ABD, kendisinin kışkırtıp ateşine odun taşıdığı Rusya-Ukrayna Savaşı henüz tazeyken, bu defa Ege ve Akdeniz’i kapsayan Yunanistan-Türkiye arasındaki gerilimi tırmandırmaya çalışıyor.
ABD bir süredir Yunanistan’a büyük bir askeri yığınak yapıyor. Türkiye sınırındaki Dedeağaç başta olmak üzere Yunanistan’daki dört üsse askeri mühimmat yığıyor. SSCB’nin dağılması sürecinin başlangıcı olan 1990 yılında ABD-Yunanistan arasında yapılan Savunma İşbirliği Anlaşması’yla bölgede amaçlanan hegamonyanın temellerinin çok önceden atıldığı görülüyor.
Hali hazırda terör sorununu sonlandıramamış, ABD’nin yanlış Suriye politikasına alet olan AKP iktidarının uçuruma sürüklediği Türkiye, şayet Ege’de Yunanistan’la yaşanması muhtemel bir çatışmaya girerse, Akdeniz ve güneyimizdeki ülkelerden başlayarak Karadeniz, Baltık, hatta 2035’te buzulların tamamen eriyeceği tahmin edilen Arktik Okyanusu, on yıllarca sürecek bir kargaşa ortamına sürüklenebilir.
ABD’nin Yunanistan’daki askeri üslere yığınak yaparak sadece Rusya’yı hedef aldığını düşünmek saflık olur; bu apaçık Türkiye’yi de hedef almaktadır. Öteden beri Türkiye ile Yunanistan arasında Kıbrıs ve Ege Adaları üzerinden çözülemeyen problemlerin yanında Akdeniz’de Türkiye’nin 1958’deki Cenevre Konferansı’nda kabul edilen Kıta Sahanlığı Sözleşmesi’ne göre kara sularında araştırma yapma ve doğal kaynaklarını işletme hakkı var. Ancak kara sularının ötesindeki Münhasır Ekonomik Bölge açısından devletlerin karşılıklı yapacakları mutabakatla hareket edilebiliyor.
İşte burada karşımıza Kıbrıs Meselesi çıkıyor. Türkiye adada iki devletli çözüm istiyor. 1974 yılında Türkiye’nin soydaşlarının canını ve hukukunu korumak amacıyla gerçekleştirdiği askeri harekat neticesinde kurulan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, diğer devletler tarafından tanınmıyor. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ise bütün adayı temsilen tanındı ve 2004 yılında AB’ye girdi. Türkiye bu nedenle Doğu Akdeniz’de sondaj çalışmaları nedeniyle gerginlik yaşıyor ve Kıbrıs gerekçe gösterilerek karaya hapsedilmek isteniyor.
Ekonomik olarak dünyada en yüksek büyüme rakamlarını yakalayan Çin’in kapısına dayanma hedefiyle gerek Avrupa devletlerini sürüklediği savaş ve kaos ortamı, gerekse Tayvan üzerinden Çin’i tehdit ederek Asya Pasifik’te körüklediği savaş çabaları, ABD’nin gerçekte ne yapmaya çalıştığını açıkça gösteriyor.
1.Dünya Savaşı’nda 40 milyon, 2.Dünya Savaşı’nda 85 milyon insanın öldüğü ve savaşların öncesinde tahmin edilemeyen zaman, yıkım ve boyutlarda gerçekleştiği düşünülürse, gelecekte de olması muhtemeldir.
Türkiye’yi 20 yıldır yöneten AKP iktidarı, Yunanistan’ın 20 ada/kayalık işgaline göz yummuş, Kıbrıs’taki başarısız Annan Planının ardından Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ne resmiyet kazandırılmasına yol açmış, ABD’nin yanlış Suriye politikasına ortak olarak sınır güvenliğimizi tehlikeye atmış ve milyonlarca sığınmacıyı kucağında bulan ülkeyi ekonomik bir kaosa sürüklemiştir.
Daha kötü ne olabilir diye düşünürken, kucağımızda Ege krizini bulduk. Önümüzü göremiyoruz…