Takvimler 4 Mart 2023’ü gösteriyordu. Yolumuz bir şekilde Osmancık ilçesine düştü. Yolum uzundu. Burada konaklama kararı aldım.

Nereden bilebilirdim Osmancık’ta da yazacağımı. Âdetim olduğu üzere şehri kendimce gezip gözlemlerimi kaydederek daha önce yazdığım gazetelerden birinde neşredecektim.

Eskiler “Bülbülün yüz türküsünün doksanı gül üzerine” dediği gibi bizim de yolumuz Osmancık Haber gazetesiyle de kesişti. Ünye, Terme, Merzifon derken artık Osmancıkta da yazacağım. Biliyorum siz beni tanımıyorsunuz. Ancak her hafta sizinle olacağım. Bazen Osmancık ile ilgili, bazen de başka konularda kaleme aldığım konuları sizinle paylaşacağım.

Osmancık… İçinden ülkenin en büyük nehrinin geçtiği iki şehirden biri. Bazen nazlı nazlı, bazen de bendine sığmayan şekilde coşan nehir…  Osmancıktan da geçtiği için ne kadar mesut kim bilir?

Bakmayın siz Koyunbaba Köprüsünün altından geçerken şarkılar söylediğine. O, geçtiği yerler hakkında öğrendiklerini Koyunbaba Köprüsü altından geçerken kimsenin duyamayacağı şekilde fısıldıyordur. Kim bilir…

Sivas ilinin Kızıldağ’ın güneyinde küçücük kollarla büyüyüp 1355 kilometre yolu dolaşıp Karadeniz’de denizle hemhal olmakta. Geçtiği yerlerden haberler ve esintiler getirmekte.

Kızılırmak, Osmancık kadar güzel bir yerden geçmemiştir. Çünkü ilk defa göreni bile kendine hayran bırakan asude bir şehir Osmancık. Her haliyle gönül kokuyor.

Her ne kadar Koyunbaba köprüsüne benzesin diye başka bir köprü yapmış olsalar bile sanırım tarihi köprünün ne kadar güzel olduğunu ve hiçbir eserin ona benzemeyeceğini göstermek için yapmışlar.

Tarih ve gönül kokan bir şehir. Kim bilir kaç susamış kişi Baltacı Mehmet Paşa çeşmesinden su içmiştir? Kaç kişi İmaret Camiinde huşu ile ibadet etmiştir? Kaç kişi Koyunbaba türbesini ziyaret ederek ruhuna Fatiha okumuştur? Kaç şık ve dertli Koyunbaba köprüsü üzerinde düşünceler içinde volta atmıştır?

Kaç kişi Kandiber kalesinden şehre bakmıştır?

İleriki zamanlarda bu konular teker teker ele alınacak, misafir gözüyle Osmancık ile ilgili öğrendiklerimizi bir Ordulu gözüyle sisinle paylaşılacaktır.

Hiç kimse bir şehri içinde yaşayanlar gibi hissedemez. Çünkü her gün nefes aldığı, üzüldüğü, sevindiği, yarınlara dair hayal kurduğu ve yıllardır burada yaşadığı şehri bizim gibi hariçten gelenler yerlileri gibi anlayamaz, anlatamaz. Çünkü hissetmek için yaşama lazım.

Osmancık’ı yaşamak ta, Osmancıkta yaşamak da bir ayrıcalıktır.

En güzel yarınlara…

ÇİÇEK GİBİSİN

Mecnûn’un içinde Leylâ misali,
Kıpır kıpır atan yürek gibisin
Maşûkun okşarken zülfün telini
Mahzûn mahzûn bakan bebek gibisin.

Gönlüme yer etti bil ki her hâlin
Bir peri sûrettir hüsn ü cemâlin
Gözümün önünden gitmez hayâlin
Sultândan dilenen, dilek gibisin.

Bir semender gibi mekânım ateş
Yanarım nârınla ben yavaş yavaş
Sönüktür yanında en güzel kumaş
Mücevher işlenmiş ipek gibisin.

Sakın ha sebepsiz gitme ansızın,
Sürer senelerce yürekte sızın.
Öyle tatlıdır ki sözün ve nâzın
İçi balla dolu, petek gibisin

Kıskanır hüsnünü lâle ile gül
Sakınır konmaya dalına bülbül.
Senin gibi kokmaz menekşe sümbül,
Râyihalar yayan, çiçek gibisin.