Çok küçük yaşta hac gibi ulvi bir ibadeti yerine getirmek nasip olmuştu Hz. Mevlana’ya. Hz. Ali türbegahının bulunduğu yer Kufe’yi gözyaşları içerisinde ağlayarak ziyaret etmişti mübarek. Hz. Mevlana’nın Kufe’ye olan ziyaretini “tennure ve ateş” adlı kitabında şu şekilde anlatmıştır Sinan YAĞMUR.

“Mekke’den Kufe’ye aklın piri, yiğitler yiğidi Hz.Ali (r.a)’ın türbegahına ziyaret için gider. Kufe’ye girer girmez ağlamaya başlar. Bir yandan ağlarken, öte yandan “Ah Hüseyin’in babası, peygamber çiçeklerine nasıl kıydılar ah bir bilsen” diye ağıt yakmaktadır. Yanındakiler bu yaşta bu bilgilere nasıl sahip olduğuna şaşıra dursun. Mevlana çölün kumuna bağdaş kurar. Akan gözyaşları kuma değdiğinde altın sarısı kum taneleri kehribar rengine bürünmektedir. Kerbela taşına dönüşen kumları alır, koklar, öper. “Ne kadar da Hüseyin kokuyorsun” der, bağrına sürer kumları.”

Kerbela…Kerb ve Bela (Hüzün ve Bela) yeri.

Baskı ve zulme boyun eğmemektir kerbela. Haksızlığa karşı başkaldırıdır. Hak alma yolunda canı pahasına verilen bir mücadele.

İmam Hüseyin ve aile efradından 72 kişinin zalimce şehit edilmesiyle yaşanan bir faciadır kerbela.

İslam dünyasının içine bir hançer gibi saplanmış ve halâ kanayan bir yaradır kerbela.

Makam ve Mevki uğruna insanı bile kesenlerin olabileceğinin kanıtıdır kerbela.

O tarihte bir savaş değil, katliamdır.

Susuzluğun simgesidir kerbela. Zulmün, zalimliğin, eziyetin, hainliğin

İnsanlığın öldüğü yerdir kerbela.

Dinle, mezheple, kahramanlıkla hiçbir ilişkisi yoktur kerbelanın. Kerbelanın doğru anlaşılması gerekmektedir. Kerbelayı anlamak zalimi ve zulmü anlamaktır. Bazı çıkar odaklı gurupların, kerbelayı Alevilik-Sünnilik gibi mezhep kavgasında malzeme olarak kullanması çok yanlıştır Kerbela olayı mezhep farklılıkların bir ölçütü olmamalıdır. Ayrıca hiçbir mezhep din değildir. Mezhepler tamamen beşeri oluşumlardır ve dinin anlaşılma biçimidir. . Öyle ki, namert Yezit’in adını günümüze kadar getirip tarih boyunca bir ayrışma içerisinde birbirimize atıfta bulunarak “Yezit” bile dedik. Kerbela da şehit olanlar ve hatta öncesinde Peygamberimiz (SAV) onların şehit olacağını biliyorlardı. Onlar şehit olacaklarını bile bile şehit oldular ve şehadet şerbetini içtiler. Yezidin ise ne olduğunu veya olacağını tahmin bile edemiyorum. Yani ne kerbela da şehit olan ehli beyt Aleviliği temsil etmiştir, ne de Yezid sünniliğin temsilcisi olmuştur. Bu ayrıştırmadan başka bir şey değildir. Oysaki, kerbela olayı Alevi-Sünni demeden tüm Müslümanları ağlatmıştır. Kimler ağlamadı ki solan peygamber çiçeklerine. Kimler ağlamadı ki Hz.Ali ve Hz.Fatıma yiğitlerine.

Hz. Peygamber (SAV), Hüseyin (a.s)’ın şehit olacağını, diğer musibet ve sıkıntılarını kızı Fatıma (a.s)a haber verdiğinde Fatıma (a.s) çok ağladı ve şöyle dedi:

“Bu sıkıntı ve musibetler ne zaman vuku bulacaktır?”

Peygamber (SAV); “ Ben, sen ve Ali dünyada olmadığımız bir zamanda buyurdular.

Fatıma (a.s) bu sözü duyunca ağlaması şiddetlendi. Sonra; Kim Hüseyinime ağlayacak ve onun için eza darlık edecektir? dediğinde de Peygamber (SAV) şöyle buyurdular:

“ Fatımacığım! Ümmetimin kadınları, Ehl-i Beyt’imin kadınlarına, erkekleri de erkeklere ağlayacaklar. Her yıl onun eza darlığı yenileyecekler (canlandıracaklar). Kıyamet günü olduğunda sen kadınlara, ben de erkeklere şefaat edeceğiz. Kim Hüseyin’in sıkıntı ve musibetine ağlamış olursa, onun elini tutup cennete götüreceğiz. Fatımacığım! Kıyamet günü, Hüseyinin musibetine ağlayan göz dışında bütün gözler ağlayacaktır; o göz cennet nimetlerine ulaşmak için gülecektir.

O gün Hz.Hüseyi’nin başını ortadan kaldırarak yok ettiğini zanneden yezit, hiçbir zaman onun sevgisini yüreklerden kaldıramamıştır. Asırlardır herkes ağlamıştır kerbela olayına. Çocuk yaşda ki Mevlana’dan tutunda önceden haberi olan sevgili Peygamberimiz (SAV), Hz. Fatıma, Hz.Ali ve hatta kendileri bile. Bu ayda yeryüzü ağlıyor, gökyüzü ağlıyor, melekler ağlıyor. Alevi-Sünli herkes ağlıyor. Acı hepimizindir, feryat-figan hepimizindir. Gözyaşlarımız bir daha kerbela olmaması içindir. Rabbim bu ümmete bir kerbela daha yaşatmasın. Saygılarımla.

Leyla YARGI MANTAR

yargı[email protected]