Cuma günü Zaman gazetesinde yayınlanan “Çorum polisinin ‘ceza yeme leblebi ye’ uygulaması sürücüleri şaşırttı” başlıklı haberini okuyunca bir hayli mutlu oldum. Çorum’un tanıtımı açısından fevkalade güzel bir haber olmuş.
Hiç unutmuyorum. 2010 yılının Nisan ayında Demokrasi eğitimi ve Okul Meclisleri projesi çerçevesinde TBMM’de 3 günlük bir programa katılmıştım. Meclis Başkanlığı o dönemin misafirleri olan bizlerin konaklaması için Atatürk Bulvarı üzerindeki Rixos otelini ayarlamıştı. Otele giriş yaptığımızda, programın içerisinde olmamasına rağmen, farklı illerden gelen katılımcıların otelin lobisinde stantlar kurduklarını ve illerinin öne çıkan ürünlerini tanıtmaya çalıştıklarını gördüm. Mesela gülü ile meşhur olan Isparta standında, gülün, reçel, yağ ve kokulu su dışında kreminden, sabununa, kozmetik ürünlerinden bilumum gıda ürünlerine kadar farklı farklı ürünlerde kullanıldığını ilk kez orada gördüm. Amasyalıların herkesin şaşkın bakışları arasında kasalarla lobiye elmaları yığıp, yerli yabancı orada bulunan konuklara ikramda bulunması Amasya elmasının tanıtımı adına çok güzel olmuştu. Stantları gezerken Kütahya standına geldiğimizde, dikkatimizi Tavşanlı leblebisi çekmişti. Konukların;
“Leblebi Çorum’a özgü değil mi?”
Sorusuna Kütahyalıların verdiği cevabı hiç unutmuyorum:
“Öyle olduğu zannediliyor ama o sözde kalmış, biz çok öne geçtik. Hatta ürettiğimiz leblebinin büyük bir kısmını işlenmemiş olarak Çoruma gönderiyoruz.”
Bunları duyunca içim burkulmuştu. Adamlar bizim leblebimize iyiden iyiye sahip çıkıyorlardı. O an orada, leblebisinden pirincine, bamyasından tarhanasına, vs. Çorum’un ürünlerini tanıtamamış olmanın üzüntüsünü hissetmiştim. Neden bizim de burada standımız yok diye sormadın mı kendine demeyin çünkü o zaman kimse önümüze düşmemişti. O günlerde bu kadar etkin bir kimse de olmadığım için elimden çok fazla bir şey gelmemişti.
Sonuç olarak 300-500 kişilik katılımlı etkinliklerde bile tanıtım bu kadar önemliyken Çorum Emniyet Müdürlüğünün ‘ceza yeme leblebi ye’ sloganlı tanıtım etkinliğini alkışa değer buldum. Konunun ulusal basında yer alması ise pastanın üzerindeki çilek gibi olmuş. Haberi gazetede okuyan vatandaşlarımızın bilinçaltında öyle zannediyorum ki bu haber kalmıştır. Birkaç gün sonra “Çorum sınırlarına girdiklerinde ikramlık leblebili almak için gözleriyle polis arabası arıyorlar” diye bir haber okursam da hiç şaşırmam. Çorum’un tanıtımına katkı sağlayan bu uygulamadan ötürü hem Emniyet Müdürlüğümüze hem de Çorum’un böyle güzel haberlerle gündemde olmasını sağlayan gazeteci arkadaşımız İdris Okur’a bir Çorumlu olarak teşekkür ederim.
Haftaya görüşünceye dek hepinize saygılarımı sunarım…
Hiç unutmuyorum. 2010 yılının Nisan ayında Demokrasi eğitimi ve Okul Meclisleri projesi çerçevesinde TBMM’de 3 günlük bir programa katılmıştım. Meclis Başkanlığı o dönemin misafirleri olan bizlerin konaklaması için Atatürk Bulvarı üzerindeki Rixos otelini ayarlamıştı. Otele giriş yaptığımızda, programın içerisinde olmamasına rağmen, farklı illerden gelen katılımcıların otelin lobisinde stantlar kurduklarını ve illerinin öne çıkan ürünlerini tanıtmaya çalıştıklarını gördüm. Mesela gülü ile meşhur olan Isparta standında, gülün, reçel, yağ ve kokulu su dışında kreminden, sabununa, kozmetik ürünlerinden bilumum gıda ürünlerine kadar farklı farklı ürünlerde kullanıldığını ilk kez orada gördüm. Amasyalıların herkesin şaşkın bakışları arasında kasalarla lobiye elmaları yığıp, yerli yabancı orada bulunan konuklara ikramda bulunması Amasya elmasının tanıtımı adına çok güzel olmuştu. Stantları gezerken Kütahya standına geldiğimizde, dikkatimizi Tavşanlı leblebisi çekmişti. Konukların;
“Leblebi Çorum’a özgü değil mi?”
Sorusuna Kütahyalıların verdiği cevabı hiç unutmuyorum:
“Öyle olduğu zannediliyor ama o sözde kalmış, biz çok öne geçtik. Hatta ürettiğimiz leblebinin büyük bir kısmını işlenmemiş olarak Çoruma gönderiyoruz.”
Bunları duyunca içim burkulmuştu. Adamlar bizim leblebimize iyiden iyiye sahip çıkıyorlardı. O an orada, leblebisinden pirincine, bamyasından tarhanasına, vs. Çorum’un ürünlerini tanıtamamış olmanın üzüntüsünü hissetmiştim. Neden bizim de burada standımız yok diye sormadın mı kendine demeyin çünkü o zaman kimse önümüze düşmemişti. O günlerde bu kadar etkin bir kimse de olmadığım için elimden çok fazla bir şey gelmemişti.
Sonuç olarak 300-500 kişilik katılımlı etkinliklerde bile tanıtım bu kadar önemliyken Çorum Emniyet Müdürlüğünün ‘ceza yeme leblebi ye’ sloganlı tanıtım etkinliğini alkışa değer buldum. Konunun ulusal basında yer alması ise pastanın üzerindeki çilek gibi olmuş. Haberi gazetede okuyan vatandaşlarımızın bilinçaltında öyle zannediyorum ki bu haber kalmıştır. Birkaç gün sonra “Çorum sınırlarına girdiklerinde ikramlık leblebili almak için gözleriyle polis arabası arıyorlar” diye bir haber okursam da hiç şaşırmam. Çorum’un tanıtımına katkı sağlayan bu uygulamadan ötürü hem Emniyet Müdürlüğümüze hem de Çorum’un böyle güzel haberlerle gündemde olmasını sağlayan gazeteci arkadaşımız İdris Okur’a bir Çorumlu olarak teşekkür ederim.
Haftaya görüşünceye dek hepinize saygılarımı sunarım…