Ah köylerimiz ; dünümüzü yaşadığımız , verimli topraklarda insanlar büyüttüğümüz , aşı ile ekmeği ile geleneği-göreneği ile köylerimiz … Dün binlerin yaşadığı bu gün ise onlara düşen nüfusu ile küçülen-yok olmaya başlayan köylerimiz …

            Cumhuriyetimizin kurulduğu yıllarda nüfusun % 82 sinin yaşadığı köyler sanayileşmenin ortaya koyduğu durumlar sonucunda günden güne göç vermeye başladı. Köylerimizin en yüksek nüfusları ise 1975-1980 arası yıllardır.

            Köylerimizi , göç veren ve göç vermeyen köyler olarak 2 ayrı gruba ayırabiliriz. Göç veren köylerde halk ferd-aile olarak sanayileşmenin yoğun olduğu şehirlere göç etmiş , diğer köylerde ise “mevsimlik çalışma” için giden ve sezon sonunda dönen işçilerimiz ailelerini köylerinden ayırmamışlardır.

            Şehirleşmenin getirdiği bu göçler esnasında kültürel değerlerde de asimilasyonlar yaşandığı gözlemlenmektedir. Gelenek-göreneklerde hem şehir hemde köy gelenek görenekleri yeni bir sentez oluşturmaktadır.

            Göç veren köylerimize özellikle 2000’lerden sonra tersine göç başlamış ve şehirlerde edindikleri tecrübeleri köylerinde paylaşmaya başlamışlardır.

            Köylerimize özlem üzerine bir şiir …

GEL BU SENE BİZİM KÖYE GİDELİM

TERECEDE banyomuzu yapalım,
Gel bu sene bizim köye gidelim,
GİRELLİKTE turşuları çalalım,
Gel bu sene bizim köye gidelim,

Yemekler GUŞENEDE yapılsın,
Tabaklar MASAFLARDA dizilsin,
SEDİRLERDE aç karınlarımız doysun
Gel bu sene bizim köye gidelim,

PEVREDELER ocaklarda kaynasın,
AĞARTULAR DIMBILARDA yayılsın,
Çökelekler ÇÖLMEKLERE basılsın
Gel bu sene bizim köye gidelim,

Keşkekleri BANMALARDA yapalım,
Danaları HERGELEYE katalım,
Uyumak için DÖŞŞEKLERE koşalım
Gel bu sene bizim köye gidelim,

Üzümleri ŞİNAVATTA ezelim,
Pekmezleri KÜRELERDE yapalım ,
Üvezleri TÜĞÜLLERE asalım,
Gel bu sene bizim köye gideli...