Bu yazımı, ilgili konuya Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımızın dikkatini çekmeye yönelik olarak kaleme alıyorum...
Zaman zaman, çeşitli sebeplerden dolayı şehir dışına seyahatlerim oluyor...
Yine bir şehir dışı seyahatim sırasında, bir elinde 3-4 kiloluk bir market poşeti, diğer elindeki bastonu ile zar zor yürüyen 83 yaşındaki yaşlı bir amca dikkatimi çekiyor...
Yürümekte zorluk çeken ihtiyar amcanın yanına giderek müsaade ederse elindeki poşeti taşımak için yardım teklifinde bulunuyorum.
“Zahmet olmasın evladım” diyerek çekine çekine poşetleri vermek zorunda kalıyor...
Yürüdüğümüz yol boyunca biraz sohbet ediyoruz kendisiyle…
Çok samimi, içten, oldukça bilgili, güler yüzlü, haliyle hayat tecrübesi bir hayli fazla, akli melekeleri açık… Matematik bilgisi mükemmel; marketten aldıklarını kaç liraya aldığını, nereye ne kadar para verdiğinin hepsini aklında tuttuğunu, birkaç parça bir şeyler daha alacağını ama taşımaya zorlandığı için alamadığını anlatıyor ve market raf fiyatlarını takır takır sayıyor maşallah...
Geçen haftaki market raf fiyatları ile bu haftaki market raf fiyatlarını ve aldıklarını karşılaştırıyor, yine 1 hafta içinde 35 TL fark olduğunu söylüyor. “Bu, bu, bu aldıklarıma zam yapmışlar” diyor. Hangi ürünler zamlandıysa hepsini tek tek sayıyor.
Yürürken yorulduğu için çok ağır ve yavaş yürüyor haliyle...
Benim ne iş yaptığımı sordu; akademisyen, matematik öğretmeni ve aynı zamanda gazeteci olduğumu ve gazete köşe yazarlığı yaptığımı söyledim...
“Ha! Kızım sana bir konuda derdimi anlatayım, gazete köşe yazında bana da yer verir misin?” dedi.
“Tabii ki seve seve yer veririm amcacığım, sen anlat hele, seni böyle dertlendiren ne?” dedim...
Eskiden beri ulusal birkaç gazete okumadan güne başlamazmış. “Artık gözlerim görmüyor, gazete okuyamıyorum” diyor hüzünlü bir ses tonu ile...
Gazze için üzüntüsü çok büyük. “Allah bu siyonist canilerin belasını versin, kahr-ı perişan eylesin” diyor, “Amin amcacığım” diyorum...
Yaşlı amca başlıyor derdini anlatmaya:
Zamanında, çalıştığı fabrikadan emekli olunca, kendi çapında esnaflığa girişmiş, babası ölünce miras paylaşımı yapılmış. Haliyle ölüm hak, miras helal; başını sokacak, onu ve ailesini kiradan kurtaracak bir apartman dairesi almış. “Allah'a şükür, çalmadık, çırpmadık, bu yaşıma kadar alnımın teri ile geldim, 70 yaşıma kadar çalıştım” diyor yaşlı amca. 16 yaşında başlamış iş hayatına, 54 sene hiç durmadan çalışmış… Bu vatanın öz evladı olarak 24 ay askerlik hizmeti yapmış, “Maşallah” diyorum. “Bugüne kadar kimsenin tavuğuna kışt demedim, kimsenin malında mülkünde gözüm olmadı” diyor. 4 çocuk yetiştirmiş, hepsini evlendirmiş, torun torba sahibi olmuş, çocukları fırsat buldukça haftanın birkaç günü gelmeye çalışıyormuş, küçük yaşından beri Allah'ın emri, dinimizin direği beş vakit namazını hiç bırakmamış, o haliyle dahi cuma namazlarına sürekli gitmeye devam ediyormuş. Bir kez daha yaşlı amcaya “Maşallah” diyorum...
“13 yıl oldu artık çalışamıyorum, çünkü çalışıp koli taşırken düştüm” diyor. Kalça kırıklığından ameliyat olmuş, gözlerinden katarakt ameliyatı olmuş. Derken hipertansiyon nedeni ile beyninde pıhtı atmış. Kasık fıtığının ince bağırsağa hasar vermesi sonucu 4 kez ince bağırsak ameliyatı olmuş, 63 gün hastanede kalmış. Kalp kapakçığı ameliyatı olmuş, hastane enfeksiyonu nedeni ile 50 gün yine hastanede kalmış. “Maşallah amcacığım, Allah (C.C.) sağlık, sıhhat, uzun ömürler versin, senin gibi kıymetli büyüklerimizi başımızdan eksik etmesin” temennisinde bulunuyorum.
63 YILDIR EVLİYMİŞ…
“Hanım sağ dizinden tam protez diz ameliyatı oldu, romatizmal hastalığı varmış fakat diğer dizinden ameliyat olamadı, ameliyat başarılı geçmesine karşın hanım bir türlü iyileşemedi, dizleri ağrı içinde, yürüyemiyor, salondan mutfağa gitmesi dahi 5 dakika sürüyor” diyor...
TEK GEÇİM KAYNAĞIMIZ 7.600 TL EMEKLİ MAAŞI DİYOR
Sağlık kuruna girmiş, %92 engelli ve iş göremez raporu vermişler.
Fakat “Cep telefonu şirketleri dahi %25 indirim yapıyor faturalı hatlara, engelli raporum var diye, fakat Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımızdan bize hiç beş kuruş fayda yok” diyor...
“Başvuru yaptınız mı?” diye soruyorum.
“Yaptık, çocuklar evrak peşinde çok koşturdu” diyor.
“Eviniz kira değilse ve emekli maaşınız varsa para mara yok” demişler, amcanın deyimiyle...
“İki kişiyiz. 7.600÷2=3.800 TL aylık kişi başına para düşüyor. Hanım emekli değil” diyor...
“Bin 600 TL faturaları çık, geriye kişi başına 2 bin 200 TL düşüyor. Genç iken neredeyse iş, bulur, çalışırsın, 3-5 kuruş geçim parası bulursun, yaşlılık geldi, çattı, artık iş yapamaz durumda olduğumdan dolayı 1 lira dahi fazladan bir gelirimin olmasına imkan yok” diyor...
“PARA ASIL YAŞLILIKTA LAZIM, HANIM KIZIM” DİYOR
“Halı yıkayamazsın, halıları yıkamaya veriyoruz metre karesi 50 TL. Hanımda toza karşı alerji var, hemen hemen ayda bir kez vermek zorundayım” diyor.
“Market, pazar alışverişi yapamazsın, çocukları çağırıyorum, yol parası olmuş bir dünya, gelmeleri gitmeleri 100 TL yol parası, onlar da hayat ve geçim mücadelesi içinde işleri, güçleri var, hem her zaman gelemiyorlar, hem her zaman ceplerinde paraları olmuyor, paraları yoksa yol paralarını da ben veriyorum, ara sıra komşu çocukları yardım ediyor, onların da el emeklerini vermemek olmaz” diyor.
Kronik hastalığı olduğu için sürekli ilaç kullanıyormuş. “Rapor bitiyor, uzun yol yürüyemeyeceğim için mecburen taksi kullanmak zorunda kalıyorum, indi bindi 90 TL” diyor.
“Zaman zaman üniversite hastanelerine gitmek zorunda kalıyoruz, ya Hanım gidiyor, ya ben gidiyorum, muayene en az 500 TL, taksi ile gel git mecburen, o gün gitti bin TL. Bin liranın da artık pek bir hükmü kalmadı, market alışverişi parasına dönüştü” diyor...
Üzerindeki montu dahi 10 sene önce almış. “Kendime bir mont alacağım, bu mont pek ısıtmıyor artık, ama tam üç beş kuruş mont parası biriktirmeye çalıyorum, olmadık yerden olmadık bir masraf çıkıyor. Bizim mont ve Hanımın pardesü işi, her sene başka bahara kalıyor” diyor...
“Amcacığım, Hanım sağlık kuruluna gitse, emeklisi yokmuş, o engelli raporu alsa belki ona maaş bağlarlar, sizin bütçenize de ek bir katkı olur” önerisinde bulunuyorum...
“Hanım iki dizindeki rahatsızlık nedeniyle yürüyemiyor ve romatizmal hastalıkları var. Çok çabuk gribal enfeksiyonlara yakalanıyor, bir hastalığı en az 2-3 hafta sürüyor sonra... Sağlık kurulu raporu çıkarmak kolay mı? Diyelim ki bir kere gidebildik, o hastaneye günlerce nasıl gidip gelecek, orada ona çocuklardan birinin refakat etmesi gerekir, her zaman da işlerinden izin alamıyorlar ki” diyor...
“Tam 10 gün uğraşması var sağlık kurulu işinin. Bir dünya işlemi var, Hanım onu yapabilecek güçte değil, 10 gün imkanı yok uğraşamaz. Dijital dünyada yaşıyoruz, tüm rahatsızlıklarımız zaten devlette kayıtlı, biz yaşlı ve düşkünlere para vermek isteseler her şeyi internet üzerinden zaten görüyorlar” diyor...
“Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımız sanki bilmiyor mu bizim hanede iki kişi yaşadığını ve Hanımın 82 yaşında olduğunu? Kronik hastalıkları, tüm ameliyatları e-nabız sisteminde kayıtlı, tekrar tekrar nasıl o kadar tahlil ve tetkikleri yaptıracak?” diye dertleniyor…
Yaşlı amca ile ağır ağır sohbet ederek yürürken yaşadığı apartmanın önüne geliyoruz.
Apartmanda asansörleri yokmuş. “34 yıllık apartman” diyor, 6. katta oturuyorlarmış, poşetleri daire kapısına kadar çıkarıyorum.
Hanım teyzenin elini öpüp hayır duasını alıyorum, amcanın dediği gibi Hanım teyze yürümekte oldukça güçlük çekiyor, bizzat şahit oldum ve gördüm...
Sayın Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanımız;
Koca çınar, yaşlı amcanın dediği gibi genç iken koşturursan, çalışırsan para bir şekilde, bir yerlerden kazanılıyor.
Para asıl, ihtiyarlıkta lazım…
Hanımı emekli olamamış, iki kişilik minik bir dünyaları var, ikisi de engelli, biri engelli olduğunu raporu ile kanıtlayabilmiş, diğeri imkansızlıklarından dolayı onu bile kanıtlayamamış ve dolayısıyla bu kadar hayat pahalılığı içinde, geçim ve sağlık sorunlarıyla yaşamaya çalışan, bu ülkenin yıllarca emekçiliğini yapmış bey amcalarımız ve Hanım teyzelerimiz gibi tek emekli maaşı ile 10 yıldır üzerine bir mont ve pardesü dahi imkansızlıklarından dolayı alamamış durumdaki, eli öpülesi, geçmişle en önemli bağımız, ülkemizin gölgelerinde yeşerdiği koca çınarlarımız yaşlılarımıza Yüce Devletimizce en azından bir engelli parası bağlanması gerektiğini düşünüyorum ki, onlara olan vefa borcumuzu karşılamasa bile en azından zorlu hayat şartlarında arkalarında Devletimizin şefkat elini hissetsinler…
Ev kirası yokmuş Allah’tan. Çünkü üst kat komşularının ev kirası 12 bin TL imiş…Allah'tan, zamanında kazandığından üç beş lira arttırıp başlarını sokabilecekleri bir ev alabilmişler de ev kiraları yokmuş, yoksa yandı gülüm keten helva…
Yalnız burada çok önemli bir nokta var. Evin kira olmaması engelli vatandaşlarımızın hiçbir ihtiyacı olmayacağı anlamını taşımıyor...
Evi var diye oturup duvarları yiyecek halleri yok...
Elbette evi olmayan düşkünlerimiz öncelikli olsun.
Ama hayata gelme sebeplerimiz, atalarımızı da elden ayaktan düştükleri süreçte görüp gözetmek, hayır dualarını almak, varsa ihtiyaçlarını görmek ülkemizdeki üretici kesim olan biz yetişkinlerin en birinci sorumluluklarımızdan biri diye düşünüyorum. Nasıl çocuklarımızı yetiştirdiğimiz süreçte saçlarının teline zarar gelmesin diye üzerlerine titriyorsak, toplumsal hafızamız olan ve bizleri bin bir emekle yetiştiren ihtiyarlarımızı da aynı derecede koruyup kollamak, kol kanat germek boynumuzun borcu…
Asıl onların ihtiyaçları, sağlıklı ve genç bireylere göre çok daha fazla...
Tabii ki, her zaman olduğu gibi, büyük resmi bir gazeteci köşe yazarı olarak ortaya koymaya çalıştım. Takdir, Sayın Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımıza kalmış...
Saygılarımla.