Türkiye’nin uluslararası saygınlığı yok oldu. Emperyalist devletler, Ortadoğu’da kan akıtmaya devam ederken, mola verdiklerinde ya da canları çok sıkıldığında Türkiye’yi soykırımla suçlayıp sandalyelerine oturuveriyorlar. Nasıl olsa sandalye rahat, bizim PKK’lı teröristleri de besleyip bağılarına basmışlar. Tek dertleri; acaba sabahtan güne başlarken, yeni bir ülke daha şu uyduruktan Ermeni soykırımını tanır mı?
Ve belgeler… Belgeler yalan söylemez. Yıllardır sırtımıza çakmaya çalıştıkları kamburun aksine: Ermeniler, Kürtleri ve Türkleri asıp keserek, İstanbul’da padişaha bombalı saldırı yaparak, Osmanlı Bankasını basarak, onlarca kişinin ölümüne yol açtılar. Ermeni teröristlerin Rus askerlerinin desteğiyle Erzurum’da Kars’ta Trabzon’da kadın ve çocukları nasıl asıp kestiklerini, Rusya ve Fransa’nın nasıl silah ve askeri destek verdiğini rüyanızda görmenize gerek yok. Rus arşivleri kanıtlıyor. Katliamlarını paylaştıklarını göstermek için Vladimir Putin ve François Hollande, Ermenistan’a koşarak çiçek gösterisi yaptılar. Putin’in Rusya’sına uyguladıkları ambargoyu ne çabuk unuttu Fransa? Libya’da ABD’yle işbirliği yapıp Kaddafi’yi katlettiren Fransa! PKK’lı teröristleri besleyen Fransa…
Geçenlerde ABD’de Türk bayrağı açan gençler dans ederek “Next 100 Years!” ve “Peace” yazan pankartlar taşıdılar. Benim hoşuma gitti. Geçmişe değil, geleceğe bakan, psikosomatik hasta kafalara ders veren bir tavır. Varsın papağan gibi 100 yıl daha konuşsunlar. Varsın arşivleri açmaktan, Ermenistan başbakanı gibi korkup kaçsınlar. Varsın ekonomik zorluklar nedeniyle Ermenistan’dan Türkiye’ye çalışmaya gelsinler. Ve de tarihçileri susturup, parlamentolarında Türkleri aşağılamak ve AB’ye almamak için soykırım kararları aldırsınlar. Güneş balçıkla sıvanmaz!
Gelelim 1 Mayıs’a… Türkiye’de bir başkadır 1 Mayıs’ı kutlamak. İşçilerin Taksim’e çıkma mücadelesiyle, onları çıkarmamak için otobanlara kadar konuşlandırılan polisin mücadele günüdür 1 Mayıs. Bu nedenle her sene polisin teçhizatları tamam olur(fıskiye, biber gazı, cop vs.), işçilerin de öyle(gaz maskesi, sırt çantası, ilk yardım paketi)…
Bu arada bir yıldır sandıklara koşuyoruz; sanki işe yarıyormuş gibi… Geçen sene önce yerel, sonra da cumhurbaşkanlığı seçimi oldu. Şimdi de 7 Haziran’da genel seçim var. Yani stres tipi 3 olacak. Ben de artık mevcut siyasi partilere karşı gösterdiğim toleransın, verdiğim oyların, yazdığım yazıların ve çabalarımın limitinin dolduğuna inanıyorum. Peki çıkış yolu nasıl bulunabilir?
Artık katıksız ATATÜRKÇÜ bir parti istiyorum. Silivri’de haksız yere hapislerde çürütülen aydınlarımıza, askerlerimize, gazetecilerimize en başından beri destek vermiş olan İşçi Partisi’nin, isim değişikliği ve partiye katılan yepyeni vatansever yüzlerle yoluna VATAN PARTİSİ olarak devamına destek vermek istiyorum. Artık CHP’deki fikir bölünmüşlüğünü, geriye gidişi, Atatürk’e ve tarihimize yapılan hakaretleri hazmedemeyeceğimi biliyorum. CHP tabanında çok değerli insanların olmasına rağmen, özellikle üst yönetimde meydana gelen çürümeye güçlerinin yetmeyeceği bellidir.
Ülke bu durumlara düşmüşken, etrafımızdaki ülkelerde kan gövdeyi götürürken, sadece ATATÜRK ilkelerine, birlik ve bütünlüğe bağlı olan bir partiyle bu karanlıktan çıkış sağlanabilir. Kendi tarihine ve kahramanlarına hakaret eden kimilerini, önseçime dahi sokmayarak milletvekili adayı olarak atayan CHP’nin şayet olsaydı, önce kendine hayrı olurdu. Oysa ki kendi içindeki çekişmelerini yıllardır çözememiş bir siyasal partinin, ileride iktidara gelse bile yöntemler konusunda tıkanacağı aşikardır.
Artık ilkeleri geri plana iterek, önümüze mecburiyetten gelen bir partiye oyumu vermek yerine, samimiyetlerine ve ülke sevgilerine inandığım güzel yüzlere oy vermek istiyorum. Siyasi kaypaklıkların olmadığı, düşünce temelli bir oluşuma şans tanımak istiyorum. Kısacası, Vatan Partisi’ne oyumu vermek istiyorum. Bu düşüncelerle gideceğimiz seçimin ülkemiz adına hayırlı olmasını temenni ediyorum.