Kim nereden ne zaman uydurdu bilemem ama bu kalenin gerçek ismi tarihi kayıtlarda Osmancık kalesi olarak karşımıza çıkıyor.
Konuyu biraz detaylandırmak gerekirse öncelikle Osmancık’ın tarihteki konumunu özetlemek gerekir.
Bilindiği üzere Osmancık tarihi İpek yolu üzerinde bulunuyor. Kentin ipek yolu üzerinde olması nedeni ile stratejik bir önemini de artırmış.
Tabii ki Osmancık kalesinin yüksekçe bir kaya üzerinde kurulmuş olması, su kenarında bulunması, düz bir ovaya hakim olması da önem arz ediyor.
İşte bu nedenledir ki tarihte Osmancık kalesi İpek yolunda önemli bir karakol ve kontrol merkezi görevi görmüş.
Böylece Anadolu’nun kuzeyindeki bütün uygarlıklar İpek yolunu kontrol etme ve hakim olma arzuları nedeni ile Osmancık kalesine sahip olmayı istemişler.
Malazgirt zaferinden hemen 5 yıl sonra 1076 yılında ise Osmancık Türk yurdu olmuş.
1076 dan önce Bizans imparatorluğunun hakimiyeti altında olan Osmancık’ta kurulmuş olan ve bu gün kale ve etrafında bulunan İnönü Zaferi ilköğretim Okulunun inşaası ve şehir içerisinden geçen su kanalının inşaası sırasında çıkarılan yazılı taşlardan anlaşıldığına göre bölgede Pimoliza adı verilen bir kentin bulunduğu da bilinmekte.
Ankara Dil Tarih Cöğrafya Fakültesinden Profesör Dr. Fügen Ülter’de bu bilgileri doğrulayıcı nitelikte araştırmalarda bulunmuş.
Tarihi Koyunbaba köprüsünün adı Osmanlı kayıtlarında II Beyazıt köprüsüdür ki! Köprünün efsane kısmı ile ilgili söylenceler pek çoktur.
Bu durum Koyunbaba hazretlerinin manevi kişiliği, gücü ve kudreti ile ilgilidir. Ancak Profesör Dr. Fügen ÜLTER köprünün Osmanlı yol ağı üzerinde büyük ehemniyet taşıdığı ve Osmanlı’nın doğuya açılması ve yol örgütlenmesi açısından önemli olduğu için yapıldığını ifade etmektedir.
Bu açıdan köprü Osmanlı’nın Anadolu’da kurmuş olduğu en uzun köprü olarak önemli bir bayındırlık hizmetidir.
1300 lü yılların sonundan 1400 lü yılların sonlarına doğru arada geçen yaklaşık 100 yıllık süre Osmancık’ın önemli bir bilim ve kültür merkezi olduğunu tesbit etmek mümkün.
Osmanlı devletinin yükselme devrine rastlayan bu zaman dilimi içerisinde Osmancık önemli bilim ve devlet adamları yetiştirmiş.
Bunlardan birincisi “Osmancık’lı İmamzade Halil Paşa’dır ki 7 yıl iktidarda kalmış ve sadrazamlık makamında bulunmuştur. Çelebi Mehmet’in Anadolu birliğini yeniden sağlamasında önemli rol oynamış ve büyük başarılara imza atmıştır.
İmamzade Halil Paşa’yı takiben oğlu “Koca Mehmet Paşa” Sadrazam ve Anadolu beylerbeyliği görevlerinde bulunmuştur. Bu durumu kısaca özetlemek gerekirse bu gün başbakanlık makamı ile eşdeğer olan Sadrazamlık ve Anadolu beylerbeyliği makamlarında yaklaşık 12 yıl Osmancık’tan yetişen değerli devlet adamlarınca bulunmuştur.
Bu makamların yükselme devrinde Osmancık’lı devlet adamlarınca sevk ve idare edilmesi de bu bilgileri daha da anlamlı kılmaktadır.
Daha sonra İstanbul’lun fethinde önemli rol oynayan Fatih Sultan Mehmet’in hocası ve değerli tıp alimi “Akşemsettin” hazretleri görmekteyiz.
Akşemsettin uzun yıllar devlet yönetiminde önem arz eden danışmanlık görevini ifa etmiştir.
Bu önemli zincirin son halkası olarak Alperen Koyunbaba hazretlerini görmekteyiz.
İşte bu önemli dönemde Osmancık’ın stratejik önemi de göz önüne alınarak devlet yatırımlarından önemli pay almıştır.
Akşemsesttin medresesi, Mukbilağa medresesi, Koca Mehmet Paşa camii ve aşevi, Koyunbaba türbesi ve vakfı, Osmancık kalesinin restore edilmesi bu dönemde Osmancık’a kazandırılan önemli devlet yatırımlarındandır.
İşte bütün bu bilgiler ışığında yapılan araştırmaların tümünde ve günümüzde Osmancık kalesinin isminin Kandiber kalesi olması ile ilgili bir bilgiye rastlanılmamaktadır.
İslam öncesi Osmancık’ta Pimoliza kalesi olarak bilinen kale bütün tarihi kayıtlarda Osmancık kalesi olarak adlandırılmaktadır.
Bu gün Osmancık girişindeki sarı tabelalarda dahi “Kandiber kalesi” tanımlamasını görmekteyiz.
Oysa ki yukarıda da açıkladığımız üzere böyle bir isim tarihi kayıtlarda olmadığı gibi nereden kim tarafından ne amaçla bu isim uyduruldu bilinmemektedir.
Yoksa birileri Malatya Darende’de, Konya Bozkır’da, Isparta Şarkikaraağaç’ta, Kayseri Develi’de ve Anadolu’nun pek çok yöresinde bulunan efsaneleşmiş ve hayal ürünü olan Zengibar kaleleri ile bağlantı kurmaya mı çalışıyor?
Nasıl olsa, adı olmayan ve efsanesi bol olan kalelere Zengibar kalesi deniliyor.
Bizde Osmancık kalesine Zangibar kalesi diyelim ve zaman içerisinde bu döne döne Kandiber kalesi oluverir.
Bu şekilde düşünen birileri mi Kandiber kalesini uydurdu işte orası meçhul.
Osmancık Kalesinin restorasyonu ile önemli bir adım atıldı. İkinci etap restorasyon onaylandı. Bunlar güzel işler. Tebrik etmek gerekir. Ancak bu güzel işlere gölge düşmesin ve bir an önce Kandiber kalesi saçmalığından kurtulmak gerek. Sonra emeklere yazık olacak.