Çözümsüzlük zincirleme reaksiyonlara yol açabilir. Şöyle düşünelim: Bir siyasi parti, iç bünyesindeki tartışmaların çatışmaya dönmesini engelleyemez. Çatışan taraflardan bir grup, önce şikayetlerini söyler ve çözüm bekler. Parti yönetimi “Bizim iç meselemizdir, bütün arkadaşlarımızı seviyoruz” deyip geçiştirir ama soruna çözüm bulmaz, görmezden gelir. Yapılan bu hareket aslında sevdiğini söylediği yol arkadaşlarının başına taş atmak gibidir. Önemsenmediğini düşünen grup, zamanla önce partiden ayağını keser ve pasif üyelere dönüşür. Sonrasında mutsuz azınlık çemberin dışında çoğalmaya başlar ve yeni bir siyasi oluşum başlar.
Yeni kurulan siyasi oluşumlar da çoğu kez kendi aralarındaki sorunları çözemediklerinden ve şikayetler giderilemediğinden, onlar da kendi içlerinden yepyeni siyasi partiler çıkarıp bölük pörçük şekilde dağılıverirler.
Ve sonuçta PATRON kazanır…
Zincirlenme Reaksiyonlar
Bazı reaksiyonlar zincirleme trafik kazalarına yol açabilir.
Günün birinde Meral Akşener, CHP genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı adayı olmasını, elindeki anketlere dayanarak kabul etmedi ve masayı dağıtıp gitti. Altılı Masa’yı dağıtıp geri döndüğü 3 gün içerisinde yaşanan güven kaybının anketlere yansıyan faturasını, ilerleyen günlerde oy yüzdesi küçük siyasi partilere keseceklerdi ama olsun. Siyasi hamlesi tutsaydı, Mansur Yavaş veya Ekrem İmamoğlu peşinden gitseydi zirveye oynayan lider olacaktı. Oysa zincirleme kazada; Kemal Kılıçdaroğlu mu, Ekrem İmamoğlu mu, Mansur Yavaş mı derken…
Dörtlü İttifak görüşmelerini yürüten Ümit Özdağ devreye girip “Mansur Yavaş aday olsun, kapısına adam yığacağım, o kabul etmezse Muharrem İnce,” dedi. Buna alınan Memleket Partisi genel başkanı Muharrem İnce, yedek olmadığını belirterek kurulma aşamasındaki ittifaktan çekildiklerini açıkladı ve Cumhurbaşkanı adaylığını ilan etti. Muharrem İnce’nin anketlerdeki oyu, tahminlerin üzerinde % 6-7 civarında seyrediyor. Bu da Cumhurbaşkanlığı seçiminin 2. tura kalmasına yol açabilir.
O arada Sözcü gazetesinde yazan Yılmaz Özdil, Meral Akşener’i haklı bulup nicedir eleştirdiği kendi gazetesinden, vatandaşlardan gelen tepkiler üzerine istifa ettiğini açıkladı.
Zafer Partisi genel başkanı Ümit Özdağ, aylardır görüştüğü ittifak bileşenlerine rağmen, Dörtlü İttifak (Ata İttifakı) kurulacağı gün Sinan Oğan’ın adaylığını ilan etti. İttifakın kurulmasına yarım saat kala durumu öğrenen Doğru Parti genel başkanı Rifat Serdaroğlu, bunun üzerine ittifaktan çekildiklerini açıkladı.
Meral Akşener’in bir yıl boyunca oturup kalktığı masaya muhalefet ederek yaptığı basın açıklamasıyla masaya dağıtmasının hemen ardından, E-Devlet üzerinden binlerce kişi İYİ Parti’den istifa etmeye başladı. Halkın ana gündemi olan Kahramanmaraş ve Hatay merkezli depremler birkaç gün içinde rayından çıkarak Türkiye ile ilgili siyasi kaygılara dönüştü. Partisindeki istifa depremini, hışımla kalktığı masaya geri dönerek durdurabilen Akşener, bu arada geçen zaman içerisinde nasıl bir güven kaybına neden olduğunun farkında oldu mu?
Meral Akşener’in 6’lı Masa’ya yeni bir mutabakat metniyle dönmesi üzerine alınan yeni karara göre, Kemal Kılıçdaroğlu cumhurbaşkanı seçilirse, hem muhteşem 6’lının 5 genel başkanı, hem de Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş cumhurbaşkanı yardımcısı olacaklar. Ancak bu durum İYİ Parti’li Yavuz Ağıralioğlu’nu kesmedi ve ayrımcı söylemlerinin ardından partisinden istifa etti.
Meral Akşener’in zamanlama açısından hatalı, gelişen siyasi atmosfere ters olan hamlesi sadece 6’lı masayı değil, dolaylı olarak pek çok şeyi dağıttı. Tarih, toplumsal reaksiyonların çoğu kez benzer kıvılcımlarla çıktığı olaylarla doludur. Kimse bu işten” TBMM’de kurşun kovanlarıyla şov yaparak” sıyrılamaz. Şu anda muhalefetin yaşadığı güven kaybı, 6’lı İttifak’ın dar bir alana sıkışarak diğer tüm muhalif blokların dışarda kalması, şayet seçim yenilgiyle sonuçlanırsa müsebbiplerine ağır bir bedel olarak döner.
Kemal KILIÇDAROĞLU’nun Cumhurbaşkanlığı desteklenmeli ve 1. turda seçim yarışı bitmelidir. Ancak hiç kimse, FETÖ’cü Sadullah ERGİN ve türevlerinin olduğu milletvekili listelerine onay vermek zorunda değildir. Bu anlamda çok renkli bir Meclisin olması, seçime bölgesel yaklaşılması ve Atatürk’ün özellikle Laiklik ilkesine sahip çıkacak adaylara parti farkı gözetmeksizin desteklenmesi gerekmektedir. Çünkü tarikat destekli şeriat yanlıları Meclise girerse, yarınlarda taraf değiştirip bugünün iktidarı AKP kadrolarıyla beraber hareket edeceklerdir ki, zaten çoğunun eski adresi burasıdır.
Kemal KILIÇDAROĞLU seçilmesi halinde, iktidarı kendi silahıyla (kanunlarıyla) vurmalı ve elindeki güçlü yetkileri kullanarak Cumhuriyeti yeniden rayına oturtmalıdır.
Kırılan Kanatlar
Bir film sahnesi düşünelim.
Bir kadın sevdiği adama koşarak yaklaşıyor. Ancak adam kadının koştuğu yollara çakıl taşları döşemiş, buna rağmen kadın inatla koşuyor. Kadın adama doğru yaklaştıkça ayakkabısı taşlara takılıyor, dengesini kaybediyor ama devam ediyor. Adam cebinden çıkardığı bir taşı fırlatıyor, kadının ayağı yaralanıyor… (Gel, diyor CHP, bana oy ver.)
Sonra adam kendisine doğru koşan kadına bir taş daha atıyor, kadının omzu yaralanıyor… (Gel diyor CHP, bu son şansımız, ülke felakete gidiyor.)
Ve kadın adama doğru koşmaya devam ediyor. Adam cebinden daha iri bir taş çıkararak kadına fırlatıyor ve kadının kafasını yarıyor. Nihayetinde kadın, sevgiyle koştuğu yoldan geri dönüyor…
Bir insan sonsuz özgürlüklerin simgesi uçan bir kuşu neden vurur, onun kanatlarını neden kırar? Israrla kendisine emek veren insanlara hangi gizli kodlarla zarar verir?
Örtülü siyaset, bastırılmış düşmanlıklar ve patlamalar…
Maalesef yaşadığımız ülkede kazanamadığımız en önemli eksikliklerden biri de özür dileme alışkanlığıdır. Böyle bir alışkanlığımız yok…
Adam karısını dövüyor, eş-dost barıştırıyor, özür dilemeden ve aynı alışkanlıklarla geri dönüyor. Bir dahaki sefere kadını öldürüyor…
Bir hata yapılıyor, özür dilenmeden masaya dönülüyor. Bir sonraki yıkıcı hamleyi iktidara gelince mi yapacak, diye endişe ediliyor.
Ülke batırılıyor, iktidar hem kendi adına hem de kurumlar adına özür dilemeden görevine devam ediyor. Pandemi oluyor, tedbir alınmıyor, on binlerce insan ölüyor; özür yok, istifa yok. Deprem oluyor, tedbirsizlik ve organizasyon bozukluğundan on binlerce insan ölüyor, yine özür dilemiyorlar ve hiçbir şey olmamış gibi görevlerine devam ediyorlar. Üstelik halkı azarlayıp, muhalefeti suçluyorlar. Bir dahaki sefere hangi felaketle uyanacağımızı bilmiyoruz…
İnsanların kanatlarını kırıyorlar, özür dilemeden ve hiçbir şey olmamış gibi yollarına devam ediyorlar. Tüm bireysel ve toplumsal patlamaların sebebi, geçmişle yüzleşmemek ve özeleştiri yapmamaktır, benzer hatalara devam ederek insanı ve toplumu tüketme noktasına getirmektir. Ve işte hem insan hem toplum böyle çıldırır…
Şayet devletin kurumlarını yöneten iktidara mensup bireylerseniz ve insanlar üzerinde yıkıcı bir etkiniz olduysa, özür dileyip görevi bırakmalı ve gerekirse adalete teslim olmalısınız. Adaletsizlik ve güven duygusunun yok olduğu bir ülkede kimse huzurlu olamaz.
Yaptıklarınızın bedelini ödemeden bu dünyadan gitmemeniz dileğiyle…