na bağlı zannediyor. Artık Mesleki Teknik Eğitim Fakültesi diye bir teknik öğretmen yetiştiren fakülte olmadığını halkımız bilmiyor.
7-Halkımız, fakülte diplomalarının kaldırıldığını, yerine sertifika verildiğini bilmiyor.
8-Halkımız, ithal kurban eti diye getirilen angusların domuz hormonlu ucubelik bir kısır hayvan olduğunu bilmiyor. Bu etleri sucuk diye yiyeceğini de bilmiyor.
        9-Halkımız, duble yol diye bölünmüş yollarda, trafik azrailine kurban edildiğini bilmiyor. 2003 yılından beri, bölünmüş yollarda 35 bin insanımız hayatını kaybetmiş, 300 bin insanımız sakat kalmıştır.  
Başbakanımız sık sık övünerek duble yol yaptığını söylüyor. Oysa yapılanlar bölünmüş yoldur. Bölünmüş yolun hız limiti 90, duble yolunki ise 120’dir. Başbakan öyle deyince, duble yol olduğuna inanıp 120 hızla gidenler ilk virajda uçarlar. (Birisi başbakanımıza “duble yol” ile “bölünmüş yol” arasındaki farkı anlatmalıdır.)
        10- Atatürk heykelleri üzerine yeni sürülen ucube boyalara gelelim. Yakılmasını kolaylaştırıcı bir madde mi eklendi?
Diyarbakır’da yakılan Atatürk heykelinin görüntüsü bir başka sürecin tetiklendiğini söylüyor; yeniden Hıristiyanlığın ilk yıllarına, yani Ortaçağ’a dönüş mü var?
Ucubelikler bu yıl artacak gibidir.
Özür dilense bile, “ucube” sözcüğü ile ekmiş olduğu şiddet tohumlarını geri toplayamaz. Cin şişeden çıkmıştır. Sadece gerçeği yüksek sesle konuşarak, karanlığa ışık tutarak, ucubelikleri halka göstererek kötülüğü alt edebilirsiniz. Zaten bu satırları yazmamızdan maksadımız budur.
Dilerim 2011 yılı seçimleri başbakanımızın kendi ucubeliklerinin altında kaldığı yıl olur.