Yaklaşık bir aydır Bodrum’ da bir televizyon kanalında aynı isimle bir program yapmaya çalışıyorum.
Şu ana kadar olumlu tepkiler aldığımız programın en belirgin özelliği “her görüş ve konunun hiç bir engele takılmadan özgürce, açıkça konuşulup, tartışıldığı” bir program olması.
Gerek yerel sorunlar, gerekse ülke gündemindeki önemli ve güncel konuların tartışıldığı AÇIK GÖRÜŞ programı tv. den olduğu gibi internet üzerinden de canlı olarak izlenebilmekte.
Şu ana kadar yurt dışından bile aldığımız olumlu eleştiriler doğru yolda olduğumuzu gösteriyor.
Kuşkusuz amacım bir ilçe televizyonunda yayınlanan bir programın reklamını yapmak değil elbette.
Toplum olarak eksikliğini hissettiğimiz; barış içerisinde birlikte yaşama talebimizin gereği olarak düşüncelerimize saygılı davranma, birbirimizi anlamaya çalışma, kendimiz gibi olmayanlara da tahammül gösterebilme duyarlılığına dikkat çekmek istiyorum.
Sanıyorum ülkemizde en çok ihtiyacımız olan şey; sevgiden daha önemli, hoşgörü! Daha doğrusu, hoşgörünün sınırlarını genişleterek birbirimize katlanabilme becerisini gösterebilmektir.
Farklı özelliklere, kültür, kimlik ve değerlere sahip insanlar olarak birbirimizi sevmeyebiliriz, sevmek zorunda da değiliz. Ancak bu durum, barış içerisinde, birlikte yaşamamıza, kişi hak ve özgürlükleri temelinde asgari müştereklerde, ortak davranmamıza engel değildir, olmamalıdır.
Anadolu da bir deyiş vardır.”söz utanmaz, yüz utanır.”
Toplumun tüm kesimlerini barış ortamında, birlikte tutabilmenin yolu da diyalogdan geçiyor.
En yararlı ve sonuç alıcı diyalog yolu da yüz yüze gelmekle mümkün. Ne kadar çok bir araya gelir, utanmadan, sakınmadan gözlerimizin içine bakabilir, yakınlaşabilirsek, o kadar hata yapma şansımız azalır.
Hiç birimizin, bir başkasını öteleme, aşağılama, yok sayma lüksü yoktur.
Ne zaman farklılıklarımızı bir zenginlik olarak görebilmeyi öğrenir, kendimizi başkalarının yerine koyarak, empati yapma alışkanlığını geliştirirsek; inanın her şey çok daha güzel olacak.
Bugün çok temel doğrularda bile toplum, üstelik de hiç konuşmadan, tartışmadan ikiye bölünüyor, neredeyse düşman kamplara ayrılıyorsa bunun nedenlerini ve açmazlarını çok iyi irdelemek gerekiyor.
Var olan bir durum ya da düşünce, birileri için doğru, bir başkaları için yanlış olabiliyorsa, burada bir algı sorunu var demektir.
Bu yanlış algılarımızın oluşmasının en önemli nedenlerinden biri “bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak.” ise bir diğer ve önemli nedenlerinden biri de uzun yıllar beyinlerimizin en küçük hücrelerine kadar işlemiş, zorla yerleştirilmiş önyargılarımızdır.
Şimdi hepimiz için asıl olan, bizlere hayatı çekilmez hale getiren bu önyargılardan kurtulmak olmalıdır.
Ancak, bizim bu önyargılarla hareket etmemiz, birbirimize farklı görüşlerinden dolayı tavır almamız ve giderek karşıt kutuplarda gereksiz bir mücadelenin içerisinde yer almamızdan yarar sağlayanlar oldukça bu, o kadar kolay olmayacak.
Buraya kadar yazdıklarıma hiçbir ideolojik ya da politik derinlik katmadan, yalnızca insan olmanın gereği, doğal davranış ve tepkilerimizden yola çıkarak bir değerlendirme yapmaya çalıştım.
Görüşlerimi programın formatına uygun olarak, açık görüşlülükle dile getirmeye çalıştım.
Bilimsel, akademik çıkarsamalar yapmadan, siyasi ve ideolojik kalıplara sokmadan bu konuda söyleyecek sözü olan herkesin özgürce düşüncelerini paylaşmasına toplum olarak öyle çok ihtiyacımız var ki…
2011 yılının hayata ve insana dair ne varsa yaşanacak; barış, sevgi, sağlık ve mutluluk içerisinde geçmesi umut ve dileğiyle…