Sıradan günler değil; yılbaşı, bayramlar, mezuniyetler…
Düşünüyorum, Türkiye’de faili meçhul cinayetlerin uzun bir yolculuğu var. Tarihte bir çağı açar ya da kapatır gibi 1980 öncesi veya sonrası diye konuşmaya başlamak alışkanlık haline gelmiştir. Bu alışkanlıklar bireylerin beynini öylesine şartladı ki sanki bütün kötülükler 1980 darbesi ve sonrasındaki ara dönemde başlamış gibidir. Terör, faili meçhul cinayetler, suikastlar…
Darbe dönemini kendine gerekçe yaparak PKK’yı yaratan Kürtçü, bölücü, etnik terör yıllarca 1980 takvimini kullanarak yaşamları yok etti. Sadece askerlerin değil on binlerce sivilin canını aldı, binlercesini sakat bıraktı. 1990’lı yıllara gelindiğinde çözülemeyen terör sorunu, rant sağlayan çetelerin devreye girmesiyle yeni bir boyut kazandı. Dünyanın en şanslı terör örgütü PKK, hem başta ABD olmak üzere Batılı ülkeler tarafından destekleniyor, hem de ülke içinde oluşan rant grupları üzerinden varlığını sürdürüyordu. Cem Ersever, bunları itiraf ettiği ve konuşmaya devam edeceğini söylediği için öldürülmüştü.
Bir terör örgütü varlığını nasıl sürdürür? Para kaynağı olmadan nasıl yaşar, nasıl silah alır, ülke sınırları dışındaki topraklarda nasıl barınır?
Susurluk kazası rüya mıydı? Eşref Bitlis neden öldü? Cem Ersever nasıl öldürüldü? Türkiye’nin aydınları neden öldürüldü? Çetin Emeç, Muammer Aksoy, Uğur Mumcu, Bahriye Üçok, Necip Hablemitoğlu…
Yılbaşı tatilleri, bayram tatilleri, mezuniyetler…
Öldürülen aydınların çocukları, anne veya babalarını görmeden bu günleri geçirdiler.
Öldürülen aydınların çocukları hangi endişelerle, hangi özlemlerle, hangi çaresizliklerle büyüdüler?
Öldürülen aydınların çocukları büyüyordu ama özel günlerdeki aile fotoğraflarında öldürülen ebeveynleri yoktu…
ŞENGÜL HABLEMİTOĞLU KONUŞUYOR: O’nu gördüm!
Levent Göktaş’ın bir asker olarak başarılı bir sicili var; en akıllı insanları bile inandıracak kadar iyi bir sicil. Ancak bu yıla kadar hiç kimse üzerine bir büyüteç tutma gereği duymadı.
İddialara göre…
Nuri Gökhan Bozkır’ın HTS kayıtları var ve bu kayıtlarda olaya dair izlemeyi yapan ekiple yaptığı görüşmeler var.
2002 yılında öldürülen Türk aydın, yazar, akademisyen Necip Hablemitoğlu, geride eşi ve iki çocuğunu bırakmıştı. Nuri Gökhan Bozkır’ın verdiği ifade, uzun yıllardır toplumda çözülemeyen faili meçhul dosyalarından birini ve arkasındaki karmaşık ilişkileri ortaya koyuyor.
FETÖ’cü istihbaratçılar, olaya karışan istihbaratçılar…
Şengül Hablemitoğlu, 2019 yılında bir televizyon programında; “Olay gecesinin sabahında evimin yakınlarında iki kişiyi gördüm, bana görünmek için geldiklerini hissettim. Bu şahısları terörle mücadelede anlatmaya çalışırken, odada bir görevli vardı, şube müdürü odadan çıkımca, gösterilen resimdeki bir kişi için ‘evet buydu’ dedim, bir dakika sürmeden adam ortadan kayboldu…”
15 Temmuz 2016’dan sonra savcılık yeniden dava sürecini başlatınca gösterilen resimler yeniden önüne konan Şengül Hablemitoğlu, resimde gösterilen ve davayı karartanlardan birinin emniyet istihbarat daire başkanı olduğunu öğreniyor, 15 Temmuz’dan önce emniyete Twitter’la ilgili bir ifadeye gittiğinde ise o şahıs odaya girip “merhaba Şengül hanım” diyor.
Kendini Gizleyen, Konuşmayan ve Bulgaristan’a Kaçan Levent Göktaş
Türkiye’de 2007-20014 yılları arasında ERGENEKON-BALYOZ Davaları sürecinde pek çok aydın, siyasetçi, yazar, asker kimlikli masum insan, iktidarın devlete yerleştirip yetki verdiği Fethullah Gülen cemaatinin hakim, polis, savcı ve siyasetçi elemanları işbirliğiyle Silivri cezaevinde tutuklu kaldı, bazısı hayatını kaybetti, Kaşif Kozinoğlu gibi…
Ancak bu davayı sulandırmak, insanları yanıltmak için Susurluk sürecinde adı geçen İbrahim Şahin, Veli Küçük ya da suç örgütü lideri olarak devlet arşivinde yer alan Sedat Peker gibi isimleri de aynı sözde “Ergenekon” örgütüne dahil ederek, içinden çıkılamayacak bir dava süreci başlatılmıştı.
Yani suçsuz insanlar ile Susurluk sürecindeki şaibeli insanlar bir araya getirilip olmayan bir suç örgütü yaratılmaya çalışılmıştı. Bazı hükümlüler, işledikleri iddia edilen suçlardan değil, işlemedikleri suç ya da iddialardan dolayı, Ergenekon davasında Özel Yetkili Mahkemeler eliyle Silivri Cezaevi’nde hapis yattılar. Hapisten çıktıktan sonra da pir-ü pak oldukları düşünüldü.
Levent Göktaş’ın Ergenekon davasının 7. duruşmasında “itirafçı olduğu” söyleniyor.
Levent Göktaş’ın, Ukrayna’da yakalanarak getirilen ordudan atılan Nuri Gökhan Bozkır’ın açıklamalarına göre Necip Hablemitoğlu cinayetimin planlayıcısı olduğu iddia ediliyor.
Levent Göktaş, 2004 yılında ordudan ayrıldıktan sonra emekli oldu ve avukatlık yapmaya başladı. Göktaş, Sauna Çetesi davasından yargılanan Nuri Gökhan Bozkır’ın avukatlığını yaptı.
Nuri Gökhan Bozkır, Temmuz 2019’da Ukrayna’da yakalandı, Ocak 2022’de Türkiye’ye teslim edildi. İşkence gördüğünü iddia etti.
Levent Göktaş’a ait olduğu iddia edilen bir sosyal medya hesabı üzerinden “Beni Sedat Peker’e benzetmeyin, devleti başınıza yıkarım,” şeklinde açıklama yapıldı. Bunun üzerine Sedat Peker devreye girerek bulunduğu BAE’den Levent Göktaş’ı hedef alarak, avukatlığını yaptığı işadamı İnan Kıraç ve SBK ile ilgili iddiaları gündeme getirdi.
Albay Levent Göktaş’ın terörle mücadelede 3 adet üstün cesaret ve feragat madalyası var. Ayrıca Azerbaycan ile Ermenistan arasında Dağlık Karabağ'daki sıcak çatışmalar sırasında Azerbaycan ordusundaki başarıya damga vuran üç Türk komutandan biriydi: Kaşif Kozinoğlu, Levent Göktaş ve Engin Alan…
Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu, Fethullah Gülen cemaatini ve Alman vakıflarını hedef alan yazılar yazıyor, televizyon programlarında konuşuyordu. Hatta öldürülmeden önce o dönemde Başbakan olan Abdullah Gül ile konuşup bu konuda uyarmıştı. Ancak uyardığı kişi de zaten Fethullah Gülen cemaatiyle fotoğraf veren iktidarın başındaki isimdi.
MİT
Necip Hablemitoğlu, son röportajını verdiği Yasemin Güneri’ye “Mit müsteşarı oluyorum,” demişti.
Mustafa Levent Göktaş, MİT müsteşarı olmak üzere elindeki CV’yi önce Abdullah Gül’e, onu kaçırınca Abdüllatif Şener’e götürüyor.
Levent GÖKTAŞ’ın yolu bir şekilde FETÖ (Fethullahçı Terör Örgütü) ile çıkarlar üzerinden kesişmiş olabilir mi? Levent Göktaş Neden Kaçtı?
Levent Göktaş, haziran ayında kaçmasından aylar sonra Bulgaristan’da yakalanarak Necip Hablemitoğlu’nun ölüm yıldönümü olan 18 Aralık 2022’de Türkiye’ye getirildi.
Göktaş, yeni bir kumpas iddiasıyla ve bir daha hapse girmek istemediğini avukatlarına söyleyerek kaçmıştı.
Levent Göktaş’a yeni bir Ergenekon kumpası kurulamazdı; çünkü kendisi son dönemde iktidarla sorunu olan bir kişi değildi ve geçtiğimiz yıl yapılan son Karabağ savaşında bölgeyi iyi bildiği için Azerbaycan’a gönderilmişti.
Gazeteci, yazar Nihat Genç, “Tanıdığım Levent Göktaş” isimli köşe yazısında: “Önce şunu hiç unutmayın, Levent Göktaş’ın Kara Harp Okulu’na girdiği, 1976 yılını, bu yıl, Türk Silahlı Kuvvetler tarihinde hiç olmadık bir şey oldu, ve otuz öğrenci, ‘dışardan’ tabir edilen ‘sözleşmeyle’ okula alındı diyor(bu uygulama peyderpey devam etmiş) Levent Göktaş’ı çok yakından tanıyan bir ‘devre arkadaşı’…
Sonra, adı Mit müsteşarlığında geçti, sonra, o kumpas ve sıkıntılı yıllarda sarayın korumalığını ve birçok bakanlığın korumalığını yaptığını ve sonra Sina Aygün’ün ofisinde ve sonra İnan Kıraç’ın avukatlığını ve, sonra, işte, Hablemitoğlu davasında adının geçtiğini!
Levent Göktaş’ı tahliye olduktan sonra birebir tanıdım, ama önce, oğlumun lise mezuniyet töreninde yargıtay üyesi eşiyle ayaküstü konuşmuştuk, onun da aynı okulda kızı mezun oluyordu. Şöyle dedi: “Şaşkınlık içindeyim, Levent’in içerde olmasına hâlâ inanamıyorum” biz, dedi, “Tayyip beyle, ailecek görüşür gider gelirdik.”
İyi bir kariyer sahibi olan bir insan neden kirli işlere bulaşır?
Görünen sebep genelde maddi veya kişisel hırslar olsa da çocukluk dönemine gidilip incelenmesi gerekir.
Suç ve dava dosyalarıyla ilgili çeşitli uluslararası programlar yapılıyor. İzlediğim bir programı hiç unutamıyorum:
ABD’de başarılı ve ödül almış bir itfaiyeci, seri yangınlar çıkarıyor. İtfaiyeciler yıllar boyunca bunu kimin çıkardığını bilemiyor. Ancak içlerinden biri, bir şeye dikkat ediyor. İtfaiyeciler ne zaman toplantı yapsa, ardından büyük bir yangın çıkıyordu. Ve sonunda bunu yapan “bizden biri” diye düşünüyor. Yangını çıkaran itfaiyecinin olay yerinde tesadüfen görüldüğü bir olayın neticesinde şüpheler artıyor ve nihayet yıllar sonra o büyük yangınların ardından, yangın çıkaran itfaiye müdürü yakalanıyor.
Levent Göktaş Konuşmadı…
Ergenekon davasında suçsuz yere hapis yatan pek çok insan yazı yazdı, kitap yazdı, televizyon programlarında konuşmaya devam etti. Ancak Levent Göktaş sır küpüydü, ortalarda görünmüyordu. Bazı gazetecilere verdiği kısa röportajlar veya yazılı ifadeler dışında hiçbir açıklaması yoktu.
Bir insan, suçsuz yere hapis yatıp çıktıktan sonra inzivaya da çekilebilir ama onun yaptığı bu değildi ve hayatına devam etti. İş, ofis, davalar… Yani konuşmamasının sebebi münzevi bir hayat sürmek değildi…
Üzücü, gerçekten pek çoğumuzun kandırılmış olması çok büyük bir hayal kırıklığı…
Suça bulaşan pek çok insan, sandığımızdan çok daha zeki olabilir ve en yakınındaki insanları bile kandırabilirler; kabullenmesi zor olsa da bu böyle…
Ölen İnsanların Çocukları
Türkiye’de binlerce anne-babasız çocuk var. Doğal sebeplerle, sağlık nedeniyle veya trafik kazalarından ebeveynlerini kaybetmiş olabilirler.
Ancak bir çocuğun anne veya babasını öldürülmüş olması, o çocuğun korkularla ve kabuslarla büyümesi demektir…
Sıradan bir cinayet olsaydı, toplumda bu kadar infial yaratamazdı…
Ancak bir toplumda AYDINLAR öldürüldüğünde on yıllarca, yüzyıllarca konuşulur…
İşte o kişi, bu gerçek nedeniyle kaçtı…
Şimdi soruyorum; Necip Hablemitoğlu’nun eşi ve çocukları için, onsuz geçen kaçıncı yılbaşı olacak?
Ve o yılların hesabını kim verecek?