Dün gece üstadıma sordum kaç kez,
Bana bu dünyanın sırrını söyle tez,
Cevap verdi üstadım gülerek,
Bu sır bilinir, ancak söylenemez!,… (Mevlana)

Vardım ileriye, döndüm geriye,
Ben de şaştım sarındığım deriye,
Kendime rastladım varsam nereye,
Evvel âhir, sonlu sonsuz benimdir… (Sefil Selimi)

Ezelden gelir ebede giderim,
Bir garip yolcuyum kime ne derim?
Zaman ötesine geçer dururum,
Aklımı başımda zor zaptederim, (Mehmet Özata)

Ben bilmez idim gizli, âyân hep sen imişsin,
Kalplerde vü tenlerde nihan hep sen imişsin,
Senden cihan üzre bir nişan ister idim ben,
Âhir bunu bilir mi ki, cihan hep sen imişsin… (Sultan Divâni)

Bu dünyaya kimler geldi, kimler geçti?
Neler, neler istediler, hepsi de dünyayı bırakıp gittiler,
Ne o sen, hiç gitmeyecek gibisin? 
İşte tıpkı onlar da senin gibiydiler… (Ömer Hayyam)

Bilmem ki kime, yahut neye uyduk gittik?
Gâhi meye, gâhi Ney’e uyduk gittik,
Erbab-ı zekâ riyayı mezhep bildi,
Bizler dili divâneye uyduk gittik… (Yahya Kemal Beyatlı)

Beni özene bezene yaratan kim? Sen!
Ne yapacağımı da yazmışsın önceden,
Demek ki, günahı da işleten sensin bana!
Öyleyse nedir o cennet, cehennem? (Ömer Hayyam) 

Ger aslım sorarsan ben bir niyazım,
Basir ilmi denen yerden gelirim,
Bir katre idim, şimdi han oldum,
Arşta ki kandilden, nurdan gelirim… (Nesimi)

Ne zaman Nesimi aklıma gelse,
Yüzülmüş tenine deri olurum,
Hallaç gibi çıkıp “Enel Hak” dese,
Aklımı şaşırıp deli olurum… (Mehmet Özata)

Ben bir dağ yeliyim kuşkulu, korkak, 
Sen ölümsüz ikili tohum toprak,
Bulut bulut kaçmak isterken sizden,
Yağmur, yağmur geri döndüm ağlayarak…(Fikret Sezgin)

Sanma bu sözleri her insan anlar,
Kuş dilidir bunu Süleyman anlar,
Bu sırr-ı müphemi ârifan anlar,
Çünkü cahillerden pinhan eyledik…(Harâbi)
                            1 Kasım 2024 / Mehmet Özata