İnsan kendi putunu kendi yapar, kendi tapar” derler. Tıpkı bir malı marka hâline getirip de o markaya put misali tapması gibi…
“Al-Tüket-At Çağında” köleleştirilen insana önce giysi, ayakkabı vb. mallar genç kuşaklar hedef kitle olarak seçilerek marka kavramı dayatılmış ve benimsetilmiştir.
“O mu? O marka giyer…” Gençlerin konuşmalarına dikkat ederseniz ayakkabı, pantolon, gömlek yerine ezberletilen markalar söylenmektedirler.
Bir hamle sonrasında ise insan marka olarak sunulmuş, benimsetilmiş ve ezberletilmiştir. En büyük silah medyadır.
“O mu? O bir marka ayol!”
“Marka” dedikleri bir şarkıcı, romancı, sporcu…
Bu ifadeyi büyük bir rahatlıkla söyleyenler malın, yani alınıp satılan bir şeyin markası olduğunun ne yazık ki farkında değildirler. O şarkıcı, türkücü, romancı, sporcu da alınıp satılmaktadır!
Bunları yazarken belleğim altyazı geçiyor. “Herkesin bir fiyatı var” sözünü hatırlatıyor bana.
Bazı marka ürünler reklamlarında marka hâline getirilmiş şarkıcı, türkücü, oyuncu ve sporcuları kullanmaktadırlar. Markalar arası ilişki…
Marka (mal) hâline dönüştürülürken şarkıcı, oyuncu ve sporcuların giyimleri, saç kesimleri geniş kitleler için kopyalanacak tercihlerdir. Moda-marka ilişkisi, eski bir algı yönetimi hamlesidir. İran Şahı Rıza Pehlevi’nin eşi Farah Diba’nın saç modeli 1960’lı, 1970’li yıllarda öyle yaygınlaşmıştı ki başınızı ne yana çevirseniz bir “Farah Diba” görürdünüz. O yıllarda “marka” sözü pek tedavülde değildi.
“Mal-Marka”, “İnsan-marka” zincirine eklenen bir halka daha var. “Kent-Marka” ilişkisi…
Kentler de adeta “mal” gibi pazara çıkartılmıştır. Bunun dayatmanın altında ise ülkeleri şehir devletlerine bölmek ve o yerleri şirketlerin yönetmesini isteyen küresel çeteler vardır. Öyle ki o şehir devletlerinde parti, sendika ve hatta orduların olmamasını, küçük bir polis gücünün yerli olduğunu söylemektedirler.
Sistem, “Al-Tüket-At” çağında kölelerini sağmal inek gibi kredi kartları ve tüketici kredileriyle kendi kasalarına bağlamıştır.
Ne demiştik başlıkta… Çağımızın putları, silkeleyin dutları…
Hep söylüyorum ya, antik çağın köleleri, köle olduklarını biliyorlardı. 21. Yüzyılın köleleri ise köle olduklarını bilmiyorlar ne yazık ki… Trajedi burada işte…