Gerçi MEB bu işler ile hiç alakadar değil, tamamen müdür beylerin keyfine kalmış tüm yönetim sistemi, her şey keyfe keder…

“Hocam hanım ama siz de daha dün ninenizi Bilsem okullarında öğretmen yapmaya kalkıştınız…

Bugün dedenizi Bilsem okullarında müdür yardımcısı yapıyorsunuz…

Bilsem okulları sizin aile çiftliğiniz mi oldu?” dediğinizi duyar gibiyim…

Her şey keyfe keder olduktan sonra, daha dün keyfime kalmış, Bilsem’de ninemi öğretmen yapmıştım…

Bugün de keyfim öyle istiyor diye, dedemi müdür yardımcısı yapıyorum…

Niye garipsediniz? N’olacak ki?

Görevlendirmeler sınavla değil, keyfe keder nasıl olsa, niye bozuluyorsunuz ki?

MÜDÜR BEYLER YAPARSA OLUYOR DA BEN YAPINCA NİYE OLMASIN?

EKYS’nin hiç önemi, değeri yoksa…

Liyakat ve mesleki tecrübenin hiç önemi, değeri yoksa…

Doktoranın hiç önemi, değeri yoksa…

Akademik kariyerin hiç önemi, değeri yoksa…

Her şey olur…

Bugün müdür beyler köyden arkadaşlarına söz vermiş getirip tepeden inme müdür yardımcısı yapmışsa, kimse sesini çıkarmıyor, bir tepki göstermiyorsa…

Yarın öbür gün dedemi müdür yardımcısı yapacağım derse kim sesini çıkaracak? Tabi ki dün olduğu gibi, yine kimse sesini çıkarmayacak…

Yapar mı yapar, keyfe keder çünkü…

Söz verdi, oldu, bitti, gitti maşallah…

Liyakat ve tecrübe yoksa…

Göstermelik sınav sistemi varsa…

Niye yapmasın, engel mi var?

Ayak oyunu, köy kurnazlığı…

Dün arkadaşını söz vererek getirip Bilsem’de derse girme yetkisi bile yokken müdür yardımcısı yapanların;

Yarın öbür gün de dedesine söz vermeyeceğinin bir garantisi var mı?

HOCA HANIM DEDENİZ BİLSEM’DE DERS VERME YETERLİLİĞİNE SAHİP Mİ?

Yoooo değil…

“Eeee n’apacak dedeniz Bilsem’de?”

Öyle bir şeyler yapıyor gibi gözüksün yeter…

İlla bir şey yapmasına gerek var mı ki?

Yapıyormuş gibi gezinsin yeter…

Maksat şekil olsun, onda mükemmeliz…

Birkaç öğretmeni de herkesin içinde tersledik mi, bu iş tamam…

İster bir şey yapsın, ister bir şey yapmasın, dedemin maaşını cebimden ödeyecek halim yok ya…

Nasıl olsa; ay sonu dendiği zaman tıkır tıkır maaşları hesaplara yatırıyor…

Nasıl olsa; liyakat veya ders verme yeterliliğine bakılmıyor…

Ha Ahmet, Mehmet gelmiş…

Ha dedem gelmiş…

Değişen hiç bir şey yok,

Keyfe keder her şey…

HOCAM HANIM KAMU ZARARI OLMUYOR MU?

Kamu zararı olur mu olmaz mı onu ben bilemem, hukukçu değilim, ama nasıl olsa MEB ona bakmıyor…

Şöyle düşünün…

(Bu kısım kibir değil, durum tespiti için. Başka yöne çekmeyiniz, olayın vehametini bu şekilde yumuşatamazsınız.)

Lise birincisi olan,

Üniversitesiyi çok yüksek netle kazanan,

Matematik öğretmenliğini bölüm birincisi olarak bitiren,

Doktora yapan,

Kendini alanında yetiştiren,

Bilsem’e sınav kazanarak öğretmen olan,

Uluslararası tek yazarlı makale çıkaran,

Uluslararası kitap bölümü yazan,

Bakanlık Çalıştaylarında görev alan,

EKYS’yi kazanan, ben…

Ama Bilsem’de derse girme yeterliliğini bile sağlamamış biri, tepeden inme geliyor, benim başıma yönetici oluyor…

Ne Bilsem’in işleyişini tanır, ne öğrencisini, ne velisini, isimlerini bile bilmiyor…

Okulun öğretmeni değil, derse giremiyor, ama yönetici olabiliyor…

Nerden tutarsanız tutun, tutarsız ve son derece saçma!

Kimse kusura bakmasın.

Daha komik bir şey söyleyim:

Benden çok daha fazla maaş alıyor.

Üst düzey MEB bürokratlarımızın bu abeslikten haberinin olmadığını düşünüyorum…

MEB’DE LİYAKAT SİSTEMİ SINAVA GİRSE

Eğitim sistemimiz liyakate değer vermekten sınava girmiş olsa, kocaman bir sıfır alır. Çünkü liyakatin hiç kıymeti yok, yanından bile geçmiyor…

Üstelik kadın öğretmenlerin yönetici olmaları konusunda sınava girse, yine kocaman bir sıfır alır…

Çünkü 3-5 tane kadın öğretmen hasbelkader yönetici olabilmiş…

Ne zorluklarla mücadele ettiklerini, bıyık egemen bir yönetici anlayışı içinde nasıl görünmez barikatları aştıklarını onlara sormak lazım…

Hep MEB sınav yapıyor…

MEB kendi işleyişi konusunda sınava girseydi, karnesi nasıl olurdu acaba?

“ÖĞRETMENLER, YENİ NESİL SİZİN ESERİNİZ OLACAKTIR” Mustafa Kemal Atatürk

Bir süredir bu önemli, tarihi sözü düşünüyorum…

Yeni nesil, nasıl benim eserim olacak?

Liyakat yoksa, eser ortaya nasıl çıkacak?

Örnek verelim;

Bilsem’i sınavla kazanan bir öğrenci düşünün:

Gelmiş, Bilsem’de ulusal ve uluslararası projeler yapmış…

Çalışmış, çabalamış pek çok sosyal alanda da birincilikleri var…

Liseyi okul birincisi olarak bitirmiş…

Üniversiteyi derece ile kazanmış, dereceyle bitirmiş…

Gelmiş, Bilsem’de sınav ile öğretmen olmuş…

Sonra ayak oyunu ve köy kurnazlıkları ile alakasız biri, Bilsem’de yetersiz ve vasıfsız biri, gelmiş, onun başına yönetici olmuş…

Şimdi bu öğrencim bana dönüp demez mi? “Hocam Liyakat yoksa, beni niye bu kadar uğraştırıyorsunuz?”

Demez mi, der…

Verilecek cevap var mı, var…

“Çünkü onun torpili var yavrucuğum, senin torpilin yok, onun MEB’de dayısı var, senin MEB’de dayın yok” mu diyeceğim?

Gelecek nesillere bunu mu demek istiyoruz öğretmenler olarak, bir düşünelim…

Bugün bana yapılan keyfe keder oyunlar, yarın öbür gün, gelecek nesillere yapılacak çünkü…

Böyle gelmiş, böyle gitmesine izin vermeyeceğim!

Ne pahasına olursa olsun!

88 yıl önce seçme ve seçilme hakkına kavuşan Türk kadını, tarihimizde olduğu gibi, bugün de destanlar yazmaya devam ediyor. Gururluyum.

MEB’DE KADIN ÖĞRETMENLERİN YÖNETİCİLİĞİNİN ÖNÜNDE ÇİN SEDDİ VAR, AŞMAK MÜMKÜN DEĞİL

Koskoca Kuvayi Milliye şehri Balıkesir, bir kadın öğretmeni bir yönetici olarak yetiştirmekten aciz mi?

Koskoca Kuvayi Milliye şehri Balıkesir’de, bir tane ilçe milli eğitim müdürü bile bir kadın öğretmenden olamıyor…

İlçe şube müdürü olan da bir tek kadın öğretmen yok…

İl şube müdürlüklerinde de kadın öğretmen yok…

Müdür beylerden icazet almadan MEB’de yönetici olamıyorsunuz…

Önünüz kapalı, dilekçe verseniz bile Sayın Vali’ye iletilmiyor ki, sümen altı ediliyor…

“Hocam hanım, yazıyorsunuz yazıyorsunuz aylardan beri, bir şeyin olduğu, bir şeyin değiştiği yok.”

Evet hiçbir şey olmuyor, hiçbir şey değişmiyor…

Çünkü müdür beylerin makamları ve keyifleri yerinde…

Mısır’daki sağır sultanlar ise duymak istemiyor…

MADEM YAZILI OLARAK SESİMİ DUYURAMIYORUM

SESLİ VE GÖRSEL BASIN İLE GÖRÜŞMELERİM DEVAM EDİYOR…

Evet bazıları yazıdan anlamıyor olabilir, normaldir, anlamaz anlamaz, yapacak bir şey yok…

Madem öyle, sesli ve görsel basın ile anlatın dediler…

Sonuçta alan uzmanı bir öğretmenim, doktora yapmışım,

Biliyorum ki,

Herkesin anlayacağı bir dil var…

Herkesin anlayacağı şekilde, neden olmasın, ben de çıkarım görsel ve sesli basına, alan uzmanı olarak anlatırım…

Boşuna İstanbul Üniversitesi gazetecilik bölümünü okumuyorum, değil mi?

İletişimim de gayet kuvvetli, anlatımım da gayet akıcı, özgüvenim tam, defalarca yurt dışında ülkemi temsil ettim kongrelerde, görsel basına niye çıkamayayım, olur bence…

MEB’de liyakat niye yokmuş?

Niye EKYS sınav sistemi göstermelik yapılıyormuş?

Balıkesir’de neden tüm yöneticiler erkek?

Benden daha yetersiz biri gelip benim başıma nasıl yönetici oluyormuş?

Münhal listelerde neden ayak oyunları dönüyormuş?

Neden EKYS sınavına girmek isteyen bir kadın öğretmenin iki yıldır ek dersleri elinden alınıyormuş?

Neden sırf yönetici olmak isteyen kadın öğretmenin caydırma yönetimi ile TÜBİTAK proje öğrencileri elinden alınıyormuş?

Neden yönetici olmak isteyen bir kadın öğretmen, ilçe çapında ilk defa sağlık kuruluna, sanki bir sahtekarmış gibi, dayanaksız, sormadan, sorgulamadan gönderiliyormuş?

Neden müdür beyler arkadaşlarına yönetici sözü verebiliyormuş?

Neden kadrolu kadın öğretmen varken yönetici olarak ataması yapılmıyor, şapkadan tavşan çıkarır gibi derse girme yetkisi bile olmayan biri kuruma görevlendirme erkek yönetici olarak getirilebiliyormuş?

MEB’de söz verme ile yöneticilik yapılıyorsa, neden EKYS sınav sistemi var?

SESLİ VE GÖRSEL BASINDAN GELEN TALEPLERİ DEĞERLENDİRME ÇALIŞMALARIM SÜRÜYOR…

Hiç aklımda yoktu, sesli ve görsel basın. Ama çok iyi çalıştıkları kesin, haberdar olup teklif getirdiklerine göre…

Bakalım o zaman bizim Mısır’daki sağır sultanlar duyacak mı?

Yok duymazlarsa, pes etmek yok…

Kimse sanmasın ki, “bu mücadele kalacak tümsekte”…

Öyle sanıyorlarsa, şimdiden söyleyeyim, daha çok bekleyecekler, sus pus…

Bir doktoralı, liyakat sahibi, yöneticilik sınavlarını kazanmış bir kadın öğretmen olarak kafaya koydum…

Gelecek nesillere, liyakate önem ve değer veren bir MEB sistemi bırakmak için mücadele edeceğim…

Boşuna, çeşit olsun diye, göstermelik kurulmadı, Bilsem okulları…

Öyle müdür beyler keyfine göre yönetici seçemeyecek…

İlla ki liyakat gelecek, eninde sonunda gelecek…

Öyle gelmiş, öyle gitmesine izin vermeyeceğim!

Size doktoralı uzman kadın öğretmen sözü veriyorum: gelecek nesiller MEB’de yöneticiliğe liyakat ile gelecek…

İşte o zaman bir kadın öğretmen olarak “ATAM, gelecek nesillere sizin istediğiniz şekilde bir eser bıraktım” diyebileceğim…