Afetler hakkında toplumu bilinçlendirmek önem arz etmektedir. Maalesef bizim toplum da bu tür etkinliklere pek rağbet olmaz.

(Sakarya’da 17 Ağustos öncesi konferans düzenlenir ve bunun için 2000 davetiye dağıtılır ama sadece 20 kişi katılır. Bunun da çoğu görevlidir. Deprem sonrası tekrar konferans düzenlenir bu sefer salonda yer bulunmaz – Merhum A.Mete Işıkara)  Bunun için farklı tarzlar düşünülmesi gerekmektedir. Bende bu bağlamda Valilik makamından onay alarak Çorum Ulu Cami’de (2013) Cuma günü namaz öncesi, sinevizyon eşliğinde, merkezi sistemle tüm camilere ulaşacak şekilde deprem sunumu (vaazı) yaptım. Genelde Türkiye’de özelde Çorum’da ilk defa yapılan böyle bir etkinlik dikkat çekti. Hatta sunum sonrası cami cemaatine mikrofon uzatıldığında çok güzel olumlu tepki verdiler ve devam etmesini istediler. Ayrıca bu faaliyet basın aracılığı ile seksen ilde ki mahalli gazetelere, haber sitelerine haber oldu. Ama ne yazık ki, müftülüğümüzü de onura etmek adına ‘’…müftülüğümüz ile ortaklaşa yapılan faaliyet denmesine rağmen’’ il müftülüğü sitesine haber ol(a)madı. Hatta aynı gün zamanın müftüsü ile bir okul etkinliğinde karşılaştık, -hiçbir sıkıntı yaşanmamasına (birde eski kurum personeli olarak) rağmen- ‘’Emeğine sağlık, teşekkür ederiz. Farklılık oldu’’ diyemedi. Bu durum çok ama çok garibime gitti.

Çorum merkez Ulucami, Huzur cami, Çatalhavuz cami, Tevhit cami ve Osmancık, Uğurludağ, Ortaköy, Alaca ilçelerinde aynı şekilde konuşma yaptım. Çok memnuniyet yaşandı. Hatta bazı cemaat -ilçe müftüsünün ifadesi-  ‘’her hafta bu hoca gelsin’’ demiş. 

Uğurludağ ilçesindeki konuşmamda, camide düdük örttürünce bir cemaat ‘’o ne la, baskın mı var?’’ diye bağırdı.

Ortaköy ilçesindeki konuşmamda -biraz savaşlardan bahsetmiştim- ise, (o zamanlar ABD Irak’a saldırmıştı) konuşma sonunda bir cemaat ayağa kalktı ‘’Hocam, senin ağzın dualıdır. Bir dua ette Amerika kahrolsun’’ deyince, ‘’Hacım, dua önemli ama dua ile kahrolsaydı çoktan kahrolurdu. Onun için duaların işlerimizle buluşması lazım’’ dedim. 

24.01.2020 yılında Osmancık Ulucami’de yaptığım konuşmada depremde çocukların güvenliğini anlatırken ‘’Elazığ’da bir deprem olsa…’’ diye örnek vermiştim. Tevafukken o akşam saat 20.55’te 6,8 şiddetinde deprem meydana geldi. Daha sonra ilçe Kaymakamı Hakan Alkan Beyle konuşurken ‘’Mahir Bey, gündüz camide konuşmanızda, Elazığ’da bir deprem olsa deniniz, akşam deprem oldu’’ dedi. Bazen bu tür tevafuklar yaşanabiliyor. Diğer taraftan Kaymakam Bey, ‘’Hocam bende dinledim güzel oldu ve çok olumlu tepkiler geldi’’ diyerek teşekkür etti. 

Türkiye geneline örnek olsun niyetiyle uzman olarak Diyanet’e, Kocatepe Camisi’nde bir Cuma günü bu konuları konuşmak istediğimi içeren dilekçe gönderdim. Bizim konuşmacılar yapıyor, deyip ‘teşekkür ederek’ izin vermediler. Bize düşen arz etmektir.

Valilik makamından, merkezde bulunan 14 camide Cuma namazı öncesi gönüllü olarak konuşma yapmak için onay alındı. Tevhit camisinde konuştum, sonra ki hafta konuşacağım camiye hazırlık yaparken il milli eğitim müdürü aradı. ‘’Mahir Bey, Vali Ahmet Kara Bey aradı. Konuşma yapmasın, camilerde doğal gaz reklamı –birisi şikâyet etmiş olabilir- yapıyormuş’’  dedi. Bu söylem karşısında çok üzüldüm ve abdest alıp gidecek zaman bunu duyunca, ellerimi açtım dua ettim ve gözyaşlarımı tutamadım. Hâlbuki ben doğal gaz / yangın / zehirlenmesini konu içinde birkaç dakika anlatıyordum. Doğal gazın reklama ihtiyacı olmadığını düşünemeyenlere, sukut ettim. Vali Bey görevden ayrılınca bir sitem, bir de teşekkür mesaj attım. ‘’Sayın Valim, keşke beni çağırıp, sen ne anlatıyorsun diye siz fırça atsaydınız. Gönüllü hizmete engel oldunuz, vebali günahı …’’ dedim. Sayın Vali gördü ama cevap veremedi. (Bu arada Sayın Valiye, bir akşam teravih sonrasında camiden beraber çıkarken yağmura yakalanınca, ‘’araban yoksa evine bırakalım’’ söylemini kendisinden duyunca çok mutlu olmuştum)

Diğer taraftan merhum müftü Dursun Kaplan Beyin ricasıyla, 2003 yıllarında ilimizdeki Kuran Kurslarında tepegözle depremi, yangını, kazaları anlatmıştım. Gelen olumlu tepkiler Müftü Beyin hoşuna gitmiş ve ‘’Mahir Bey birde Tiyatro salonunda tüm personele yapabilir miyiz?’’ demişti. Nasip olmadı. Mekânı Cennet olsun. (Bu noktada faydamız olacaksa gönüllü olarak daima hazırız)

Özeti: Camilerimizde dini sohbetlerle beraber arada bu tür sosyal konular –sağlık, tarım, afet vb.- işlenmelidir. Aynı konularda tiyatro salonunda konferanslar düzenlense 100 kişi gelmez ama camide resen 100 bin kişiye ulaşılır. (Depremle Yaşamak, kitabına bakınız) Bu tür faaliyetler yapabilecek personeller teşvik edilmelidir ki, devamı gelsin. Hele hele konuşma cemaatin hoşuna gitmişse, bir sıkıntı yaşanmamışsa ilgili kurumun amiri bir -tebrik ederim, ağzına sağlık- diyebilmelidir. 

NOT:
Bu arada Çorum’a il müftüsü olarak yeni atanan Şahin Yıldırım Bey’e ‘’Hoş Geldiniz’’ diyerek güzel hizmetlere vesile olmasını temenni ediyorum. Çünkü bu kurum gözbebeğimizdir ve güzelliklerle yâd edilmesine vesile olmak daim temennimizdir. Eğitimci, yazar ve kırk yıllık memur olarak, Sayın Müftümüzü ziyarete gittiğimde biraz farklı gördüm, ‘güzellikleri ölünce değil, görünce söylemek evladır’’ sırrınca kendisine de söyledim. Rabbim yar ve yardımcısı olsun.

 
TAVSİYE: Kitaplarım Çorum Ulucami karşında bulunan Huzur Kırtasiye ’den temin edilebilir.