Değerli dostlar örf ve adetler bir milletin simgesidir.
Nesiller değiştikçe, örf ve adetlerde yavaş yavaş değişime uğrar.
İlgi alaka görmez, acısıyla, tatlısıyla silinir gider. Bunun için bildiğimiz, yaşlılarımızdan dinlediğimiz örf ve adetlerimizi yeni nesillere anlatmakta fayda vardır.
Çocuklarımızın yaşadığı psikolojik sorunların tedavisinde eksik kalan husus belki de onların ebeveynlerinin dizinin dibine oturmaması ve dolaysıyla onlardan geçmişe ait anıları, geleceğe ait tavsiyeleri dinlememeleridir.
Ebeveynlerin bin bir sıkıntıyla bu günlere geldiğini dinleyen çocuklar, mevcut imkânların kadri kıymetini daha iyi bilir. En basiti dünden kalma ekmeği bayat diye yememezlik yapmaz.
Apartman hayatının da etkisiyle, diziler anne babaları televizyona, bilgisayarlar ise çocukları odalarına bağlıyor. Ara sıra gelen veya yanımızda kalan büyüklerimiz ise maalesef mazinin anılarıyla gözyaşlarını içlerine akıtıyorlar desek bilmiyorum yanılmış olur muyuz?
Köyden şehirlere yerleşmiş ailelerin çocukları eğer irtibatları yoksa köylerimizde dedelerinin, babalarının kullandığı ve halen kullanılan birçok malzemenin hatta hayvanların bile ismini bilemiyor. İsterseniz çocuklarınıza dirgen, yaba, düven, kağnı arabası, buzağı, öküz, malak vs. nedir diye sorunuz. Bakalım ne cevap verecekler. Olmadı cevap vermeye bile gerek görmeyecekler mi?
Bunun için ben, sosyal paylaşım sitelerini önemsiyorum. Yeter ki olumlu manada kullanmaya çalışalım.
Köylere ait gruplar görünce hoşuma gidiyor. O grup içerisinde keşke köylerimize ait örf ve adetleri kısa kısa olarak paylaşsak ve internetle haşır neşir olan çocuklarımızın bunları okumasını veya resimleri görmesini sağlayabilsek geçmişini unutmama adına faydalı olur diye düşünüyorum.
Ben doğup büyüdüğüm ve her an gözümün önünde tüten köyüme bir nebze vefa borcu olarak focebook’ta ‘’Osmancık - Seki köyünden haberler ‘’grubunu kurdum.
Dedelerin şehirlerdeki, yurtdışındaki torunlarını orada topladım. Yukarıda bahsetmeye çalıştığım hususları işlemeye çalışıyorum. Ayrıca hakkın rahmetine kavuşmuş merhumların resimlerini koyarak onların unutulmamasına ve torunları tarafından bir Fatiha okunmasına ve gurbet ellerde çocuklarının yanında ahir ömürlerini geçiren, memleket hasretiyle yanan yaşlılarımıza çocukları tarafından o resimlerin gösterildiğinde mutluluklarını hissediyorum. Gıyabi dualarını aldığıma inanıyorum. Bunu internetle meşgul olan tüm okuyucularıma tavsiye ediyorum.
ASKERE GİDERKEN TAŞ KOYMA: Her yerde olduğu gibi bizim köyde de kendine has asker uğurlamaları olurdu. Askere gidecek delikanlılar aileleri ve arkadaşları tarafından yürüyerek Kızıltepe köyüne oradan da şehre kadar götürülürdü. Giderken Kapan kayasında (değirmenin karşısı) bulunan yolun üst kısmındaki kayalığa taş konurdu. Taş orada kaldığı müddetçe sağ salimen askerden döneceğine belki de inanılırdı… ve o taş oradan askerden dönülünceye kadar alınmazdı…
BEBEĞİ TOPRAĞA BELEMEK: Çocuk bezlerinin henüz piyasaya çıkmadığı, aile bütçesini sarsmadığı dönemlerde köylerde küçük bebesi olan anneleri tatlı bir telaş sarardı. Çocuklarını beleyebilmek için en güzel toprağı araştırır, bulur getirir ve avlunun bir köşesinde muhafaza ederdi. Bu toprak elenir, ısıtılır ve bebekler belenirdi. Bugün el bebek, gül bebek büyüyen bebeklerimizin hastalıklardan kurtulmadığını gören ebeveynlerimiz hemen geçmişle ilgili toprağa belemek örneğini veriyor. Bizim zamanımızda hastalık olmazdı diyor. Kim bilir ya kendileri ona inanıyor yâda gerçekten toprağa belemek birçok hastalığı önlüyordu… Şimdi ise zaman değişti. Getir hazır bezi. Bunun alt gelirli ailelerin bütçesine dokunduğu gerçek ama toprağa göre (yaşlılarımızın inancıyla) sağlığa dokunur mu bilmem) Çocuklarımıza bunları anlatmaya çalıştığımızda, haklı olarak ‘dün, dünde kaldı anacığım, babacığım, dedeciğim şimdi teknolojinin imkânlarından faydalanmak lazım’ diyorlar.