Efendim herkesin çocuklukta, ilköğretimde, orta öğretimde, üniversitede,askerlikte, iş hayatında, aile hayatında, depremlere vb.  yaşadığı anıları vardır. Mesela 17 Ağustos depreminde yaşanan anıları tam olarak toplayabilseydik, gelecek depremler için acaba alabileceğimiz ne dersler çıkardı. Üzülerek ifade edeyim ki, millet olarak pek okumadığımız için, yazmayı da angarya görüyoruz. Hatta yazana da bazen işgüzar gözüyle bakarız. ‘’Ben hayatımı yazsam kaç kitap olur’’ diyenleri çok duyarız. Bu tür konuşanlara cevaben sevgili hocam Doç. Dr. Yavuz Bayram ‘’O halde, buyur yaz kardeşim.Sen yazdın da kim engel oldu.’’derdi.
       ‘’Hatıra yazmak, ölümün elinden bir şey kurtarmaktır’’(Andre Gide) sözünde ifade edildiği gibi, gelecek kuşaklara faydalı olabilecek güzel anıların, ölümle beraber yok olup gitmemesi için yazmayı hayal ederken, Vali yardımcımız sayın Dr. Sefa Çetin Beyin teşvikleriyle bu hayalim eyleme dönüştü. Nasip olursa bir kitapta toplamaya çalışacağım. Bu arada  afetlerle ilgili ilk şiir kitabımı çıkarmak için sonlara doğru yaklaştım…Tabi destek bulabilirsek…
            Seminerlerde, toplantılarda ‘’iyi DİNLER -seniz, ihtiyaç halinde DİNLENİR -siniz…’’
 
1 - Mili Eğitim Bakanlığı emirleri gereği öğretmenlere ve diğer personele ‘’Topyekün savunma sivil savunma hizmetleri’’ konusunda seminerler verdim. Aşağı yukarı merkezdeki tüm öğretmeleri ve diğer personeli resen hizmetiçi seminerine tabi tutarak ikişer gün, 12 saat olmak üzere programlar düzenledim. Mesai saatleri dışında olması ve katılımcılara ücret ödenmemesi nedeniyle genel olarak öğretmenler  hizmetiçi seminerlerine soğuk bakıyorlar. Laf aramızda, haksızda değiller yani. 6 saat ders anlatacaksın, akabinde 6 saat ders dinleyeceksin…
Bunun için hizmetiçi seminerlerinde görev alacak eğitimci personelin, konusuna çok iyi hakim olmaları gerektiği kanaatindeyim…Yoksa derse başlayamadan moral bozulur.Saniyeler, dakika, dakikalar sat olur ders bitmez.
           Bende bu noktada epey tecrübe sahibi olduğum için, katılımcıları üzmeyecek, uyutmayacak şekilde konuları hayatın içinden anılarla, şiirlerle, güzel sözlerle  süsleyerek anlatmaya çalışıyorum ki, vermek istediğim mesajı araya sıkıştırarak verebileyim. Bunda da epey mahir olduğum kanaatindeyim. Nerden biliyorsun, derseniz her seminerden sonra mutlaka isimsiz olarak anket çalışması yaparım.Böylece gözümüzün önünü göreyim ki, boşa kürek çekmeyelim.
           23 Nisan ilköğretimi öğretmenlerine verdiğim seminere rehber öğretmenimiz Gamze hanım katılmamıştı. Bende arkadaşımızı Bahçelievler ilköğretim okulunda vereceğim seminere tekrar çağırdım. Belki de kızarak katıldı… Benim için başlangıç değil, sonuç önemli. Geçenlerde okula gidince, yanına ziyaret için uğradım… Gamze Hanım:’’ Hocam bende teşekkür için sizi arayacaktım, iyi ki geldiniz’’ dedi. Hayırdır dedim. ‘’ Geçenlerde 3,5 yaşındaki çocuğum patates püresi yerken boğazına tıkandı. Çocuk nefes alamadı, kızardı, morardı. Allah korusun gidecek… İnsanın eli, ayağı dolaşıyor… Hemen aklıma, sizin seminerde ‘’Arkadaşlar, çocuğun , yetişkinin boğazına erik, elma vs. türü bir şey tıkanırsa hemen arka kısmına geçin, göbeğinin 5 cm üstüne iki elinizi yumruk yaparak koyun ve yukarı doğru çektirin. Muhtemelen kaçan maddenin çıkmasını sağlarsınız… dediğiniz geldi.Bende bunu uyguladım… Çocuğumun boğazından ceviz büyüklüğünde olan patates geri çıktı. Akşam eşime göstermek için sakladım. Çocuğum kurtulunca dünyalar benim oldu. Size çok çok teşekkür ediyorum…İyi ki seminere katılmışım… Yoksa 112 gelinceye kadar, Allah korusun çocuk çoktan gidebilirdi. Çünkü insanın havasızlığa dayanma süresi ortama 5-10 dakika… Bunu okulda arkadaşlara anlattım.Sizle de paylaşmak istedim ‘’ dedi. Bende, seminerlerde verdiğim bir cümlenin işe yaradığını,bir can kurtulmasına vesile olduğunu birinci ağızdan dinleyince gerçekten çok sevindim. Bütün samimiyetimle söylüyorum ki, bunu duyunca yaşadığım sevinç, on maaş ödül alsam  yaşanmaz… Gerçi memuriyet hayatımda maaş ödülü almak gibi bir adetimiz olmadı (!)  dedim.
Gamze Seydim- Rehber öğretmen /23 Nisan i.o. /28.12.2010)
Sevdiğim sözler : ‘’ANILARINIZI ANLATMAYA, YAZMAYA BAŞLAMIŞSANIZ İHTİYARLIK YOLUNA YAVAŞ YAVAŞ GİRİYOR  DEMEKSİNİZ…UNUTMAYINIZ, BU YOLDA TRAFİK TEK YÖNLÜDÜR. GERİ DÖNEMEZSİNİZ. TRAFİĞE ÇIKARKEN ONA GÖRE TEDBİRLİ ÇIKINIZ....!’’