Birkaç gündür torpil ve torpillilere dair yazılar yazdığım için e-maillerime gelen sorulara cevap veremedim, bu yazımda telafi edeceğim inşallah…

Okuyucularımın sorduğu diğer sorular şöyle:

“Başarı engellere, torpillere yenik mi düşer hocam?

Biz de mi kaybedeceğiz?

Tüm bu çabalar boşuna mı?

Pes mi etmek gerekir?

Mücadeleyi bırakmak mı gerekir?

Engelleyenlerin torpili varsa hiçbir şey yapılamaz mı?

Küselim mi hocam?
Yoksa, olmuyor diye çekilelim mi hocam?”…

Okuyucularıma ve soru soranların her birine tek tek teşekkür ediyorum.

BAŞARI HİÇBİR ZAMAN ENGEL TANIMADI

Her zaman söylediğim bir söz vardır; bilginin, ilmin ve azmin önünde en zalim bile yenilmek zorunda kalır…

Hayatın engelleri, zorlukları, mücadelesi hiçbir zaman bitmez.

En aşılmaz görünen, dağ gibi engelleri aştıktan sonra dağın zirvesinden manzarayı seyretmenin keyfi de hiçbir şeyde yoktur.

Fakat zirveye ulaşmak hiç de sanıldığı kadar kolay değildir…

Zirveye bazıları helikopter ile gelir, iner ve dağın zirvesinden etrafı seyretmeye başlar. 

Fakat onun aldığı izlenim “Ooo burası çok soğuk, çok rüzgârlı, burada durulmaz” olur.

En küçük rüzgârda bile, helikopterine binip dağın zirvesini terk etmek ister.
Küçücük zorluklar bile onu korkutur.
Çünkü ortada hiçbir emek yoktur…
Havadan hazıra konma vardır…

Fakat;
Dağın eteklerinden başlayarak günler, aylar ve hatta yıllar süren bir tırmanışla, azimle, kararlılıkla, yılmadan, yıkılmadan, tüm zorluklara, tüm imkansızlıklara rağmen; kendi emeği ile, kendi çabası ile, kendi alın teriyle dağın zirvesine ulaşmayı başaran birinin yaşadığı heyecan, yaşadığı mutluluk ve başarının hazzı dünyada hiçbir şeyde yoktur…

O kişi dağın zirvesine ulaşıncaya kadar ne sert rüzgârları, ne sert fırtınaları, ne sert ve aşılmaz denilen kayaları aşmış; geçilmez denilen tüm engelleri tek tek aşarak zirveye ulaşmıştır…

Dağın zirvesindeki fırtına ve rüzgâr da bu yüzden ona sadece heyecan, mutluluk ve sevinç verir.

Ve başarının vermiş olduğu güçle, eşsiz güzelliğe sahip manzarayı seyreder…

İşte gerçek başarı tam da bu demektir.

Hazıra konmak ise başarı değildir.

Hazıra konmak biraz da, belli bir yaştan sonra baba parası yemeye benzer…

Parayı alıp evin kapısından çıkarken başı eğik olur, onun adı evin içinde delikanlı değil, keratadır…

O yüzden siz siz olun, başınızı her zaman dik tutmak için, kendiniz azimle, kararlıkla ve özveri ile çalışın, kendiniz kazanın ki, başınız her daim herkesin karşısında dik, alnınız açık olsun.

Gerçek bilim ve ilim sahibi kişi, gökteki ay gibidir; bin kişinin arasında vakur duruşu ile ay gibi parlar ve kendini belli eder…

Büyük bir zorlukla karşılaştığında bile, bin kişinin karşısına alnı açık, başı dik şekilde, lider olarak, yönetici olarak çıkar.

Hayatta siz başarmaya başladıkça, elbette, bir zaman sonra, o sizi alkışlayanlar, o sizi takdir ve tebrik edenler, sırtınızı sıvazlayanlar yavaş yavaş kaybolmaya başlayacak, belli bir zaman sonra da

“Artık yeter bu kadar, dur bakalım burada, burası tam sana uygun, burası tam senin yerin, sana burada çok ihtiyaç var” diyerek daha da fazla yükselmenizi engellemek için ellerinden geleni ardına koymayacaklardır. Böyle engelleci takım her zaman vardır ve hep olmaya da devam edecektir.

Bu söyledikleri cümlelere dikkat edin.
Çünkü bu cümleleri duyuyorsanız, engelleyicilerin kadrajına girdiniz ve üst mercilere itaat etmezseniz başınıza gelecek bir mobbing yumağı var demektir…

Siz onlara takılmayın.

Tırı vırı tipler mantar gibidir, aniden çıkarlar ama kısa sürede de ortalıktan kaybolurlar.

Engeller olmazsa zaten başarının lezzeti ve kıymeti kalmaz…

Helikopter ile dağın zirvesine inen kişi gibi, hiç engel yok, direk başarıya ulaşan kişi o lezzeti alamaz, o kıymeti bilemez.

O yüzden azimle, kararlılıkla çalışarak bir başarıyı kazandığınızda; zaten engelleri aşarak zirveye ulaştığınız için, zirvede karşılaşacağınız yeni engellerle ve zorluklarla nasıl ve ne şekilde mücadele edeceğinizi de biliyor olacaksınız…

BAŞARI ENGELLENEMEZ

Tırı vırı, göstermelik, balon gibi şişirilmiş, yaldızlı boyalar ile süslenmiş başarılardan söz etmiyorum.

Gerçek başarı hiçbir zaman engellenemez…

Çünkü gerçek başarı akarsu gibidir;
Akarsuyu kim engelleyebilir?
Bentleri yıkar geçer…
Önüne kurulan barajlarda akışına müsaade edilmezse, bir süre sonra barajı da yıkar ve yine geçer…

Başarı su gibidir, bir yerden engellemeye kalkışsanız bile, başka yerden yolunu mutlaka bulur ve akmaya devam eder…

Fıtratı öyledir, engelleyemezsiniz…

Su akar, yolunu bulur, kimse merak etmesin.

Gerçek ilim ve bilim sahibi olanlar, insanların gönlünde taht kurar, alın size makam!Dünyada insanların gönlünde kurulu tahttan daha büyük bir makam nerede var?

Diğer yandan; ilim, bilim, liyakat sahibi olmuş bir kişiyi “yönetici olamaz” diye engellemeye kalkışsanız bile…
Zaten belli bir yere kadar, göstermelik olarak engellemeyi başarabilirsiniz. O ilim, bilim ve liyakat sahibi kişi, mutlaka kendine bir yol bulur, kendine bir yol açar, kurulmuş tuzakları bozar, o tuzak kuranların oyunlarını boşa çıkarmasını her zaman bilir.
Çünkü ilim, bilim ve liyakat sahibi kişi, zirveye helikopterle değil, bileğinin hakkı ile, alnının teri ile, çalışarak ve hak kazanarak gelmiştir.

Elbette öyle üç kuruşa beş köfte satmaya kalkanlara pabuç bırakmaz…

Baktı hiçbir şey olmuyor, bir adım öne çıkar; alnı açık, başı dik, vakur duruşu ile ilmin, bilimin, liyakatin, başarının ve başarılı olmanın mücadelesini verir, insanlara yine örnek olur, liyakatin öncüsü olur bu kez.

İlim, bilim ve liyakatin savunuculuğunun yöneticiliği ve makamı işte…

Bundan daha hoş bir makam var mı?

Zaten, başarılı bir kişi; ilim, bilim ve liyakat sahibi bir kişi; kimseden makam istemeye tenezzül dahi etmez, başını hiç kimseye eğmez, kimseye bir diyet borcu olsun istemez, torpili elinin tersi ile iter, dönüp bakmaz bile yüzüne torpilin…

Başarılı kişi kendi makamını, kendi yerini, kendi belirler, kendi makamını kendi bulur…

Ve başarısından, çizgisinden, hak ve hukuk anlayışından, liyakat anlayışından asla ödün vermez…

Unutmayınız ki; tüm makamlar Allah’ındır (C.C.)…
Siz çalışkan olun, başarılı olun, ilim ve bilim sahibi, liyakat sahibi olun, gönlünüzü ferah tutun, alnınız açık, başınız dik olsun, adaletli olduğunuz sürece Rabbim’in makamları sonsuzdur…

Size uygun makamı inşallah en güzel şekilde nasip edecektir…

Bırakın, engelleyenler kendi engellerinde bir bir boğulurlar…
Bakmayın o engelleyenlerin sahte güçlerine…
Onların gerçek güçleri olsa, engellemekle asla uğraşmazlar, insanlara yardım etmek için uğraşırlar, ilimin, bilimin ve bilim insanının önünü açmak için uğraşırlar, “adaletle hükmetmek” için çabalarlar…
“Amaaa nerede onlarda o liyakat anlayışı?” diyeceksiniz, çok haklısınız.

Gerçek başarılı kişi, Allah’tan (C.C.) başka kimseden korkmaz. Cesaretli olur o yüzden, kimseyi engellemez, tam tersine ihtiyaç duyan herkese yardım etmeye çalışır…

Bu duyguyu tırı vırıdan kendini başarılı olarak gören, lafta başarılı insanlar bilemez, onları aşar bu işler… 

Onlar sadece engellemek için varlar, siz de gerçek başarılı kişi olarak o engelleri yıkmak için var olmasını bileceksiniz, çok okuyup çok çalışacaksınız, mücadeleden asla vazgeçmeyeceksiniz…

Çalışmak, azim, kararlılık, ilim sahibi, bilim sahibi ve liyakat sahibi olmak sizden…

Mükafatları veren yalnızca Allah’tır (C.C.)…

Her şeyi, sadece Allah’tan (C.C.) isteyin…

Kuldan bir şey istenmez.
Bırakın, torpil arayanlar, kullardan istemeye devam etsinler, onlara o yakışır ancak…

Unutmayın, torpilli kişi ezik ve ezilmeye layık kişidir…

Ezik kalmış kişiden de hakkıyla yönetici olmaz…

Siz azim ve kararlılıkla çalışın, sonra diyin ki;

“Görelim Mevlam neyler, neylerse en güzelini eyler…”