13 Kasım Çarşamba gecesi saat 22.45’de İstanbul Dudullu’daki daracık Kamil Koç alanı kabusundan Osmancık’a hareket edebildik.

Yolda her şehrin garajına uğrayarak yolcu aldık veya yolcu indirdik. Nedense yıllardır Osmancık’a gelmek de de, Osmancık’tan gitmekte de problem yaşıyorum. 
Merzifon hava alanından Osmancık’a gitmekte ayrı bir problem. Merzifon’dan Osmancık’a vasıta bulamazsın. Osmancık’tan İstanbul’a uçakla gitmek de ayrı bir eziyet. Yıllar önce Osmancık garajlardan Merzifon’a ertesi sabah gitmek için minibüslerden bilet aldım. Sabah erkenden minibüsün yanına geldim, “hocam kusura bakma, fazla yolcu olmadığı için sefer iptal oldu dediler. Eczacı arkadaşım Mustafa Boyvat bir gün önceden beni uyararak “Ahmet abi, (Ben Osmancık’lıların Ahmet abisiyim) bir sorun olursa ben seni Merzifon’a götürürüm” dediği için, Mustafa’yı arayarak “Mustafa minibüs seferi iptal edilmiş, lütfen beni Merzifon’a götürür müsün? “ dedim. “Tamam Ahmet abi hemen geliyorum “dedi. Sağ olsun Mustafa’nın arabasıyla Merzifon havaalanına ulaşarak İstanbul’a dönebildim. 
İstanbul’da yıllardır sıla hasreti çekiyorum, Osmancık’a her sene ancak bir defa 
gelebiliyorum. Her gelişimde de arkadaş sayımız azalıyor. 
Osmancık’ta çocukluk arkadaşım öğretmen Yücel Boyacı “Ortak kendine dikkat et, bizim kuşaktan bir sen, bir ben, bir de Antalya’da yaşayan emekli Albay Kamil Gökgöz kaldık. Yaşımız sekseni aştı. Millet patır patır dökülüyor.” diyor. 
Osmancık’ta kız kardeşim Gülsüm Kamarat’ın yeni taşındığı evinde kalıyorum. 
Sanırım Osmancık’ta en az 10-15 gün kalacağım. 
Osmancık’ta hava biraz soğuk, Allah’tan tedbirli geldim. 
Osmancık’ta bizim kuşaktan eczacı Mustafa Boyvat , Yücel Boyacı, öğretmen Bekir Gürsoy, udi Muammer Okutan, muhasebeci Mehmet Uslu, öğretmen Hüssam Aslan ağabey, öğretmen Aziz Doğan, çocukluk arkadaşım Dursun Susuz, öğretmen Muharrem Yıldız, ağabeyim Hacı Dursun Özata, yeğenim öğretmen Mustafa Özata, yeğenim Şuayip Özata ile sık sık görüşerek çocukluk hatıralarımızı yad ediyoruz. 
Osmancık ve Çorum Haber yazılarımı da Mustafa Boyvat’ın eczanesinden yazıyorum, Sağ olsun Mustafa Boyvat bana her zaman Osmancık’ta ev sahipliği yapıyor. Hem Mustafa’nın interneti de benim bilgisayarımı tanıyor! 
Osmancık hasretimi çok eskiden yazdığım bir dörtlüğümle şöyle dile getirmiştim. 
Osmancık’ta toprak beni hep çeker,
“Sana her zaman bağrım açık der,”
Göz ucuyla kollar biraz uzaklaşsam,
“Nasıl olsa bir gün döneceksin der!”…(Mehmet Özata

HAYATIN İÇİNDEN

1-- İstanbul’da geçen Cumartesi ve Pazar sabahları TRT 2’de Danimarka Ulusal Senfoni Orkestrasından “Galaksi Senfoniyi “nefesimi tutarak dinledim. Sahnede yüzlerce müzisyen, yüzlerce enstrümanı muhteşem bir duyarlılıkla çalarak salondaki binlerce müzikseveri ve beni resmen mest ettiler.  
Senfoni; “Orkestralar için bestelenmiş uzun bir müzik yapıtıdır.”
2—Meşhur Rus yazarı Anton Çehov “Eğer hayat seni güldürmüyorsa, espriyi anlamadın demektir.” 
3—Yaşlanıyoruz diye üzülmeyin, birçoğuna bu imkan verilmemiştir. Yaşlılıksa
sizin gibi seçilmişlere verilmiştir. 
4—Ülkemizin her tarafı tarla, buğday Ukrayna’dan geliyor, her yanımız mera,
et Hırvatistan’dan geliyor,  her yanımız deniz, balık Norveç’ten geliyor, bir tek cahillerimiz yerli ve milli!
5—10 Kasım’da Aziz Atatürk’ümüzü saygı, sevgi ve rahmetle andık. En çok  garibime giden 10 Kasım’da memleketimizdeki kiliseler de bayrak asılırken camilerimizde bayrak asılmamasıydı! Bu cehalet beni kahrediyor. 
Sefil Selimi’nin şu dörtlüğünü çok severim. 
Büyüdüm, küçüldüm, hiç fark etmedi,
Zamanla güreştim, gücüm yetmedi,
Eli tutan toprak beni tutmadı,
Tenli, tensiz, dinli, dinsiz benimdir…        15 Kasım 2024 / Mehmet Özata