Aşk
Aşkın ne zaman doğduğunu bilemiyoruz, belki de Havva ile Adem’den bu yana vardır. Veya göreceli bir kavrana tutundu insan oğlu.
Aşkta zamana göre , yaşanan yüzyıla göre şekil alarak değişmiş sanki. Görünen o.  Ama insanlık tarihinde önemli yer tutmuştur. 
Okur yazarlığın olamadığı, kıt olduğu dönemlerde dilden dile masalsı aşklar anlatılırmış.
Mesela ninelerimiz  Leyla ile Mecnun, Kerem ile Şirin, Aslı ile Ferhat masalındaki aşklarla sevmişler eşlerini.
Onları örnek alıp aşkla onlar gibi bakmışlar, sevmişler, büyütmüşler yüreklerini.
Mendillerin uçları yanmış, ilmek, ilmek şekil olmuş yarlerine bir tutam saçlarıyla aşklarını bağlamışlar zaman içinde.
İlerleyen zamanlarda mektuplar  bağ olmuş gönüllerde.
Filimlere konu olmuş aşklar, filimler dizilerdeki gibi yaşanmaya başlanmış.
Senede Bir Gün filmi gibi tek bir gün buluşabilmek için ömür vermişler sevdalarına.
Al  Yazmalım filminde vefa ile bakmışlar aşkın emekle yaşadığını  değerlenmiş duygular.
Birini bir ömür sevmek denmiş aşkın adına.  
Onun için her zorluğu ve her güzelliği yaşamak olarak fikir edilmiş gönüllere.

***
Sonra diziler, basın yayın derken aşkın cılkı çıkmaya başladı . Aşkı öldürmeye başladılar.
Kavak Yelleri gibi dizlerde arkadaşımın aşkı diye bir ömür içinde saklanan aşklar önemini yitirdi. Onda bitti bende başlasın benim olsun kavramında duygular yeni bir boyutta yer edinmeye başladı.
Bu gün benle ben bıkanınca başkasıyla da olabilir diye aşkları eskittiler şimdiki orta kuşağın zihninde. Bağlar kopmaya başladı.
Hele sanal dünya dedikleri sosyal medya işin içine girince duygular iyiden yok sayılıyor, günümüzün aşklarında
Günlük ilişkilerle yaşanıyor her duygu. 
Bozuk para gibi harcanıyor sevgiler.
Bu gün benim yarın kimin olursa olsun diye bakıyor gençler hayata ve aşka.
Ne ilişkinin önemi 
Ne sevmenin değeri 
Ne de sevgiye, aşka verilen emeğin vefası kaldı yaşanan günü birlilik oluşumlarda.
Duygusuz, çıkarcı ilişkilerde evliliklerde yaşayamaz oldu.
Kanunlarla desteklenen (Zinanın suçtan çıkarılması , imam nikahı vs.) Özel hayat denilerek  hoş görünmeye çalışılan hadiseler duyguları bulandırdı, aşkı önemsizleştirip, sevgiyi öldürdü.
Duygusuzluk aile yapılarında boy gösterdi, kutsalımız aile bağını da gün geçtikçe zayıflamaya başladı.

***
Oysa aşk
İnsana insan olduğunu hissettiren ve belki de yaşamı boyunca tadabileceği en tarifsiz duygudur 
Sonunda mutluluk da olsa, acı da, bir süreliğine dünyadaki her şeyi güzelleştiren, en önemlisi de iki insanı tek ve bambaşka bir insana dönüştüren muhteşem duygu... Değimlidir?
Hayatımızın  en güzel yönüdür. Acısıyla, tatlısıyla.
Aşk! Akan suları durdurmaz mıydı?
Nelere yetmez sevmenin gücün? Dağlar delinmemiş miydi?
Otuz iki dişi çektirmemiş miydi?
İşte insanlığın ilk gününden bugüne kadar üzerine sayısız söz söylenmiş olan bu benzersiz duygunun adı değimlidir? Aşk. yüzyıllarca sözle, yazıyla, şiirle, mektupla sevdiklerine tarif etmeye çalıştı insanlar duygularını, AŞKLARINI.... 
Bu sözlerin bazıları sadece sevilene özel kaldı, yaşayanlar arasında yaşandı.
Bazıları ise tüm dünya aşıklarına ilham oldu, destanlaştı.
Şimdi sorsak, ilk aklınıza gelen ünlü aşk şiiri, mektubu hangisi diye, hemen herkesin verecek bir cevabı vardır. 
Peki ya, dünyada yazılmış ilk aşk mektubu, acaba kim tarafından, nasıl biri için yazıldı? 
Dünyanın bilinen ilk aşk mektubu, M. Ö. 2300-2500 yılları arasında, bizim topraklarımızda yazıldı...
Evet yanlış duymadınız... 
Bu yıllar arasında Mezopotamya'da, güzelliğiyle tanınan Enlil isminde Sümerli bir rahibe yaşıyordu. Ve rahibe, Su-sin ismindeki dönemin kralına aşıktı. Sonra, gün geldi çattı; rahibe kendisini krala fark ettirdi... Bu sayede de büyük aşkına kavuştu ve Sümer kralı Su-sin ile evlendi.

***

Sevda yıllar geçse de gözlerinin içi parlayarak bakabilmektir. Işıl, ışıl gülümsemektir gönül eşine..
Yola bakan gözünde oluşuveren endamını beklenmesidir. 
Sevdiceğini gördüğünde atan kalbi, heyecandan titreyen elleridir. 
Bir ömrü onu aynı özlemle anmaktır.
Trabzon Maçka da 80 yaşında sadece bir nefes olan eşini, elini tutamam diye hastaneye yaptırmayıp kendi bakması dır sevgi. Çocuklarına dahi bırakmayıp kendinin bakmasıdır aşk
Belki umuttu. 
Belki hayata bağlanmakta bir hayal. 
Can ipi 
Hayat bağı gibi duyguyla bağlanmaktı hayata aşk.
Çıkar odaklı yaşamak her şeyi bitirdiği gibi aşkı da yok ediyor.
Oysa aşk iki kişi arasında başlayıp ailede devam eder ve VATANI sarar.
Kalın Sağlıcakla_Aşkla_Meyrem’ce