Küreselleşme dünyanın umudu ve büyülü bir kavram gibi sunulalı çok olmadı. 21’inci yüzyılın köpürtülmüş ve şımartılmış ve bir bakıma küresel hakimiyet hedefini kamufle ederek yerel değerleri tahrip etmeyi, yerelin sınırlı gücünü dahi kendi küresel gücüne transfer etmeye odaklanan küreselleşme, yaşadığımız yeni yüzyılın ilk çeyreğinde iş ve toplumsal hayatı derinden etkilemiş ve mevcut kültürel, toplumsal, yönetsel ve ekonomik sistem üzerinde onarılması ve dönüştürülmesi güç etkiler yapmıştır.
Bu süreçte küreselleşmenin etki alanını genişleten ve pekiştiren bilimsel gelişmelerin ortaya koyduğu gerçeklikler bir yandan bilişim teknolojileriyle neredeyse müdahale edilmedik ve ulaşılmadık hiç bir nokta bırakmazken, diğer taraftan 2020 yılının başından itibaren adeta insanlığın geldiği bilim ve teknolojik düzeyi test etmek istercesine bir koronavirüs salgını ortaya çıkmış ve insanlık küresel bir tehditle karşı karşıya kalmıştır. Evet! bu tehdit bir bakıma gelişmiş dünyanın bilimsel yeterliliğini test etmenin ötesinde insanlık değerlerinin dünyaya ne kadar hakim olduğunu görmek ve değerlendirmek bakımından önemli olmuştur.
Dünya ve Türkiye’nin Duruşu
Türkiye söz konusu küresel tehdit karşısında insanlık vicdanını pusula edinerek paylaşım ve dayanışma kültürünün en güzel örneklerini sunarak bu süreçten başarıyla çıkarken, Türkiye gibi insanlık adına irade ortaya koyamayan pek çok gelişmiş, iktisadi ve askeri bakımdan büyük güç olan ülkeler sınıfta kalmıştır.
Genel bir değerlendirmeyle acı olsa da belirtmek gerekir ki; pembe renklerle süslenmiş dünya gündemine sunulan küreselleşmenin 21.yüzyılın ilk çeyreğindeki karne notu yazık ki zayıftır, yani karne “başarılı” değildir! Çünkü 21.yüzyılı iyimser senaryolarla anlatan ve yeryüzünü pembeye boyama iddiasıyla sunulan paylaşımcı, refahı bölüşen ve insanlığı kurtarma iddiasında ki beyaz atlı prens yani küreselleşme hareketi, yoksulu kendi haline bırakan, obez sermayenin şişkin ve çılgın egoizminin pençesine terk etmiştir ya da terk etmekte olduğu görülmektedir.
Şimdi yeni bir dünya tesis etme zamanıdır. Bu çerçevede insanlık değerlerinin yaşatılması için dünyanın pusulası, kadim değerleriyle insanı yaşatmayı kadim değer olarak benimsemiş ve paylaşım kültürünü en önemli değer olarak hayatına yerleştirmiş olan Türkiye’ye doğrudur, bu hemen bugün değilse de mutlaka olacaktır!