2002 yılında uğradığı suikast sonucu yaşamını yitiren Necip Hablemitoğlu’nun hayatı, böylesine çirkinliklerin olduğu bir ülkede ancak “bataklıkta açan gül” deyimiyle özdeşleşebilir.
Necip Hablemitoğlu, eşi Şengül Hablemitoğlu ve iki kızının bulunduğu evinin önünde alışverişten döndüğü sırada öldürüldü. Yazdığı kitaplarla Almanya’da kurulan vakıfları ve Fethullah Gülen cemaatini hedef alan Hablemitoğlu, tıpkı kendisinden önce suikasta kurban giden Uğur Mumcu, Abdi İpekçi, Bahriye Üçok, Çetin Emeç, Turan Dursun gibi aydın, ilerici kimliği ve karanlık odaklara karşı mücadele veren cesur duruşuyla öne çıkıyordu. Kendisini “Cumhuriyet Tarihçisi” olarak adlandırıyor, aldığı tehditlere rağmen yazdığı kitapları yayınlamak için mücadele veriyordu.
Alman Vakıfları ve Bergama Dosyası isimli kitabında, Alman vakıfların Bergama’daki altın rezervlerinin çıkarılmasını engellemeye yönelik yaptığı çalışmalardan bahsediyordu. Fethullah Gülen yapılanmasını anlattığı Köstebek isimli kitabını bastıracak yayınevi bulamamıştı. Köstebek kitabı ilk olarak Hablemitoğlu cinayetinden bir yıl sonra, 2003 yılında yayınlandı.
Ukrayna’da yakalanıp Türkiye’ye iade edilen firari sanık Nuri Gökhan Bozkır’ın ifadesi, Özel Kuvvetlere bağlı askerleri ve en başta Levent Göktaş’ı işaret ediyordu. Levent Göktaş, Nuri Gökhan Bozkır’ın yakalanıp getirilmesinin ardından ortadan kayboldu. Yurt dışına kaçtığı ya da yurt içinde saklandığı düşünülüyor. Açılan bir takım internet hesapları üzerinden Levent Göktaş’ın yaptığı iddia edilen açıklamaların ardından, yurtdışında bulunan ve organize suç örgütü lideri olarak tanımlanan Sedat Peker de bir takım açıklamalarda bulundu. Yapılan açıklamalar ve Levent Göktaş’ın kaçışı, Hablemitoğlu cinayetinin karanlıklar içindeki konumunu aydınlatmaya başlıyor gibi görünüyor.
Fehullahçı yapılanmanın Türk yargısını ele geçirdiği dönemde, Türkiye’de Ergenekon isimli bir yapılanma olduğu gerekçesiyle çeşitli operasyonlar yapılmış, davalar açılmış ve bu davaların içine onlarca masum yazar, akademisyen, gazeteci veya devlet kademelerinde görev yapmış asker ve bürokratlar dahil edilmişti. Suçsuz insanların yanına, geçmişte Susurluk gibi davaların veya suç örgütlerinin tanınan isimleri de karıştırılarak, FETÖ (Fethullahçı Terör Örgütü) tarafından bir havuzda toplanması sağlanmış ve gerçekte birbiriyle bütünleşemeyecek isimlerden “sözde bir suç örgütü/Ergenekon” yaratılmaya çalışılmıştı.
Ancak bizim gibi, Ergenekon soruşturmalarını yakından takip eden ve Fethullahçı cemaat yapılanmasının aleyhine sert yazılar yazan insanların, Levent Göktaş gibi isimler konusunda yanıltılmış olması, gerçekten de ürkütücü bir durum…
Bu güne kadar yurt dışında bulunan ve organize suç örgütü lideri olarak tanımlanan Sedat Peker’in açıklamaları üzerine yargının harekete geçmemesi bir yana, Peker’in yaptığı açıklamaların bahse konu olan kişiler nezdinde çürütülememiş olması vahim bir durum…
Türkiye’de siyaseten ve toplumsal anlamda topyekun bir katılımla temiz bir sayfa açılabilmesi açısından, Necip Hablemitoğlu cinayetinin tam olarak aydınlatılması çok önemlidir.
Bir Cumhuriyet aydını olan ve karanlık odakların üstüne cesurca yürüyen bir adam, eşi ve iki çocuğunu bu dünyada bırakarak aramızdan ayrıldı.
Herkes cevabı belli olan soruyu yıllardır soruyor: Hablemitoğlu neden öldürüldü? Bu sorunun cevabı, Necip Hablemitoğlu’nun yazdığı kitaplarında var zaten; önemli olan tetikçileri ve onlara bu tetiği çektirenleri yargı önüne çıkarmaktır.