ARGE yani araştırma ve geliştirme ne kadar sihirli kavramlar. İlgi gösterildiğinde, kaynak ayrıldığında ve tabi ki insan kaynağına yatırım yapıldığında ve bunlar doğru politikalarla bir araya getirildiğinde; katma değeri yükselten teknolojilerin ortaya çıkması ve ülkenin gelişmesine olan katkısı olağanüstü…

Günümüzün en önemli konuları arasında yer alan ileri teknoloji üretim kabiliyetinin doğal kaynak zenginliğiyle ilgili olmadığı, insana yapılan yatırımla yani eğitim ve yayımla geliştirilebildiği akademik bir bulgu olarak ortadadır. Bu bakımdan ülkeler insan kaynaklarına, beşeri sermayeye sahip olunan kaynaklar ve bilinçle ilişkili olarak yatırım yapmaktadırlar.

Ülkelerin gelişmişlik düzeyini açıklamak için pek çok gösterge kullanılmakla birlikte, son birkaç on yıldan beri özellikle yüksek teknolojik ürünler üretme kabiliyeti ve kapasitesi önemli göstergeler arasında yer alıyor. Üretilen teknolojilerin toplumsal faydanın ortaya çıkmasına hizmet etmesi ise; teknolojilerin ilgili sektörlere ulaşması, benimsenmesi ve yaygınlaşması ile, yani araştırma ve yayım(ARYA) ilişkisiyle açıklanabiliyor(Özçatalbaş, 2016, https://www.academia.edu/31060794/AR-GE_Politikaları_ve_Tarım). Bu durum teknolojiyi üreten ülkeler lehine büyük avantaj anlamına geliyor.

Doğru kaynak planlaması ve kullanımı!

Toplumların sahip oldukları gelişmişlik düzeyi insan kaynaklarının doğru planlanması ve kaynak kullanım etkinliğinin sağlanmasıyla, uygulanan araştırma ve geliştirme politikalarıyla yakından ilgilidir. Yetişmiş insan kaynağı Ar-Ge için, Ar-Ge ise kaynak geliştirme ve kaynakların etkin kullanımı bakımından hayati öneme sahiptir. Ülkeler gelişmişliklerini sürdürülebilir kılmak ve bu yarışta öne geçmek üzere bilimin ortaya koyduğu bulgulardan ve bulguların hayata geçirilmesiyle ortaya çıkan teknolojiden yararlanmaktadırlar.

Bunun tüm sektörler için geçerli hale getirilmesi olmazsa olmazdır. Yani sanayi, hizmetler ve tarım gibi tüm sektörlerde teknoloji kullanımın planlanması ve yaygınlaştırması gereklidir. Dolayısıyla bir sektörde gelişme için tüm önlemler alınmış ve kaynak ayrılmışken, diğer bir sektörün ikinci planda bırakılması söz konusu olamaz! Örneğin tarımsal potansiyeli yüksek olan ülkelerin tarımda beklenen performansı gösterememesinin altında; kaynak ve özellikle insan kaynağı planlamasındaki yetersizlikler, Ar-Ge ve teknoloji üretme kapasitesinin geliştirilememesi, teknolojinin başta çiftçi olmak üzere ilgili kesimlere doğru yöntemlerle ulaştırılamaması gibi faktörler yatmaktadır.

Türkiye ne yapıyor?

Türkiye 2000’li yılların başından itibaren uyguladığı politikalarla insan, bilim ve teknoloji geliştirme alanında çok önemli atılımlar yapmıştır. Her şeyden önce Milli gelir içinde AR-GE’nin payını binde 4’lerden yüzde 1,06’lara kadar yükseltmiştir. Özellikle 2023 hedefleri içinde yer alan GSYH’nın 2 trilyon dolara çıkarılması hedefinin Ar-Ge’ye ayrılan payın %3’e yani gelişmiş ülkeler düzeyine çıkarılması ile birleştirilmesi başlı başına bilim ve teknolojide çok önemli sonuçların alınmasına katkıda bulunacak niteliktedir.

Türkiye’nin Ar-Ge Politikası ve Tarım Sektörü

Türkiye Ar-Ge politikaları Tübitak Vizyon 2023’e dayandırılmıştır. Bu belgede yer alan teknoloji alanları Üretim, Biyoteknoloji, Gıda İşleme, Bilişim, Koruma, Teşhis ve Tedavi, Muhafaza ve Ambalaj, Analiz ve Ölçme, Mekanizasyon ve Taşıma olarak belirlenmiştir. Ele alınan konuların pek çoğu tarımla iç içedir. Tarım ve gıda alanının Ar-Ge ile ilişkili teknolojik faaliyet konuları ise; Klasik ıslah ve biyoteknolojinin kombinasyonu ile yeni genotipler geliştirme Tohum, tohumluk, fide, fidan ve damızlık üretimi, Gen kaynaklarının karakterizasyonu ve muhafazası, İşlenmiş ürün çeşitliliği, gıda işleme yöntem ve süreçleri, Gıda güvenliği ve güvenilirliği, Tarım, orman, gıda ve su ürünlerinde araç, gereç, ve yapılar ile üretim sistemlerinin geliştirilmesi, Koruma, kontrol ve tedavi teknikleri ile hastalık zararlılarla savaşım ve entegre mücadeleyi etkinleştirme, Doğal kaynak ve yaban hayatının değerlendirilmesi ve geliştirilmesi, Tarım ve ormancılıkta uzaktan algılama ve erken uyarı sistemleri ile bilişim teknolojilerinin geliştirilerek yaygınlaştırılması şeklindedir ve hayvansal-bitkisel üretim sektörüyle ilişkilidir. Belge; “Türkiye’yi tarım ve gıda alanında; bilime ve modern teknolojiye dayalı olarak, toplumun sağlıklı beslenmesini, gereksinimlerini yeterli nicelik ve nitelikte karşılayabilen, biyolojik çeşitliliğini koruyan ve toplumsal yarara dönüştürebilen, ekonomik, ekolojik ve sosyal açıdan sürdürülebilir, verimliliği artan tarım ve tarımsal sanayinin de katkısıyla, uluslar arası alanda rekabet edebilen gelişmiş bir ülke haline getirmeyi amaçlamaktadır.”

Yukarda belirtilen gelişmeleri elde etmek yönünde Başbakanlık Ulusal Bilim, Teknoloji ve Yenilik Stratejisi(UBTYS,2011-2016) belgesi önemli tanımlamalar yapmaktadır. Buna göre ArGe ve yenilik sistemindeki temel dinamiklerin işlevselliğini artıracak konulara dikkat çekilmekte ve bu şekilde Ar-Ge ve yenilik kapasitesinin geliştirilmesine yönelik gelişmelerin hızlandırılarak sürdürülebilirliğin sağlanması hedefi ifade edilmektedir. Yine belgede; İnsan kaynaklarının geliştirilmesi, Araştırma sonuçlarının ticari ürün ve hizmete dönüşümünün teşvik edilmesi, Çok ortaklı ve çok disiplinli Ar-Ge ve yenilik işbirliği kültürünün yaygınlaştırılması, KOBİ’lerin yenilik sisteminde daha güçlü aktörler olmalarının teşvik edilmesi, Araştırma altyapılarının TARAL’ınbilgi üretme gücüne katkısının artırılması ve Ülkemizin çıkarları doğrultusunda uluslararası BTY işbirliğinin etkinleştirilmesi üzerinde durulmaktadır(Özçatalbaş, 2016).

Sonuçlar ve beklentiler

Türkiye 2003 yılından son 13 yılda belirgin olarak bilim ve Ar-Ge politikalarında önemli hatta radikal değişimler yapmıştır. 2003 ile 2015 yılları arasında Türkiye milli gelirini 305 milyar dolardan 800 milyar dolara çıkararak GSYH’sını 2,6 kat artırmışken, aynı dönemde Ar-Ge’ye ayırdığı payı 5 kattan fazla artırmıştır. Dolayısıyla 2003 yılında gayrisafi yurtiçi hasıladan Ar-Ge’ye ayrılan pay binde 48 iken2014 yılında yüzde 1,01, 2015 yılında ise yüzde 1,06’ya yükselmiştir. Ar-Ge harcamalarında özel sektör yaklaşık %50’lik pay ile ilk sıradadır, bunu yükseköğretim ve kamu kurumları takip etmektedir. Yine 2014 yılında Ar-Ge harcamalarının %51’i ticari kesim tarafından finanse edilirken bunu %26 ile kamu, %18 ile yükseköğretim, %3 ile yurtiçi diğer kaynaklar ve %1 ile yurtdışı kaynaklar takip etmektedir.

Ar-Ge kaynaklarının%4’ü ise tarıma ayrılmakta olup, söz konusu kaynağın %51’i kamu, %46’sı yükseköğretim ve %3’ü ise özel sektör tarafından yapılmaktadır.

Sonuç itibariyle; son birkaç yıldan beri yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen 2023 hedeflerine ulaşmak üzere kendini güçlü şekilde konumlandırmış olan Türkiye, bilim ve teknoloji alanında çağı yakalamak yönünde kararlılıkla yürümektedir. Tabii tüm paydaşların bu sürece dinamik ve yenilikçi politikalarla destek vermesi önemlidir ve tüm araştırma-geliştirme-yayım ve üretim sektörlerinin bu doğrultuda yüksek bir gelişme ivmesi yakalaması tüm toplumun beklentisidir.