Daha önce Avrupa’da Çekya, Romanya, Avusturya ve İtalya’yı görmüştüm.

Fransa’yı da merak ediyordum. 20 Mart Perşembe günü ailece İstanbul Sabiha Gökçen hava limanından Pegasus hava yollarının Airbus 321 uçağıyla Paris’e gittik. Paris olağanüstü güzellikte büyük bir ovaya kurulmuş güzel bir şehir. 
On yedinci ve on sekizinci yüzyıldan kalma binalar mimari özellikleriyle aynen korunmuş. Otele yerleştikten sonra Pronto turun Sivas’lı rehberi İsmet Yılmaz minübüsüyle bizlere büyük bir Paris turu yaptırdı. 
Daha sonra meşhur Eyfel kulesine çıkarak Paris’in muhteşem manzarasını hayranlıkla seyrettik. Yan tarafta akan meşhur Sen nehrinde tekne turu yaptık. 
Sen nehri üzerindeki köprülerden bir tanesinin alnında insanoğlunun yılın 365 günündeki psikolojik durumunu yüzüne yansıtan portreler çok dikkatimi çekti.
Ertesi gün Aşıklar tepesinde ressamları ve yaptıkları muhteşem eserlerini seyrettik. 
Yıllar önce burada Çorum’lu Komet (Kuyruklu Yıldız) namıyla ünlenen rahmetli meşhur Gürkan Coşkun kardeşimiz de resimler yapmış. Serik’li öğrencim meşhur ressam Hasan Kırdı’da Aşıklar tepesinde resim yaptığını söylemişti. 
Şimdi çok kalabalık olan Aşıklar tepesinde dünyaca tanınmış ressamlar 15 Euro’ya insanların portrelerini yapmaya devam ediyorlar. 
Ressamları çok sever ve onlara çok saygı duyarım. Allah’ın anatomisi olarak yorumladığım tabiata onlar bir başka gözle ve bir başka pencereden bakarlar. 
Ertesi gün müthiş bir kalabalık içinde insanlardan sıyrılarak Louvre müzesine gittik. 
Bazı arkadaşlar Louvre müzesini ve içinde sergilenen muhteşem eserleri gezmek için en az bir hafta gerekli olduğunu söylemişlerdi, haklılarmış. 
Bizler yalnızca Leonardo Da Vinci’nin Mona Lisa tablosunun sergilendiği bölümde saatlerce gezerek diğer muhteşem eserleri de görebildik. 
Mono Lisa, İtalya’nın Floransa şehrindeki Rönesans sırasında Leonardo Da Vinci tarafından kavak bir pano üzerine resmedilmiş 16. Yüzyıl yağlı boya portresiymiş. Müthiş bir kalabalık içinde Mona Lisa tablosunu dakikalarca seyredebilme şansına erişebildik. Fransızlar Çağların derinliklerinden gelen tarife sığmaz on binlerce muhteşem tabloyu nasıl bulmuşlar, nasıl bir araya getirmişler anlamak mümkün değil. 
Daha sonra meşhur Notre Dame katedralini, Zafer Takını, Concorde meydanını, Şanzelize caddesini ve Şanzelize bulvarını ve meşhur resim galerilerini gezdik. 
Notre Dame Katedraline, Zafer Takına ve Şanzelize bulvarına hayran oldum. 
Fransa büyük bir coğrafi zenginlik içinde, ulaşım ve sağlık hizmetleri açısından çok gelişmiş güzel bir ülke. Fransa’nın kültürlü ve kibar insanları beni çok şaşırttı. 
Dört gün içinde bütün Paris’i navigasyonlar sayesinde ezbere çalışan taksilerle turladık. Taksilerde genellikle Fas, Tunus ve Cezayir’li şoförler çalışıyorlar. 
Fransızlar yıllarca Asya’da, Afrika’da, Amerika’da ve dünyanın dört bir yanında ülkeleri zalimane sömürerek bu günlere gelmişler. Sömürdükleri ülkelerinin fakir halkını da bir şekilde Fransa’ya getirerek ayak işlerinde kullanıyorlar. 
Şoförler çok zeki ve kibarlar. Gideceğiniz yeri söylüyorsunuz navigasyona yazdıktan sonra soruyorlar” Nerelisiniz?” Türkiye deyince hemen İstanbul, maalesef çok karışık
bir yer diyerek üzüntülerini belirtiyorlar.  
Cezayir’li bir şoförle konuşurken Enrico Macias’ı sordum, Je gite Ma Maison (Elveda memleketim) şarkısını beraber söyledik. Enrico Macias Cezayir iç savaşında ülkesini terk ederken gemide bu hazin şarkıyı söylemiş. Daha sonra Cezayir’li futbolcular Benzema, Zinedin Zidan’ı ve Galatasaray’ı konuştuk.  
Gördüğüm ve anlayabildiğim kadarıyla Fransa’da insanlar sanki bir başka gezegende ve bir başka boyutta yaşıyorlar. Sanki Fransızlar, 1789 ihtilalini yaparak dünyaya eşitlik, adalet, hak, hürriyet ve demokrasiyi biz getirdik diyerek, davranışlarıyla dünya insanlarına, “bizlere borçlusunuz” muamelesi yapıyorlar.
23 Mart Pazar akşamı Pegasus hava yollarının Airbus uçağıyla İstanbul’a döndük.  
Dünya gözüyle Paris’i ve Fransa’yı görmek çok hoşuma gitti. 
Sağlıkla dünyayı gezmek, görmek ve görülenlerden ibret almak çok güzel bir uğraş.
Ağlayarak gelmişim, gülerek gitmeliyim,
Kâinatın, dünyanın sırrına ermeliyim,
Bir ömür yetmez bana, bin ömürdür dileğim,
Geldikçe gitmeliyim, gittikçe gelmeliyim…(Mehmet Özata) 

                        28 Mart 2025 / Mehmet Özata