Gözlerdeki o korku yabancı değil. O masumiyet, o tutsak bakışlar… Kapaktaki yüzü görünce takılıyorsunuz, sonra kitabın başlığına çakılıyorsunuz: Ben Nojoud, 10 Yaşındayım ve Dulum…
Kız çocuk olarak Müslüman bir toplumda bir geçmişiniz varsa şunu bilirsiniz: Asla erkekler kadar özgür olamayacağınız bir hayata başlamışsınızdır. Ve sizin için belirlenen sınırlar içinde ilerlemeye gayret edersiniz. Diğer Müslüman ülkelere kıyasla kadınların kanunen daha güçlü olduğu yer, Atatürk’ün temelini attığı laik Türkiye Cumhuriyeti’dir. Ancak muhafazakarlık rüzgarıyla kadın cinayetleri paralel gidiyor adeta. 2019’un Ağustos ayında 49 kadın öldürüldü. Eski eşi tarafından 10 yaşındaki kızının gözleri önünde boğazı kesilerek öldürülen Emine Bulut’un çığlığı, uzunca bir süre daha kulaklarda yankılanacak.
Türkiye çocuk evliliklerinde Avrupa birincisi. Çocuk evlilikleri hatırı sayılır çabalarla bir miktar azalma eğiliminde olsa bile, zihniyet değişmedikçe hızlı sonuç almak mümkün olmuyor. Gerek Afrika ülkeleri gerekse Hindistan’ın başını çektiği kimi Asya ve Uzak Doğu ülkeleri çocuk evliliklerinde en üst sıradalar.
Nedenlerini sorgulayacak eşiği çoktan geçtik aslında, bunlarla kaybedecek vaktimiz de yok. Acilen sert kararlar ve ağır yaptırımlar gerekiyor, harekete geçilmesi gerekiyor.
21. Yüzyıl Müslüman dünyasının utanç tablosudur: Ölüm sessizliği taşıyan anlamsız yüzler, bakışlar… Anlamsız olanı anlamaya çalışmanın yorgunluğu… Cehaletin insan bedenini ele geçiren pervasızlığı… Çocuk masumiyetine uzanan eller… Sokağa tek başına çıkamayıp eve hapsedilen kadınlar… Çocuk gelinler, çocuk damatlar…
Yemen’de ailesi tarafından para karşılığında zorla evlendirilen 10 yaşındaki Nojoud Ali’nin kaçışı, şans eseri kurtuluşla sonuçlanıyor. Ama hikayesi ve mücadelesi devam ediyor. Yemen’de bile adliye, hukuk, yargı var dedirtiyor, insanlığın ölmediğini gösteren avukatlar, yargıçlar, gazeteciler. Ve el birliğiyle adliyeye sığınan bir çocuğu kurtarıyorlar. İşte bu vicdan, o çocuğun dilinden yaşananları kitaplaştırıyor.
Dünya’nın her yerinde, hatta gelişmiş ülkelerde bile kadına şiddet ya da çocuk tacizlerine rastlanıyor. Ancak Müslüman ülkelerin farkı, bunun daha yaygın olması ve yapılanın “meşru” görülmesidir. Batılı ülkelerde kadına şiddet ya da tacizin “suç” olduğu yönünde toplumun genel yargısı vardır.
Türkiye’de sözde profesör, din adamı, milletvekili olan kimi şahıslar kız çocuklarının 9 yaşında evlendirilmesini savunabiliyor, kadının kahkaha atmasını, hamileyken sokağa çıkmasını ayıp sayabiliyorlar. Üstelik 17 yıldır ülkeyi tek başına yöneten AKP iktidarı, kadın aleyhine söylenenleri sineye çekiyor, kadına uygulanan şiddete gerekli tepkiyi vermiyor, kadını aşağılayan şahısları devlet kurumlarından uzaklaştırmıyor. Sözgelimi rektör olarak üniversitelere atanan karanlık adamlardan nasıl bir eğitim anlayışı çıkabilir ki?
Çocuk tecavüzlerinin yaşandığı dinci vakıf ya da kurslardaki pek çok vakanın üstü örtülmeye çalışılıyor. Ancak yamansa da artık dikiş tutmadığı için, üzerlerine giydikleri din temalı elbise, her tarafından parçalanıyor.
Kuran kurslarına gönderilen kaç çocuk imamların tecavüzüne uğradı? Badeci Şeyh’in Sır Odası’nda kaç herif badelendi? Sümüklü, ruh hastası, “tecavüzcü imamlar ordusu” nasıl büyümeye devam ediyor?
Devletin kurumlarını FETÖ’den sonra hangi tarikatlar ele geçiriyor? İlkokul mezunu, cahil imamlara hangi “üniversite mezunu cahiller ordusu” kölelik yapıyor?
Bütün enerjisini kadınları kapatmaya harcayan cahiller sürüsü yüzünden bir ileri-bir geri karanlıkta çırpınıyor Müslüman ülkeler. Kadın-erkek ilişkilerinin, sağa-sola bakmanın dahi yasak olduğu ülkelerde, merdiven altlarında sapıklık gelişiyor. Zina yapmanın günah olduğu söyleniyor, adamlar çocuklara tecavüz ediyorlar. Kadının saç tellerinin görünmesinin günah olduğu söyleniyor, şeyhlerin yataklarına müritler sokuluyor.
Suudi Arabistan’da kadınlar ancak 21. yüzyılda tek başına taksiye binme hakkı kazandılar, oy kullanmaya başladılar. Köleci zihniyetin yıkılması ise on yıllar alacaktır. Kaç İslamcı kadın, Suudi Arabistan’lı Manal Al Sharif kadar cesur olup “Yola Çıkma Cesareti”ni gösterebiliyor?
Dünya’nın bir yarısında kadın cinsi tutsaklığını yaşamaya devam ediyor. Daha düne kadar, kadınlar köle pazarlarında IŞİD’li teröristlere satıldılar, cariye yapıldılar. Ele geçirdikleri yerlerde yaptıkları ilk iş, kadınlara el koymak oldu. Evli kadınlara bile eşya gibi el koydular.
Kaç mezhep var, bu mezheplerin kaç kolu var? Kaç tarikat var, bu tarikatların kolları nerelere kadar uzanıyor? Kaç tane olursa olsunlar, pek çoğunun cehaleti zamanla sapkınlığa kadar uzanıyor.
Batıda zenginler 10 yaşındaki çocuklarını şımartırken, köleliğin yaşandığı ülkelerde 10 yaşındaki kız çocukları zorla evlendiriliyor. Hangisinin yanında olacağız? Efendinin mi, kölenin mi?
Elbette acısını gözlerinden yansıtan o çocuğun yanında olacağız. Nojoud’un yanında…