Her yıl 28 Nisan'da Dünya İş Sağlığı ve Güvenliği günü olarak kutlanır.

İş Sağlığı ve Güvenliği tüm çalışanları ilgilendirdiği için çalışanların bu gününü kutluyorum!

Peki! Neden Çalışıyoruz? Ya da neden çalışmak zorundayız?

  1. Hayatta kalmak, yaşamak için,
  2. Yeme-içme ve barınma gibi temel ihtiyaçlarımızı karşılamak için,
  3. Gelirimizden artan kısmı ile çocuklarımıza bilgisayar ve cep telefonu almak, özel günlerde hediye almak, ruhumuzu rahatlatmak için sinema ve tiyatroya gitmek gibi ailenin beklentileri karşılamak ve onlara iyi bir yaşam sağlamak için.

Eğer bu 3 temel unsuru yapamıyorsak, bir hayvandan veya bir bitkiden ne farkımız olur? Bir hayvan ve bir bitki de canlı. Peki! bizi onlardan ayıran özellik nedir?

İnsanın en temel hakkı Yaşama Hakkı’dır. Peki! Nasıl bir yaşama hakkından bahsediyoruz. Tabiî ki sağlıklı, fiziksel, ruhsal ve sosyal yönden tam bir iyilik halinden bahsediyoruz.

Normal zamanda birbirimizle karşılaştığımızda “Nasılsın?” diye hitap ederiz. Karşıdan da “İyiyim!” cevabını duyarız. Üstelik engelli bir vatandaş ile karşılaştığımızda da benzer “İyiyim” cevabını duyarız. Aslında engelli bir bireyin normal bir bireyden daha zor bir hayatı vardır. Hele hele doğuştan engelli olmayan biri, iş kazası sonucu engelli hale düşerse hayatı fiziksel olarak olduğu kadar psikolojik olarak da zorlaşır.

Sağlıklı bir birey dediğimizde; sadece hasta olmama hali veya engelli olmama durumundan bahsetmiyoruz. Aynı zamanda çalışanın psikolojik anlamda “Ruhsal” iyilik halinden bahsediyoruz.

Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) bütün çalışanların iyilik halini; bedensel, ruhsal ve sosyal yönde en üst düzeyde tutulması, sürdürülmesi ve geliştirilmesi çalışmaları olarak tariflenmiştir.

Maalesef Türkiye’de çalışanın ruhsal hali, çalışma hayatında önem verilmeyen bir durumdur. Eğer bir kişinin yükseklik veya karanlık korkusu var ise, onu bilerek yüksekte veya karınlıkta çalıştırmak o kişide ruhsal problem doğuracaktır. Eğer bir kişinin hayvan korkusu var ise, o kişiyi bir hayvanat bahçesinde, hayvan barınma merkezlerinde veya hayvan çiftliklerinde bilerek çalıştırmak ruhsal problem doğuracaktır.

Çalışanların ruhsal durumu iyi olmaz ise kazalara sebebiyet verebilir. Bu durumda, hem kendisini hem de diğer çalışanları zarara uğratmasının yanında iş yerine de milyonlarca lira hem maddi hem de manevi tazminat anlamında zarar verebilir. Tabii ki bunlar görünen zararlar.

Göremediğimiz zararlar çok daha fazladır!

Çalışan kişinin kaza sonrasında çalışamaz hale gelmesi sebebiyle gelirin azalması sonrasında psikolojik sorunlar yaşamaya başlayacaktır. Hatta çalışanın ailesinde de problemler başlayabilmekte ve boşanmalar sonucu çocuklar üzerinde psikolojik sorunların oluşmasına sebebiyet verebilmektedir. Bazen intiharlara veya boşanma sebebiyle çocuklarının kötü alışkanlar edinmesine sebep olabilmektedir. Bu durum sadece o çalışan ve ailesini etkilemez. Aynı zamanda toplum olarak herkesi etkileyecektir. Bu durumun toplumsal maliyetini ölçmek mümkün değildir.

Oluşan kazalar sonrasında iş yerinde diğer çalışanların moral bozukluğu gibi nedenler ile zaman ve verim kayıplarının milyonları bulması işverenler tarafından dikkate alınmamaktadır. Ayrıca, kazaya uğrayanın yerine yeniden yetişmiş iş gücünün bulunması ve yeni iş gücünün eğitimi için geçen süre ve maddi kayıpları da işverenler tarafından dikkate alınmamaktadır.

Diğer bir konuda çalışanın sosyal yönden iyilik halidir.

Bir çalışanın sosyal yönden iyilik hali uzmanlığı olan iş kolunda çalışıyor olmasını, yeteri kadar gelirinin olmasını, her yıl kıdem alması ile gelirinin artmasını, iş yerinde yemek ve çay içebileceği ortamların olması gibi durumları kapsar.

Eğer bir çalışan makine operatörü olup ayrıca çay servisi yaptırılıyor ise o kişinin sosyal yönden iyilik halinin olmadığını anlamına gelir. Aldığı maaşı ile ailesini geçindiremiyorsa sosyal yönden iyilik halinin olmadığını anlamına gelir. İş yerinde dinleme zamanlarına sahip olmaması, yemek yiyebileceği bir yerin olmaması, kendisine değer verilmediği hissine sahip olması hali sosyal yönden iyilik halinin olmadığını anlamına gelir. Bu tür durumlarda çalışanların mutsuz olması sonucunda dikkat dağılması ile kaza yapma olasılıkları artacaktır.

Yukarıda sözünü ettiğim çalışanın Ruhsal ve Sosyal yönden iyilik hali; Dünya’da gelişmiş ülkelerde çok önem verilirken, ülkemizde maalesef başta Devlet kurumları olmak üzere işverenler de dikkate almamaktadır. Aslında, çalışanların da ruhsal ve sosyal yönden iyilik halinin önemini kavramadıkları görülmektedir. Bu durum tamamen ülkenin eğitim düzeyinden kaynaklanmaktadır.

Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD)’nin 2018 yılında yaptığı araştırmaya göre, Türkiye’de ki çalışanların sadece %52’lik kısmının eğitimlidir. Bu değer ile Türkiye birçok ülkenin gerisinde kalmaktadır.

Ülkemiz ile gelişmiş ülkelerdeki bu farklı anlayış, iş kazaları sayılarındaki büyük farktan da görülmektedir. OECD’nin 2017 verisine göre iş yerinde iş kazası sonucu 100.000 çalışan başına ölen kişi sayısında Meksika’dan sonra 7.5 kişi ile 2. sırada olmamız tesadüf olmamalı.

Çalışma saatlerinin fazla olması sebebiyle çalışanların dikkati dağılmakta ve kazaların artmasına neden olmaktadır. Nitekim OECD’nin 2013 yılında yapmış olduğu istatistiksel çalışmaya göre; Türkiye haftalık çalışma süresi en fazla olan ülkelerin birinci sırasında yer almaktadır. Türkiye’de ki yıllık toplam çalışma süresinin bazı ülkelere göre biraz daha düşük olmasının sebebi; tarım ve orman işçileri gibi mevsimlik ve dönemsel çalışan sayısının fazla olmasındandır. Yani, Türkiye’de sürekli işi olan çalışan sayısının az olmasından kaynaklanmaktadır.

 

Bugün gelişmiş ülkelerin başında gelen Hollanda, Belçika, Danimarka gibi ülkelerde 4 gün çalışmanın uygulandığı düşünüldüğünde neden onların halkı zenginleştiğini anlayabiliyoruz.

ILO’nun verisine göre; Dünyanın Gayri Safi Hasılası (GSH)’nın %4’ü İş sağlığı ve güvenliğine önem verilmediğinden dolayı boşa gitmektedir. Dünyanın 2022 yılı için GSH değeri 100 trilyon dolar’ın üzerinde olduğu düşünüldüğünde, 4-5 trilyon dolar boşa giden paradır. Bu para ile Dünyada aç insan kalmaz, eğitim alamayan çocuk kalmaz, hasta olan çocuk kalmaz.

ILO, Türkiye’nin iş sağlığı ve güvenliğine önem vermediğinden dolayı Gayri Safi Yurtiçi Hasılası (GSYH)’nın %5’ini boşa gittiğini belirtilmiştir. Boşa gitmeyi açıklayacak olursak; çalışan kişiden alınan gelir vergisi kaybının dışında, bizim vergiler ile çalışanlara veya ailesine ödenen tazminat giderleri, SGK’dan bağlanan maaş, SGK’nın karşıladığı sağlık giderleri (ameliyat, protez ve ilaç giderleri), iş yerinde zarar gören makine-ekipman giderleri ve diğer giderleri kapsamaktadır.

Türkiye’nin 2021 yılın GSYH değeri 808 milyar dolar olduğu düşünüldüğünde, 40 milyar dolar boşa giden paramız demektir. Her yıl 40 milyar dolar!

İstanbul Havalimanı’nın resmi rakamlar ile maliyetinin 11 milyar dolar olduğu düşünüldüğünde, her yıl İstanbul Havalimanı büyüklüğünde yaklaşık 4 adet havalimanı inşaatı yapabileceğimizi ifade etmektedir.

Ankara Şehir Hastanesinin maliyeti resmi rakamlar ile 900 milyon dolar olduğu düşünüldüğünde, her yıl Ankara’dakine benzer büyüklükte 44 adet Şehir Hastanesi yapabileceğimizi ifade etmektedir.

Aslında, ne İstanbul havalimanı ne de Şehir hastaneleri Devlet bütçesinden yapılmamıştır. Daha doğrusu Devletin fakirliğinden yapılamamıştır!

Yukarıda örneklerini vermiş olduğum parasal kayıpların büyüklüğünün yanı sıra iş kazası veya meslek hastalığı sonucu ölen çalışanın hayatının bedeli olabilir mi? Veya çalışanın sürekli iş görmez duruma düşmensin bedeli olabilir mi?

Dünya İş Sağlığı ve Güvenliği günü için karamsar bir yazı yazdığımı farkındayım!

İş sağlığı ve güvenliği konusunda farkındalığı artırmak ve toplumun bu bilinç ile olaya bakmasını sağlamak için bu yazıyı yazdım.

Tüm çalışanlarımıza iş kazasız ve meslek hastalıksız çalışma hayatı diliyorum…

Güvenle ve sağlıkla kalın…