Ülkemizde her yıl 18–24 Mart tarihleri arası "Yaşlılara Saygı Haftası" olarak kutlanmaktadır. Yaşlılık dönüşü olmayan bir yoldur. Herkes mecburen bu yola girmek zorundadır. Her insan için değişik mana ve önem arz eden yaşlılık hayatın çok özel bir dönemidir. Bu özel dönemi kimi rahat tamamlar, kimi de sıkıntılar içerisinde. Yaşlılarımız dün ile bugün arasında köprü kuran, kültürümüzü ve değerlerimizi yarınlara taşımamızı sağlayan en değerli varlıklarımızdır.
Yaşlılık dönemi itibar gerektirmektedir bu aynı zamanda bir minnet borcudur. Yaşlı bireylerin toplumla bütünleşmesi, daha aktif olması ve yaşama bağlı kılınmaları gerekir. Bizim özümüzde yaşlıların yeri ayrıdır. Bakınız Hz Peygamber: ”Bir genç, yaşından dolayı bir kimseye saygı gösterirse Allah (cc) da ona yaşlanınca kendisine saygı gösterecek kişiler takdir eder” buyurmaktadır. “Bir milletin yaşlı vatandaşlarına ve emeklilerine karşı tutumu; o milletin yaşama kudretinin en önemli kıstasıdır. Geçmişte çok güçlüyken, tüm gücüyle çalışmış olanlara karşı minnet hissi duymayan bir milletin, geleceğe güvenle bakmağa hakkı yoktur.”(Atatürk)
İnsanoğlu acınacak bir varlıktır. ‘’Ne oldum deme, ne olacağım de’’ diye darbı mesel haline gelmiş nasihat verici bu sözü hepimiz biliriz ve zaman zaman da akıbetimizi tahayyül ederiz. Çünkü insan doğar, büyür ve bazen ahir ömründe yaşamı alt üst oluverir. Çok şükür dese de, içinde hüzün cirit atar da, eski mutluluğundan eser kalmaz yüzünde.
Hani bazen canımız sıkıldığında içimizi dökecek bir dost ararız. Tek çayını, kahvesini ben ısmarlasam da azıcık sohbet etsek deriz ama aradığımızı bulamayınca, birazda isyan varı olarak ‘mübarek sanki yarı açık cezaevinde yaşıyorum’ benzetmesini yaparız. Bundan kastımız, hem serbestliğimiz vardır hem de yoktur. Çünkü çarşıda, pazarda, apartmanlarda insanlarla olan ilişkilerimizde gözle görünmeyen kalın sınırlar çizilmiştir.
Aile büyüklerimiz elden ayaktan düşüp, temel ihtiyaçlarını kendi başlarına ikame ettiremeyecek konuma geldiklerinde, mecburiyetten ahir ömürlerini çocuklarının yanında tamamlamak zorunda kalırlar. Doğdukları, büyüdükleri acısıyla tatlısıyla yıllarını verdikleri evlerini, komşularını terk ederler. Bu terk ediş % 90 zorunluluktandır. Hele birde can yoldaşı bu yolculukta yoksa seyahatin meşakkati bir kat daha artar ve sevincini, üzüntüsünü içine atmak zorunda kalırlar. Çünkü günümüzde ekseriyetle; torunları internete, anneleri dizilere, babaları spora esir bir nesil ortaya çıkınca, aile içi iletişim azaldı ve yaşlılarımızda ister istemez apartmanların balkonlarına esir oldular. TRT’de yaşlıları konu alan ‘’ömür dediğin’’ türü programları görünce, hepsi doğru deyip mazinin aşk ateşiyle yandılar.
TAVSİYE: 50 yılın birikimi olan, muhtevasında 660 adet farklı nükteli nasihatin yer aldığı Mahirane Söylemler ve –hikâyeden şiire sızan- Susamak, Depremle Yaşamak ve Kazalar geliyorum Demez kitaplarımı mutlaka okumanızı ve evlatlarınıza okutmanızı samimi olarak tavsiye ediyorum. 536 5681141 No’lu telefondan iletişime geçerek, benden imzalı olarak temin edebilirsiniz.
Geçenlerde işe giderken ve akşam işten gelirken yine balkonda tek başına oturan yaşlı birini görünce birazda üzüntüyle aşağıdaki şiiri kaleme almaya çalıştım. Ümit ederim geçmişe göre imkânlarımızın daha iyi olduğu ancak aile içi iletişimin zayıfladığı günümüzde balkon mahkûmu yaşlılarımızın haline tercüman olur… ‘’Yaşlı Anadan Beş Oğluna Mektup’’ şiirim on milyon tıklandı.
*
YAŞLILIK
Yaşlılık,
Ah şu yaşlılık
Ne kadar zor geliyor,
Elden ayaktan düşüp,
Çoluk çocuğa bağımlılık
Hayatın ahirinde zoraki,
Doğduğun mekânlardan ayrılık
Selamsız şehirlerin sokaklarında,
Kalabalıklar arasında yalnızlık
Beton yığınları içerisinde,
Yarı açık cezaevi misali
Balkonlara mahkûmluk
Yaşlılık,
Ah şu yaşlılık
insana zor geliyor
Anılarla dolu olan
Evinden, yurdundan ayrılık
İnan, düşmanını bile özletiyor,
Kalabalık sokaklarda ki, yalnızlık
Ah o eski komşular,
Şimdi olacak ki yanında
Oturup memleket düzelteceksin,
Çayı yudumlayarak karşıdaki parkta
Ama heyhat nafile… Yalnızım yine sokakta
Yaşlılık, ah şu yaşlılık
kopardı beni öz yurdumdan
İki kelam edecek bir dost yok
Koskoca şu apartmandan
Apartmanlarda bedenler ısınıyor,
lakin gönüller soğuk mu soğuk
Dokunuyor insana bu yaştan sonra,
Demir parmaklı balkonlara mahkûmluk
Torunlar internete,
Anneleri dizilere, babaları spora esir
Bu ortamda bende balkona mahkûmum
Beni en iyi sen anlarsın demi Cancağızım,
Balkon mahkûmiyetinden kurtulmam için,
Tek çare sana kavuşmam lazım
Aslında çocuklar da üzülüyor, bakınca halime
Arada bir lanet okuyorlar apartmandakilere
Lakin kimsenin umurunda bile değil,
Herkes yine bildiğini yapıyor.
İşin özü, köyden uzaklarda
Balkonlara mahkûm olmak,
İnsanı daha da yıpratıyor,
Kimseye diyemesem de,
İçin için ağlatıyor.
(Mahir Odabaşı)