Yıllardır Kargı panayırlarının methini duyar ve çok merak ederdim. 5 Kasım Pazar günü Osmancık’tan Mustafa Boyvat, Avni Kılıç ve Muammer Okutan’la beraber Kargı panayırına gittik. O gün Kargı’da müthiş bir insan ve araba kalabalığı vardı.
Beş bir nufuslu Kargı yaklaşık 15-20 bin insanı ağırlıyordu.
Eski Belediye Başkanımız Avni Kılıç’ın, udi Muammer Okutan’ın ve eczacı Mustafa Boyvat’ın Kargı’da ne çok seveni varmış. Adım başı insanlar sıraya girerek bizlere hoş geldiniz dediler. Sevilen, sayılan, itibar sahibi dostlarımın olması hoşuma gitti. Kalabalıktan güreşlerin yapıldığı stada giremedik.
Bir lokantada sırık kebabı yiyerek dönmek zorunda kaldık.
25 Kasım’da yapılan İstanbul Osmancık’lılar toplantısına ben özel işlerim nedeniyle katılamadım. Sağolsunlar, Yakup Eken ve Mehmet Haykır toplantıyı organize etmişler.
Toplantıya Yakup Eken, Mehmet Haykır, Şükran Uysal, Emrullah Elverici, Ayhan Canver, Fahri Aldemir, Mithat Karabilecen, Ekrem Uyar, İbrahim Geçkin, Sakin Derindere, Bekir Aslan, Alev Yalçın, Berna Yalçın, Vahide Göl, Nazmiye Karaoğlu, Emine Çelik, Gönül Çelik, Merve Çelik, Mehmet İrşadi, Şerif Gelici, Enver Göktürk
ve Nahide Durukan katılmışlar.
Ortaokul arkadaşım Tekmen’li emekli öğretmen Bekir Aslan’ın kalabalık bir aile efradıyla toplantımıza katılmasına çok sevindim.
Bütün katılımcı arkadaşlara, özellikle bayan arkadaşlara çok teşekkür ederim.
Emekli Orgeneral Ahmet Çörek’çi paşamız, beni telefonla arayarak, toplantıya katılamadığı için üzüntülerini belirtip, bütün katılımcı arkadaşlara selam ve sevgilerini iletmemi rica etti. Ben de Yakup Eken ve Mehmet Haykır aracılığıyla katılımcı arkadaşlara paşamızın selamlarını ilettim.
Yarın da Saray Muhallebicisinde 1962-1963 Çorum lisesi mezunu arkadaşlarımı topluyorum. 1962-1963 Çorum lisesi mezunu Osmancık’lı arkadaşlardan Yücel Boyacı, emekli Albay Kamil Gökgöz (Antalya’da yaşıyor) ve bir de ben kaldım.
Mühendis Hasan Tokgöz, öğretmen Mahmut Çörekçi, öğretmen Mustafa Gürsoy
ve Avukat Orhan Öztürk ebedi âleme göç ettiler.
Hepsini de rahmetle, sevgiyle ve saygıyla anıyorum. Nurlarda yatsınlar.
Bizler de Yahya Kemal üstadın ölüm döşeğinde söylediği gibi;
Ölüm kaderde var, yaşayıp köhnemek hazin,
Yok mudur buna bir çare, Ya Rabbelalemin?
desek de, Allah elden ayaktan düşürmesin diyerek kadere rıza gösterip;
Dönülmez akşamın ufkundayız; vakit çok geç,
Bu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç… diyerek Hakk’a teslim olacağız.
Şimdi şiir, edebiyat, tasavvuf ve felsefe âlemine dalarak söyleşelim.
Aşağıdaki güzel dörtlüğün kime ait olduğunu araştırdım ama bulamadım.
Gönül sana kırgınım, / Hal bilmezden hal sorarsın,
Yanında bülbül dururken, / Kargaya gül sorarsın…
Daha sonra Yunus Emre almış sazını eline ;
Şöyle hayran eyle beni, / Aşkın oduna yanayım,
Her ne yana bakar isem, / Gördüğüm seni sanayım…
Şimdi de meşhur hiciv üstadı şair Eşref aldı sazı eline;
Geçmişe mâzi deme, tarih oku, / Hüsn-i tatbikat için emsal olur,
Hâli hazırda düşün âti için, / Çünkü istikbal bir gün hâl olur.
(Geçmişi bilmek, bugün iyi işler yapmak için bir kılavuz olur.
Geleceği de bugünden düşünmek gerekir, o gelecekte mutlaka bir gün yaşanacaktır.)
Namık Kemal üstadın vatanla ilgili çok sevdiğim şu güzel sözleri içimi acıtır.
Ölürsem görmeden millette ümmid ettiğim feyzi, (ışığı)
Yazılsın seng-i kabrime vatan mahzun, ben mahzun..(Seng- kabir=Mezar taşı