27 Mayıs 1960 da gerçekleştirilen askeri darbe döneminde ilimizin bir köyünde ilkokul öğretmeni olarak görevli idim.
O yıllarda köylerde beş yıllık bir eğitim öğretim gerçekleştiriliyordu. Çoğu yerleşim biriminde öğretmen beş sınıfın eğitim öğretiminden sorumlu idi.
Yalnız bir sınıfın eğitimi o yıllarda ancak okul yeni açılmışsa bulunuyordu.
Çoğu kez öğretmen birden çok sınıfla uğraşmak ve onları yetiştirmekle sorumlu idi. Kısaca yalnız tek sınıf okutan öğretmen o döneme göre çok şanslı idi. O dönemde köyde görev alan bir eğitimci olarak tek sınıfla uğraşmak bana nasip olmadı. Kısaca öyle bir şans beni bir türlü bulmadı.
Kırsal alanda görev yüklenmek için yetiştirilen köy çocukları köylerde o yıllarda yeni, yeni görev alıyorlardı. Köyde görev alan öğretmen için okulun hemen bitişiğinde birde lojman bulunuyordu. Öğretmen o günün şartlarına göre modern bir yapıda ikame etmeliydi. Okulların çoğu köylü tarafından yapılmıştı.
Nüfusun %80 ‘i köylerde yaşıyordu. Köyde ikame eden halk tüketim için ne gerekli ise kendisi üretmek zorunda idi. Kısaca insanlara toprak çok yakındı. Her ürün doğalın sağladığı koşullarda olgunlaşıyordu. Kırsal alanda yaşayan insanımız toprakla uğraşmak zorunda idi. Kırsalda çok toprak sahibi olanlara ağa adı verilmişti. Ağalar köyün genellikle söz sahibi olan kişisi idi. Köyde devletin bir kolu olan muhtar ile öğretmen yasaları uygulamada güçlüklerle karşılaşıyordu. Çoğu yerde muhtar, öğretmen, imam birlikteliği çok iyi sonuçlar veriyor, o yerleşim biriminde yaşayanlar sorunsuz bir yaşam sürdürüyordu.
Askeri müdahale sonrası köylere gönderilen bir yazı ile “Köyü Kalkındırma ve Güzelleştirme Dernekleri” oluşturulması istendi. Sanırım bu olay kırsal alanın dernekleştirilmesinde atılmış ilk adımlardan birisiydi.
Köy sokakları değişik dönemlere göre kişilerce yapılan müdahale ile daraltılmış, kağnı ve araba köy içersine giremez hale gelmişti. Motorlu taşıtların köylere dek ulaşmasından sonra dar sokaklar kendiliğinden sorun oluyordu. Köylü motorlu taşıtını evinin önüne kadar gelmesini arzuluyor, ancak yolların dar oluşu bu eylemi engelliyordu. Oluşturulan dernekler sanırım ilk hamle olarak köy içi yollarını düzene koymada görev almışlardır.
Müdahale sonrası köylerin çoğunda muhtarlıklar öğretmenler tarafından yürütülmüştür. Derneklerin kuruluşunda ve işleyişinde öğretmenin en önde görev aldığını görüyoruz. Muhtar, öğretmen, imam üçlüsü deyimi 27 Mayıs Devrimi ile ülke çapında uygulamaya konulmuştur. Muhtarın tek başına yapamadığı çoğu eylem bu birlik sayesinde gerçekleştirilmiştir
Ben müdahale sonrası muhtarlık yapmadım. Yöneticilere muhtarın olumlu çaba içersinde bulunduğunu bildirdiğimden herhangi bir sorunla karşılaşmadım. Muhtarla işbirliği içersinde oluşumuzu köylü günlük hayatında yaşıyordu.
O dönemde gerçekleştirdiğim dernek sayesinde köyde mera, otlak, sulama sorunu gibi bir sorun yaşanmadı, Meralar eylemlerle genişletildi. Hayvancılığın önü açılmış oldu bir bakıma.
Kalkınma ve güzelleşme Dernekleri sayesinde köy mezarlıkları bir düzene kondu, mezarlığın etrafı taş duvar yada dikenli tellerle çevrilerek koruma altına alındı. Mezarlıklarda hayvanların görülmesi olayına son verildi, bu arada mezarlıklar köyün yanı başında birer küçük ormana dönüştürüldü.
27 Mayıs 1960 ile 9 Temmuz 1961 arasında ülkenin akil insanlarından bazıları Milli Birlik Komitesi tarafından görevlendirildi. Anayasa Hazırlama Komisyonunda hemşerimiz Hıfzı Veldet Velidedeoğlu da görev aldı.
Anayasa oylaması öncesi Çorum’a gelen Hıfzı Veldet Velidedeoğlu saat kulesi etrafında ki meydanda düzenlenen tanıtım mitinginde uzun bir konuşma yaparak “HALK OYLAMASINA SUNULACAK BU ANAYASA ÇOK MODERN VE ÖZGÜRLÜKLERİN SUNULDUĞU BİR ANAYASADIR. BU ANAYAYANIN HENÜZ DÜNYADA BİR BENZERİ YOKTUR. BİRAZ MÜREKKEP YALAMIŞ BİR HEMŞERİNİZ OLARAK BU ANAYASA YA BEYAZ OY VERMENİZİ İSTİYORUM” DEMİŞTİ.
VELİDEDEOĞLU, kendisinin parlamenterlikte gözü bulunmadığını, bir gün öyle bir arzum olursa bana bu meydanı hatırlatmanızı diliyorum dedi. Velidedeoğlu zaman, zaman Çorum'a uğradı, kendisine senatörlük önerisi götürüldüğünde saat kulesini anımsatmıştı.
9 Temmuz 1961 de yapılan anayasa oylamasında Çorum 61 anayasasına hayır dedi. Sanırım kırmızı oyların çoğunlukta olmasına en çok Velidedeoğlu üzülmüştü.
Çorumlu Hıfzı Veldet Velidedeoğlu‘na hizmetlerine karşılık şehir parkına adını vermişti. Genç kuşak parka Yunus Emre adının verilmesini bir gün gündeme getirirse sonuç ne olur diye bir düşünmemiz gerekmez mi?
İsim değişikliği çok değişik tepkileri yaratır. 1950 ile 1960 yılları arasında dünyaya gelen çocukların adı Menderes iken 60 sonrası değiştirilmiştir. Bu çeşit eylemler insanlara hiçbir zaman puan kazandırmaz. Yaptığımız bir eylem ömür boyu yakınlarımızı olumsuz etkilememeli diyor, okurlarımı saygılarımla selamlıyorum.