Balıkesir'in Navalny'si Benim...

Aleksey Anatolyeviç Navalny, ülkesi adına bir şeyler yapmak için çabalayan bir avukat ve aktivist bir figür olarak ortaya çıktı. Rus Lider Putin, Navalny'nin eleştirilerinden ve eleştirel çıkışından oldukça rahatsız olacak ki, kendisine birtakım yaptırımlar, bir takım engellemeler uyguladı ve bunların hemen ardından gizemli bir zehirlenme olayı yaşandı. Navalny, Almanya'ya tedavi için gitti. “Orada kal, geri gelme” baskısına boyun eğmemesinin ardından da Rusya'ya geri döndü. 19 yıl hapis cezasına çarptırılan Navalny’nin hapishanedeki gizemli ölümü ise sırrını koruyor…

 Adeletin olmadığı yerde insanın başına her an, her şey gelebilir...

BALIKESİR'İN YAŞAYAN EN BAŞARILI ÖĞRENCİSİ VE ÖĞRETMENİ ŞAHSIMDIR

Konuyu taaa ilkokuldan ele alırsanız, doktoraya kadar Kuvayi Milliye şehri Balıkesir'in hiç tartışmasız en başarılı öğrencisi ve öğretmeni şahsımdır. İddiam büyük farkındayım. Ama içi boş bir iddia ile buradan büyük laflar edecek değilim. Hayatım hep birinciliklerle dolu, hiç ikincilik yok hayatımda. Matematikte cebir ve sayılar teorisi alanında gerçekleştirdiğim çalışmalarla Türkiye'de tek, dünyada ise dört kişiden biriyim. Tez ve makalelere nereden bakıldığını bilenler internet aracılığıyla araştırabilir, herkese açık çalışmalarım. Bilmeyenlerse çamur atarak yorum yapmaya devam edebilir...

 Liyakatsiz kişilerin tek becerisi, liyakatli kişilere çamur atmaktır. 

O yüzden doktora tezime çamur atmaya kalkışan, yetersiz, çamur insan müsveddeleri doktoramı bitirdim biteli etrafımda hep olmuştur. Bu tarz çamur insanların attıkları çamurlara hayatım boyunca hiç mi hiç takılmadım, takılmayı da düşünmüyorum. İnanıyorum ki, liyakatli insana hiçbir çamur bulaşmaz, günün sonunda rezil olansa her zaman çamur atanlar olmuştur, bu her zaman böyle... 

Bu konuda hiç mütevazı olamayacağım. Bir tebrik dahi etmeyi bilmeyenler, o küçük dünyalarında ancak çamur atmayı bilirler, çünkü ufukları açık değildir, vizyonları ise hiç yoktur. Tam tersini iddia etseler de...

 ÜSTELİK BİRİNCİLİKLERİMİ 28 ŞUBAT DÖNEMİNİN ZORBALIĞI SÜRECİNDE VE TÜM ENGELLEMELERİNE RAĞMEN KAZANDIM

 Lise yıllarımda sırf başörtülü ve başarılı bir kız öğrenci olduğumdan dolayı, dönemin Sayın Balıkesir Valisi’nin tamamen keyfi uygulaması ile birincisi olduğum liseden kovuldum.

Bakın buradan açık açık, üstüne basa basa söylüyorum; 28 Şubat sürecinde her ne kadar hedef başörtüsü olasa da, bu sürecin arka planında başarılı kız öğrencileri tamamen bilimsel sistemin dışına atmak hedeflenmişti... 

Bunu dile getiren ilk yazar olduğumu da buraya not düşelim, yoksa bizim fikirlerimizi sahiplenenimiz de bir hayli çok oluyor… Var olunuz!

Dönemin Sayın Balıkesir Valisi, bir yerel medya kanalının sponsorluğunda düzenlenen liseler arası bilgi yarışması kapsamında gerçekleştirilen final oturumuna katılmış ve şahsımda her daim var olan başarıyı fark eder etmez de direkt olarak başörtümü, muhafazakar ve mütedeyyin duruşumu bahane tutarak imzaladığı bir resmî yazı ile birincisi olduğum liseden şahsımı kovdurmuştu.

Eğitim hayatımın geri kalanında başat rol oynayan bu travmatik ve elim olaydan sonra, sessiz sedasız da olsa, liseyi birincilikle bitirmeyi başarmış ve üniversiteyi de büyük bir başarı ile kazanmış olmama rağmen, şunu da not düşmeliyim ki, neredeyse tüm alanlarda üniversite sınav sorularını fullememe rağmen, yine 28 Şubat döneminin katsayı adaletsizliğinden dolayı az kalsın üniversiteye dahi giremeyecek duruma geldim...

Lise birincisi olmam sebebiyle matematik öğretmenliği bölümüne girdim. Üniversiteyi kazanmakla çilemiz bitmedi elbette... Tüm lisans öğrenimim boyunca yine, çeşitli 28 Şubat zorbalıkları ile mücadele etmek zorunda kaldım. Yine, yılmadan, usanmadan, hayata küsmeden, tüm engellemelere ve zorbalıklara rağmen matematik öğretmenliği bölümünü son on yılın en büyük başarı ortalaması ile, hatta bölüm birincisi olarak tamamladım.

MEB EĞİTİM KURUMLARI YÖNETİCİ SEÇME SINAVINDA (EKYS) ADALET VE LİYAKAT ANLAYIŞI SIFIR, TORPİL FORA!

 Milli Eğitim Bakanlığı kendi bünyesindeki okullara yönetici seçmek için bizzat EKYS’yi yapıyor.

Fakat EKYS’ye girenin torpili yoksa veya müdür beylerden yönetici olabilmek için icazet almadıysa başına gelenler, deyim yerindeyse pişmiş tavuğun başına gelmiyor. Milli Eğitim Bakanlığı bu sırada nerede? Onu bilen yok. Milli Eğitim Bakanlığı bu aşamada ortada hiç yok. Sınavı yapıyor ve tamamen ortadan kayboluyor. Denetim mekanizması sıfır. Öyle olunca da kurnazlar durur mu? Torpil sistemi MEB'de fora, alabildiğine açık… Devletin makamlarını kapan kapanın elinde kalıyor. Kimin kimden daha çok torpili varsa, makamı o kapıyor manzarası ortaya çıkıyor. Zaten görevde yükselme için EKYS’ye girmeye hiç gerek yok. Zira sınavdan çok önce torpil listeleri pek çok ilde, kapalı kapılar ardında, kişiye özel olarak bir güzel hazırlanıyor. Yani onlarca emekle gerçekleştirilen bu sınav adet yerini bulsun, dostlar alışverişte görsün cinsinden yapılıyor hale getiriliyor...

 BALIKESİR ŞEHİT PROF. DR. İLHAN VARANK BİLİM VE SANAT MERKEZİ ÖĞRETMENİ İKEN SIRF YÖNETİCİ OLMAK İSTIYORUM DİYE KOVULDUM

 Bizzat Bakanlığın yapmış olduğu mülakata girip kazanarak bilsem öğretmeni oldum ve tam 10 yıl boyunca bilsemde ilköğretim matematik öğretmeni olarak görev yaptım.

 2021 yılında EKYS’ye girip yöneticilik yazılı sınavını ve mülakatını kazandım.

Bu torpil sistemi aynen 28 Şubat zorbalığı gibi. Hatta bire bir aynı: Başarılı olanları sitemin dışına kovmak suretiyle atıyor...

Şahsımı lisede öğrenci iken okuldan kovan dönemin Sayın Balıkesir Valisi ile şahsımı bilsemden kovan torpil silsilesi içinde her kimin parmağı varsa, çok açık söylüyorum; aynı amaca hizmet ediyorlar...

Engellemenin adı ister 28 Şubat zorbalığı olsun, isterse torpil zorbalığı... 

Amaç; liyakat sahibi, başarılı kişiyi sistemin tamamen dışına atmak...

BİLSEM MÜDÜRÜ ARKADAŞINA MAKAM SÖZÜ VERMİŞ 

Kurumun müdürü önceden görev yapmış olduğu köy okulunda görevli iken oradan tanımış olduğu arkadaşına makam sözü vermiş ve bilsem öğretmeni olmayan, bilsemde ders verme yeterliliğine dahi sahip olmayan, bilsem öğrencilerin profilini ve bilsem velisini hiç tanımayan, bilsem işleyişinden bihaber biri tepeden inme, bilseme görevlendirme müdür yardımcısı olarak geliyor. Ardından bir yıl sonra da deyim yerindeyse yangından mal kaçırır gibi asaleten ataması yapılıyor...

BİLSEM MÜDÜRÜ “YUKARIDAN EMİR GELDİ, MECBURUM” DİYOR 

Soruyorum o dönem; “Müdür yardımcılığı şahsımın hakkı, bir bilsem öğretmeni olarak bilsemde yöneticilik yapmak en doğal hakkım.” Ne dese beğenirsiniz? “Seni istemiyorum, git üniversiteye”… Bilsem okulu babasının çiftliği ya, şahsımı kovuyor. Milli Eğitim Bakanlığını kast ederek “Yöneticilik işlerine karışmıyor, işi bize bırakıyorlar, biz kimi istersek onu yönetici yaparız. Ben de senin yönetici olmanı istemiyorum” diyor...

Hatta yönetici olmak istediğime dair dilekçemi ve dolayısıyla talep edenler arasında ismimi dönemin Sayın Balıkesir Valisi’ne göndermiyor. Bilsem müdürünün yetkisine bakar mısınız? Dönemin Sayın Balıkesir Valisi’nin imza ve tercih yetkisini kısıtlıyor. Tabii ki tüm bunlar danışıklı dövüş, torpil sistemi silsilesi içinde gerçekleşiyor...

Dilekçe veriyorum yönetici olmak için. Dilekçelerim çöp tenekesine atılıyor olmalı, çünkü sisteme dahi girilmiyor...

Bir tek dilekçeme cevap veriyorlar, onda da verilen cevabın konu ile hiç alakası yok, maksat cevap verdik mi verdik tarzında...

Bilsem müdürü bakıyor pes etmiyorum, “Yukarıdan emir geldi” diyor. “Nereden, kimden geldi emir?” diyorum, “Kimden, yukarıdan işte” diyerek kaçak cevap veriyor...

Yukarı dediğin neresi? Mars'tan, Jüpiter'den, veya Uranüs'ten mi hiç belli değil. At kafadan bilgi yarışması gibi, işi bilinmeze atıyor...

Bilsemde yönetici olmak liyakat sistemine göre değil de, sanki askeri sistem gibi emir komuta sistemine bağlı…

Aynı bilsem müdürünün eşi, İngilizce öğretmeni. Bilsem öğretmeni olmak için Bakanlığın açmış olduğu mülakatlara defalarca girmesine rağmen bilsem öğretmeni olması için Bakanlık yetkilerince yetersiz görülüyor ve bilseme atanamıyor. Fakat her ne hikmetse, pandemi döneminde uzaktan eğitim dahil, Balıkesir'de liyakat sahibi başka İngilizce öğretmeni yokmuş gibi, zırtt pırttt, her fırsatta, bilsem müdürünün eşi kadrosundan aynı bilseme İngilizce öğretmeni olarak görevlendirmesi yapılıyor. Bilsem yaz okulunda dahi en ön sıradan, klimalı sınıfta görev alıyor. Yani torpilli müdür beyler tarafından açıkça “Milli Eğitim Bakanlığı bu işi bilmez, biz biliriz, yani Bakanlığı takmam” demenin Türkçesi bu; “Biz Milli Eğitim Bakanlığının liyakatli gördüğünü kovarız, canımızın istediğine de görevlendirme ile bilsemde ders verdiririz” demek bu, açık açık Bakanlığa bir nevi meydan okuma. Adalet ve denetim sistemi olmazsa bunlar doğal, olacak şeyler tabii ki...

BALIKESİR SAYIN İL MÜDÜRÜ, BİLSEM OKULUNUN İSMİNİ YÖNETİCİLİĞİ MÜNHAL BULUNAN OKULLAR LİSTESİNDE GİZLİYOR...

O dönem, torpil sistemi yüzünden bilsem öğrencilerim telafisi asla mümkün olmayacak şekilde eğitim-öğretim konusunda zarar görüyor, bizzat doktoralı bir uzman, bilim öğretmeni olarak görüşüm  bu yönde. Örneğin; TÜBİTAK projesi çalıştığımız öğrencilerim caydırma yönetimi ile, şahsımdan habersiz şekilde, danışmanlığımdan alınıyor, pat diye...

Atölyeler ya hiç açılmıyor ya da öğrencileri çalıştırmaya yetecek kadar zaman bırakılmayacak şekilde oyalanarak sene ortasına kadar açılmıyor… En iyi ihtimalle açılan atölyelerdeki öğrencilere bildirim mesajı gönderilmeyerek neden oldukları devamsızlık gerekçe gösterilip atölye feshediliyor…

Maaş karşılığı okutulması gereken zorunlu ders yükünü doldurmaya dahi yetecek kadar ders verilmiyor (12 veya 14 saat gibi)... Aynı sırada, vaziyet buyken ilköğretim matematik branşında bir norm daha açık görünüyor. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?

Bundan bir sene önce de, ikinci dönemin ortasında, dışarıdan görevlendirme öğretmen getirilerek ek derslerim elimden alınıyor...

 Hastalanınca uzman doktor tarafından uygun görülen istirahat raporu bahane edilerek tam yöneticilik sınavı üstü, “Balıkesir Karesi ilçesinde Sağlık Kurulu’na gönderilen ilk öğretmen” ünvanıma sahip oluyorum.

Amaç elbette sahtekar damgası vurmak ve yönetici olmamın önünü kesmek. Zamanlaması çok manidar...

20 yıllık öğretmenlik hayatım boyunca benden daha az rapor kullanan bir öğretmen var mı acaba?

O dönem korona olmuşum, 14 gün zorunlu karantinaya alınıyorum. Adımı çok rapor kullanıyor diye çıkarıyorlar. Bilsemde yeterince önlem alınmamış, korona olmuşum, üstüne ceza görüyorum, iyi mi?

Torpilci müdür beyler, torpil sistemine uğraştıkları kadar geçen sene yaz okulunda bilsem sınıflarına klima takmak ile uğraşmış olsalardı veya okuldaki bozuk klimaların  tamirini yaptırmış olsalardı, son yılların en sıcak temmuz ayının o kavurucu sıcaklığı karşısında hem bilsem yaz okulu öğrencilerim hem de şahsım bayılacak derecelere gelmeseydik, sıcaktan kavrularak ders yapmak zorunda kalmasaydık...

Kavurucu sıcak altındaki sınıflarda ders yap, neden? Müdür beyler bozuk klimaları tamir ettirmedikleri için. Yaz okulunda ders yapılacak atölyelerin alt yapısını önceden hazır hale getirmedikleri için. Kısacası, açık seçik mobbing. Alt yapısı hazırlanmamış bir yaz okulu sınıfı açmak mobbingdir...

Neden yaz okulunun gerçekleşeceği atölyelere klima takılmadı? Bakanlık yeterince bütçe mi vermiyor?
EKYS’DE ADALET VE LİYAKAT YOK, ADALET İSTEMEK SUÇ…

“KURUMLARIN HUZURUNU BOZDUN!” YANDIN… 

10 yılı bilsem öğretmenliği olmak üzere, 20 yıllık doktoralı bilim öğretmeni ve bir gazeteci köşe yazarı olarak hakkımı kalemimle savundum diye, “Kurumların huzurunu bozmuş” oldum, iyi mi?

“Şahsım, neden ve niçin bilsemde yönetici olamıyor da, bilsem dışından biri, tepeden inme, ışık hızı ile, derse girme yeterliliği bile yokken, bilseme yönetici olarak geliyor?” sorusunu sorduğum için kurumların (aslında torpilci müdür beylerin) huzurunu bozmuşum:)

Kurumların huzurunu, adaleti ve hukuku hiçe sayan torpilci müdür beyler bozmuyor, TÜBİTAK projelerinden ödül alan öğrencilerin ödül paralarına göz diken öğretmen ve onu koruyup kollayıp halen aktif görev yapan bilsem müdürü bozmuyor, münhal listelerde bilsem okulunun ismini bilerek, isteyerek ve kasti olarak gizleyen (sırf şahsım başvurup yönetici olmasın diye) Sayın İl Müdürü kurumların huzurunu hiç bozmuyor, yöneticilik için vermiş olduğum dilekçelerimi dahi sisteme koymayıp çöpe atan müdür beyler aynı kurumların hiç mi hiç huzurunu bozmuyor, öyle mi, Sayın MEB ve Sayın Bakanım? Liyakat ve adalet istiyorum diye köşe yazısı yazmış olduğum için kurumların huzuru sadece tarafımca mı bozulmuş oluyor?

Fakat sırf adalet istiyorum, hakkım ile kazanmış olduğum yöneticilik hakkımı savunuyorum diye hakkımda püfürükten bir soruşturma açılabilir, ortaya çıkan mobbing dosyası görmezden gelinip gereken araştırma ve soruşturma yapılmayıp işleme hiç alınmaz, şahsım da sınav kazanarak kadroya katıldığım bilsemden direkt olarak bir imza ile kovdurtulur, öyle mi?

BİLSEMİN AKADEMİK HAFIZASINI KİM SIFIRLAMAK İSTİYOR?

Bilsemde son iki yıla kadar büyük bir eforla ve sayısız başarılarla görev yapan, Balıkesir’in öncü akademik vizyonu olan tüm doktoralı öğretmenleri ise çeşitli sebeplerle yine aynı bilsem müdürünün görev yapmış olduğu dönemde birer birer bilsemden gitti... Sayın İl Müdürümüz bu konuda bir araştırma yapmış mı acaba? Ya da haberi var mıdır, neden bilsemden son dönemde arka arkaya tüm doktoralı öğretmenler gitmiş acaba?

Bilsem öğrencilerine bilimi kim öğretecek? Herhalde Bakanlığın kadrolu olarak atamayı uygun görmediği öğretmenleri görevlendirme sistemi ile bilsemde öğretmen olarak tutmaya devam edecekler...

“Bilsem öğrencileri öyle gelsin, gitsin, gezsin” mantığı ile hakaret etmeye devam sistemi...

28 Şubat döneminde lise yıllarımdan başlayan kovulma sürecim, halen tüm hızı ile devam ediyor. Bu kez Milli Eğitim Bakanlığına bağlı olarak görev yapan birtakım torpilci müdür beylerin marifeti ile... 

Aradan yıllar geçti, hala hak eden hakkını alamıyor. Ne üzücü…

 28 Şubat dönemi bitti, torpil dönemi başladı...

Balıkesir'de başarılı ve başörtülü bir kız öğrenci olursan birincisi olduğun liseden dönemin Sayın İl Valisi’nin emri ile kovulursun...

Balıkesir Üniversitesi’ni bölüm birincisi olarak bitirirsen tüm üniversite kadroları sana kapalı olur...

Şahsen üniversitelerde hakkı ile işleyen bir liyakat sistemi olmuş olsaydı, şimdiye kadar çoktan Prof. Dr. ünvanını almış olurdum...

Dünyada tedavülden kalktı fakat, engelleme ve torpil sistemi olmamış olsaydı şahsıma özel yine de Ordinaryüs Prof. ünvanını verecek bilim üniversiteleri çıkardı...

MEB'de doktoralı ve liyakat sahibi bir bilim öğretmeni olursan yöneticilik alanında kariyer hakkın hiç yok, (torpilin yoksa) görevde yükselme hayal ötesi…

Kısacası, Balıkesir'de başarılı kadın öğretmene kariyer hakkı hiç yok. 2022 yılına kadar Balıkesir'de tüm Milli Eğitim Müdürleri (il ve ilçe şube müdürleri dahil) hepsi erkek idi, düşünebiliyor musunuz? 

“Temsilde eşitlik olmak zorunda değil” diye Anayasamıza son derece ters, bir garip savunma cümlesi dahi işitti bu kulaklarım... Devletin tüm kurumları erkek egemenliği altında. Kadın öğretmenler yönetici olmak için erkek egemenliğinden  icazet almak zorunda veya Ankara’dan torpil bulmak zorunda. Arkanda, Ankara’da dayın olacak, yoksa göreceğin tek muamele mobbing… Arkasından bilsemden kovulma da jet hızıyla geliyor...

Köşe yazılarımda sık sık, bıkmadan, usanmadan yazdığım için “Kadın öğretmenlere yönetici olma hakkı hiç yok; il, ve ilçeler komple erkek egemenliği altına girmiş durumda” diye diye, daha yeni yeni, ama maalesef göstermelik birkaç tane kadın yöneticiyi il şube müdürü yapmak zorunda kaldılar...

Sayın MEB'e soruyorum; Balıkesir'in Navalny'si şahsım mı?  

Sürekli bir engelleme, sürekli bir baskı, sürekli bir git öteeee sistemi...

Balıkesir'de neden ve niçin, hiçbir zaman liyakate önem ve değer verilmedi? Kuvayi Milliye şehri Balıkesir liyakati haketmiyor mu?

Sayın MEB; torpilim yok, ayrıca torpil ile makam istemiyorum. Hakkım ile, liyakatim ile kazanmış olduğum, haketmiş olduğum bilsem makam hakkımı istiyorum...

Saygılarımla.