Türk kadınının at bindiği, kılıç kuşandığı, erkeğine eş, evine güneş, milletine yoldaş olduğunu ve hükümdarlık makamlarında devletini yönettiği hakkında Türk Kültür kaynaklarında fazlaca bilgileri, belgeleri görür, haklarında anlatılan kahramanlık efsanelerini dinleriz.
Çorum/Kılıçören, Üç ve Ahmetoğlan köyünde anlatılan Gelin Kaya Efsanesi, Alaca/Koçhisar köyünde anlatılan Beşikkaya Efsanesi, Altıntaş köyü Kadın Kaya Efsanesi, İskilip yöresinde anlatılan Kırk Kızlar Efsanesi, Mecitözü yöresinde anlatılan Kırk Taş Efsanesi, Sungurlu Derekışla köyünde anlatılan Kız Arslan Efsanesi, Beşkız köyünde anlatılan Beşkız Efsanesi, Bağcılı köyünde anlatılan Güllüce Efsanesi ve Eşme köyünde anlatılan Gürcü kadın hikayesini, Alembeyli köyünde anlatılan Kamer Karı hikayesini, Sarıkaya köyünde Muhtar Satı kadın hikayesi bunlara örnek olarak verilebilir.
Bu örneklerden birisi de, Sungurlu İlçesi İkizli köyünde yaşamış Kara Sato lakabı ile anılan Satılmış adlı kişinin Kara Fatma adı ile anılan kahraman kadınıdır.
Kara Fatma’nın kahramanlık hikayesi:
Birinci Cihan Savaşı başlamış, eli silah tutan her Türk erkeği gibi İkizli köyü erkekleri de silah altına alınmış cephelere yollanmışlar. Erkekler, vatanın istiklali için cephelerde düşmanla göğüs göğüse çarpışırlarken, köylerinde bıraktıkları kadınları da hem devletin vatandaşından istediği işleri yerine getirme, hem de tarla, bağ, bahçe ve hayvan işlerine bakarak çoluk, çocuğunun hayatlarını sürdürür olmuşlardır.
Ama ne çare, dert bir değildir ki;
Askeri, üç kıtada, yedi cephede görev almış ve yediden, yetmiş yaşına kadar eli silah tutan her erkeği silah altına çağrılmış iken, bazı hain ruhlu insanlar askere gidip düşmanla savaşacağına dağlara çıkmış kaçak, eşkıya hayatı yaşamaya başlamışlar.
Öylesine çokmuş ki bu eşkıyalar;
Aygar ve Kartal dağlarında gruplar kurar, geceleri köylere iner vatandaştan zorla erzak alırlar, ay ışımadan yine dağlara çıkarlar peşlerinde olan jandarmadan korunmaya çalışırlarmış. Yöre köylüsü bıkmış bu eşkıyalara haraç vermekten. “Savaş bize bir şey yapmaz, ne yaparsa savaş fırsatçıları vurguncular, ağa, bey, esnaf kılığına girmiş eşkıyalar yapar” diye bir deyim vardır ya.! Hain ruhlu insanlar dağlara çıkıp eşkıyalık yaparak fakir ve çaresiz köylünün zor bulabildiği bir ekmeğini elinden almaya çalışırken, şehirde konuşlanmış tüccarlar, ağalar, beyler de bunlardan farklı olmamışlardır.
Aralarında ağız birliği yaparlar, köylünün kağnı, at arabası, eşeği ile günlerce yürüyerek pazarına getirdiği ekin, arpa ve hayvanlarını istediği pahaya alır. Aldıktan sonra da, çarşıda kurduğu pırtı ve gıda dükkanlarına geçip o verdikleri azıcık parayı geri ellerinden alır olmuşlar.
Çaresiz köylü, üç, beş metre kaput bezi, bir teneke gaz yağına dahi o parayı yetiremez. Çoluk, çocuğunun zorunlu ısmarıçlarını (isteklerini) alamaz, çaresizliklerinden dolayı pırtıcı mağazalarına girer, harman veresiye, deftere yaz işlerine girmek zorunda kalırlar. Buralarda senetler imzalayıp, tarla takımlarını o efendiler, ağalar, beylere ipotek etmek zorunda kalır olmuşlar. Bu efendiler, ağalar, beyler de siyasi ve para güçlerini kullanarak kimi değirmenci, kimi memur, kimi imam sıfatına girer, askere gitmekten geri kalır ve böylelikle zenginliklerine zenginlik katarlar.
Devletin başına yedi düvel musallat olmuşken, köylünün başına da eşkıya çapulcuları, fırsat düşkünü efendiler, ağalar, beyler adı ile anılan hain ruhlu tüccarlar/esnaflar musallat olmuşlar. Devletin otoritesi zayıflamış ve bunu fırsat bilen bazı kaçkınlar askere gidip düşmanla savaşacağına dağlara çıkarak eşkıyalık yapmaya başlamışlar. Eşkıyalar, erkekleri cepheye çağrılmış köylülere musallat olur, ellerinde ağır silahlarla grup grup köylere inerler, haraçlarını alırlar, talanlarını yaparlar.
“Kadının fendi erkeği yendi” düsturu ile hareket eden İkizli köylü “Kara Fatma” köy kadınlarını örgütleyerek onlarla birlikte eşkıyalara karşı güç birlikteliği eder ve geceleri köy çevresinde nöbet tutup, gerektiği zaman eşkıyalarla savaşarak köyü ve çevresini bu beladan korumaya çalışır.
Cihan Savaşı biter.!
Herkes gibi “Kara Fatma” da cephede olan yakınlarının terhis olmasını ve sağ salim yuvasına dönmesini beklerken, Seddülbahir, Kulp, Kitre Cephelerinde, kocası Kara Sato ile yekiz köylüsünün şahadet haberi gelir.
Acı haber tez duyulur derler ya.!
Kara Sato’nun şahadet haberi Yozgat/Çekerek İlçesi Tipideresi köyünde yaşayan Deveciler sülalesinden Lomen lakabı ile anılan (Numan) adlı kayın biraderine duyurulur. Lomen, eniştesi Kara Sato’nun şahadeti haberi üzerine kız kardeşi Kara Fatma’ya teselli için köyünden çıkar günlerce at sırtında yol alarak İkizli köyüne gelir. Birkaç gün kardeşinin yuvasında misafir olur. Kız kardeşi ve yeğenlerinin acısına ortak olmaya çalışır. Ama ne var ki, yolcu yolunda gerek. Köyüne dönme zamanı gelir. Kara Fatma’nın yorgun, yeğenlerinin bitkin haline üzülür ve onu bu ellerde bırakıp, geri dönmeye yüreği dayanamaz;
Kara Fatma’ya.!
Kardeşim, ‘Sana vatan olmayan bu topraklara sen yar olamazsın’, kadın başına sen bu ellerde helak olursun, gidelim bizim ellere diyerek kendisi ile birlikte ata yurduna geri dönmesini ister. Ağa beyinin bu ısrarlı davetini çaresizlik içerisinde kabul eden Kara Fatma, Satı, Arife, Elif adında üç kız çocuğu ile baba ocağına döner.
Bela bir değildir ki.!
Kara Fatma, baba ocağına yerleşip çocukları ile birlikte bacalarını tüttürüp geçinmeye çalışırken, çok geçmez İstiklal Savaşı başlar. Yine yokluklar, açlıklar, baş göstertir. Devlet savaşta, millet onun arkasında düşmanla göğüs göğse çarpışırken, yörede birde Çapanoğlu ve buna bağlı Aynacıoğulları belası ortaya çıkar.
Çapanoğulları ile Aynacıoğulları saf yöre insanını devletin arkasından ayrılmasını ve kendi yanlarında olmalarını istemektedir. Bunu duyan Kara Fatma aşireti üyelerinin oturduğu köylere haber salarak devletinin yanında yer almaları ve isyancılara karşı koymaları için elinden gelen tüm çabayı gösterir. Bunu duyan Çapanoğulları, Kara Fatma’ya “Ayağını denk alsın, kadın madın demem gelirsem onu öldürtürüm” diye haber salar. Kara Fatma, “Aslan gibi gişiminen, yedi köylümü bu devlete şehit verdim” ondan mı korkacağım diyerek haberciyi tersler, gönderir.
Çapanoğulları, bir kadınla savaşmanın ve Yozgat/Çekerek, Sorgun, Çorum, Sungurlu yöresinde kurulmuş Tipideresi, Kavakalanı, Fakıdağ, Elemin, Arpaç, Kırım, Cemilbey, İkizli gibi birçok köyde yurt tutmuş Sarı Hacılı Yörükleri, diğer bir adıyla Deveci Yörükleri adıyla anılan yörenin güçlü bir aşiretini karşısına almanın manasız olduğu düşüncesiyle konun üzerine gitmez. Kara Fatma’nın bu direnişi yörede yurt tutmuş Deveci Yörükleri gibi pek çok aşiret ve köyde kabul görür ve Çapanoğulları ile Aynacıoğulları isyancılarına katılmazlar, devletin yanında yer alırlar.
Not: Kara Fatma adlı bu kadın kahramanın silsilesinden bazı oymakların Karaşin, Gülmez, Taze, Cehribaş, Deveci soyadı aldıkları anlaşılır.
Araştırmacı Yazar, İsmail UÇAKCI