Bu yıl Kurban Bayramı ve Babalar günü birlikte kutlanıyor ve yine bu yıl ilk kez emeklinin, dul ve yetimin maaşları bayram öncesinde hesaplara yatırılmadı.

Bayram ikramiyesi ise artırılmadı ve aynı şekilde 3000 lira olarak emekliye ödendi.  Adeta, “3000 lira ikramiye nelerine yetmez; bu bayramda da maaşlarını erken almasınlar”  dediler. Ellerine tutuşturulan sadaka misali ikramiyeyi tuzu kurular, garsona bahşiş diye verirken, elindeki üç kuruşluk ikramiyenin üzerine damladı, emeklinin gözyaşları...

Kurban kesmekten vazgeçtik bu yıl emeklinin kendisi kurban edildi. Babalar, çocuklarına bayramlık alamadı. Torunlara bayram harçlığı ayrılamadı. “Bu yeni bir şey değil ki! Zaten küçücük maaşlarla önceden de zorlanıyorduk” diyenler olacaktır. Evet, ama en azından bir şeyler alınabiliyordu. Bu bayram hiçbir şey yapılamadı.

Komşusu aç yatan bizden değildir” diyen; her Regaip Kandili'nde yollarına güller döşedikleri peygamberin ümmeti olmakla övünenler, emekliyi, dul ve yetimi bu bayramda aç bıraktılar...

Emeklilerin yıllarca çalışıp vergi ödedikleri, ülkenin ekonomisine katkı sağladıkları unutuldu; onlara “sosyal atık” muamelesi yapıldı. 10 bin lira maaşla kıt kanaat doymaya çalışan emekli ilk kez bayrama cebi boş girdi. Dokuz günlük bayram tatili, boğazında dokuz boğum oldu.  

Bunların anladığı İslam ile bizim anladığımız İslam aynı değil... Çünkü İslam, her zaman mazlumun ve mağdurun yanındadır. Ne demişti Hz. Ömer? “Fırat ve Dicle nehirleri kenarında bir oğlak kaybolsa, korkarım ki Allah, onu Ömer’den sorar.‛

Kendileri milletin parasıyla bal, kaymak, ıstakoz ile beslenip, ejder meyveli içeceklerini yudumlayıp aşırı lüks bir hayat sürerlerken Fırat ve Dicle kenarında açlıkla mücadele eden halkı düşünen var mı? Olsaydı emekli, dul ve yetimler bayrama beş parasız ve mağduriyet içinde girerler miydi? Hangi vicdan ömürlerinin son yıllarında bu insanları açlığa mahkûm edebilir? Çocuklarının ya da komşularının eline muhtaç hale getirebilir? Bu vicdansızlığın Kur’an’da yeri var mı? Sizin anladığınız İslam bu mu?

İslam’ın temel direği adalettir. Adalet de hukuk devletinin temelidir. İnsanları yoksullaştıran, bayrama beş parasız girmesine neden olan ülke yöneticileri Kur’an’ın  “Allah, insanlar arasında hüküm verdiğiniz zaman, adaletle hükmetmenizi emreder.” (Nisâ, 58) ayetini bilmiyor olabilirler mi? Hz. Muhammed’in; “Ey insanlar! Ben bir kimsenin sırtına kırbaçla vurdumsa, gelsin benim sırtıma kısas yapsın. Bu suretle ben Rabbimin huzuruna müsterih olarak çıkayım.” dediğinden habersizler mi?

Peki ya Cumhuriyetimizin Kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ne diyor; “Bu geniş memleketi bayındır bir hale çevirmek gerekir. Bu halk, zengin olmak zorundadır. Memleket bayındır olmazsa, bu halk zengin olmazsa, size hâlâ yaşamak imkânından söz ederlerse inanmayınız.” Zengin olduk mu? Hayır! Kimler zengin oldu? Ülkenin bütün imkânlarını ellerinde tutan siyasiler ve destekçileri...

Başka ne diyor Atatürk: “...Bizim gözümüzde çiftçi, çoban, işçi, tüccar, sanatkâr, asker, doktor, kısaca, herhangi bir sosyal kuruluşta çalışan bir vatandaşın hak, çıkar ve özgürlüğü eşittir. Devlete, bu anlayış ile en çok faydalı olmak ve milletin güven ve iradesini, yerinde harcayabilmek, bizce, bizim anladığımız anlamda, halk hükûmeti yönetimi ile mümkün olur.” Var mı böyle bir yönetim? Yok! Neden yok? Çünkü iktidar, halkından uzaklaştı. Saraylardan halkın dipsiz yoksulluğu görülmüyor... Görülse de kimse aldırış etmiyor.  Milletin vergileri; geçmediğimiz otoyol ve köprülere, gitmediğimiz şehir hastanelerine; milyonlarca mülteciye ve yandaşa, yoldaşa aktarılıyor; emekliye bir kuru maaşı çok görenlerce...

Ne demişti Şeyh Edebali; “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın”

**

Emekliyi dilenci yerine koyanlar, bayram sabahı lüks makam otomobilleri ve onlarca korumaları eşliğinde âlâ-yı vâlâ ile bayram namazına giderken hiç vicdanları sızlamayacak mı? Allah’a hangi yüzle el açacaklar? Cami çıkışında vatandaşın yüzüne nasıl bakacaklar?

“Mazlumun âhı, titretir Arş-ı Âlâ’yı” diyor Sadi Şirazi.

Bizim mazlumların gözyaşları da elbet arşı titretecek...

Bugün değilse yarın...

Bayramınız kutlu olsun diyemeyeceğim. Çünkü kutlayacak bir bayram göremiyorum. İnşallah sonraki bayramlara...

Esenlikler diliyorum.

Tülay Hergünlü

İstanbul, 14 Haziran 2024