Apartmanlarda; sivil savunmacı, itfaiyeci, sağlıkçı, hukukçu, eğitimci, din görevlisi, elektrikçi, usta, amele vs. farklı meslek gruplarından komşuların olması birer nimettir. Bu nimeti kullanabilmek apartmanın yararınadır. Örneğin; bir toplantıda sağlık sektöründe çalışan komşunun, apartman sakinlerine 10 dakika basit ilkyardım bilgisi vermesi kim bilir nerelerde can kurtulmasına sebep olabilir. Veya itfaiye teşkilatında çalışan bir komşunun olası yangın tehlikeleri, bilinçli müdahale edilmesi ve yangın söndürme cihazının kullanımını uygulamalı olarak göstermesi hangi başlangıç yangınlarını söndürüp, daha büyük felaketlerden kurtarır. Bu örnekleri çoğaltabiliriz…
‘Söylersen unuturum, gösterirsen yarısını hatırlarım ama uygulamalı yaptırırsan hiç unutmam ve ihtiyaç halinde doğru müdahale ederim’ diye güzel bir söz var. Bunun için tatbikatlar önem arz eder.
‘Mum dibini ışıtmaz’ sözüne muhalif olmak ve Çorumluyuz, öncelikle çevremizden sorumluyuz prensibince -Allah korusun- gelecekte apartmanda meydana gelebilecek olası yangınlarda komşuların bilinçli müdahale etmesine ve yangın söndürme cihazlarını doğru olarak kullanmasına vesile olabilmek, olumsuzluk yaşanması halinde işin uzmanı olarak vicdanen rahatsızlık yaşamamak adına bahçede mini bir tatbikat yapmak istedim. Apartman yöneticisi olarak panoya: YSC doluma verileceğinden, pazar günü şu saatte bahçede mini tatbikat yapılacak ve uygulamalı olarak kullanımı gösterilecektir. İsteyen komşuların bahçede hazır bulunması diye ilan astım. İlan bir hafta durdu.
Belirttiğim saatte bahçeye indim, ateşi yaktım. 30 dairelik (80-100 kişi) apartmanda tabiri caizse yaktığım ateşi ben söndürdüm. Pardon oğlumla söndürdüm. O da herhalde babası yalnız kalıp, utanmasın diye iştirak etti. Yani apartmanda yaptığım tatbikata bir kişi katıldı o da oğlum. Hâlbuki bu bilgiler benden ziyade, hiç bilgisi olmayanlara lazım. Tabi onları da gönüllü olarak bulmak lazımdır. Kimseyi eleştirmek haddime değil ama maalesef acı bir gerçek. Mesleğimiz olmasa belki de bende aynı durumda olacaktım. Let it be – bırak kalsın, boş ver, kim aşağı inecek diyecektim…
Aslında bu görüntü, ülkemiz insanının temel afet bilincine bakışı açısından basit ama üzerinde kafa yorulması gereken bir örnektir. Çünkü doğumdan ölüme kadar hayatın her safhasında lazım olabilecek konular ama maalesef ülkemizde birazcık garip. Aile, apartman ülkenin testisi gibidir. ‘Testide ne varsa dışarıya o sızar’ hesabı, ülke genelinde de bu konulara bakış açımız ne yazık ki pekte alkış alacak şekilde değildir. Öncelik sıralamamızda belki de sonlarda. Çünkü her akşam haberleri izlediğimizde eften püften basit tedbirsizlik nedeniyle onlarca insanımızın canının yandığını üzülerek izliyoruz. Bazen -bu kadarda olmaz- demekten kendimizi alamıyoruz.
Afetlerde, yangınlarda, ilkyardımda neden çok bedel ödediğimizi görebilmek adına, birkaç tane ilginç örneği sizlerle paylaşmak istiyorum ki, torunlar aynı hataya düşmesin.
Geçmiş yıllarda olduğu gibi bu senede gönüllü olarak öğrenci velilerimize (doğalgaz-yangın-deprem-ilkyardım konularında) bir saatlik konferans verelim istedik. Geçenlerde bir okulumuza gittim. Salon bomboş. Arkadaşlar tedirgin oldu. Hocam inan 500 tane davetiye gönderdik. Ancak 25 kişi geldi. Dedim siz rahat olun biz alışığız. Zaten bu tür programlara beklenen seviyede katılım olsa ülkede yaşanan felaketlerde bu kadar can mal kaybı olmaz. Tecrübeler gösteriyor ki, davet ettiğiniz sayının % 10’dan fazla bulamazsınız. (Özel yöntemler kullanarak katılımı sağlamak bunun dışında)
Yine yıllar önce Osmancık’ta ilçe halkına yönelik ‘Deprem ve Korunma’ konulu konferans verelim dedik. Belediyeden üç gün ilan edildi. Cuma günü Müftü Bey camide vaazda duyurdu. Katılım sadece 50 kişi. Onun da % 70’i Kaymakamlık emriyle resen katılan daire amir ve memurları.
Bir sohbetimizde, eski Vali Yardımcımız Sefa Çetin Beyle bu tür konularda konuşurken; ’Bir milyon nüfuslu Mersin’de tatbikat yapıldı. Çoğu görevli personel olmak üzere sadece 90 kişi katılmıştı. İngiltere’de yüz bin nüfuslu bir şehirde tatbikat yapıldığında 7 den 70 yaşına kadar, 1.000 kişinin katıldığına şahit oldum’ demişti.
Yine Kaymakam Bey: ‘İngiltere’ye dil eğitimine gittiğinde kaldıkları yurtta habersiz gece yangın tatbikatı yapıldığını, yurtta kalan herkesin mecburi tahliye edildiğini ve diğer ülkelerden gelen öğrenciler sonuna kadar beklerken, Türklerin çoğunun, tatbikatı beklemeden hemen uyumak için geri yurda çıktığını’ anlatmıştı.
Sakarya depremi öncesi, deprem konulu panel düzenlenmiş, 1000 adet davetiye gönderilmiş ancak katılımcı sayısı sadece 20 kişi. Depremin akabinde aynı tür konferans düzenlenmiş, bu sefer salon almamış. Aynı konuşmacı olan Profesör, bu durumu ‘Deprem yaşanmadan aynı konu için dinleyici bulamazken, deprem sonrası boş koltuk bulamıyoruz’ diye ifade etmiştir.
Öğretmenlere verdiğim seminer sonrasında, bazı arkadaşlar: ’Hocam bizim apartmana davet etsek, bir bilgilendirme yapabilir misin deyince, hay hay. Yeter ki ortamı hazırlayın, gece gündüz fark etmez demiştim. Ancak gidiş o gidiş. Muhtemel ki, arkadaşlar söyledi ama apartmanlarından talep görmedi.
İstanbul’un Şişli ilçesinde gece yarısı kamu kurumlarıyla ortak olarak deprem ve kurtarma tatbikatı yapıldı. Sonuç mu? Onlarca vatandaş gece gece rahatsız edildik diye, belediye başkanlığına şikâyette bulundu.(M.Sarıgül)
İstanbul’da Boğaziçi üniversitesinde Afet konulu bir toplantı düzenlenir. Toplantıya katılım için yüzlerce davetiye gönderilir. On taneden fazla konuşmacı var. Fakat buna mukabil sadece 4 kişi dinleyici bulunmaktadır. İkinci gün bir gazete de haber şu şekilde yer alır. Asıl fay hattı bu (23.03.2006/tv8)
‘İnsanları felakete sürükleyen şeyler, bilmediklerinden ziyade bildiklerini sandığı şeylerdir. Çünkü bildiğimizi zannetmemiz, öğrenmenin en büyük düşmanı olmuştur.(C.Bernard)
*
TAVSİYE: 50 yılın birikimi olan, muhtevasında 660 adet farklı nükteli nasihatin yer aldığı Mahirane Söylemler ve Susamak kitaplarımı mutlaka okumanızı ve evlatlarınıza okutmanızı samimi olarak tavsiye ediyorum. Yukarıdaki telefondan iletişime geçerek, benden imzalı olarak (tanesi 50 TL) temin edebilirsiniz.