Sizlere daha güzel şeyler yazmak isterdim, bu seçim öncesi…
Dostluğa, Barışa, Sevgiye ve Mutluluğa dair… Olmadı ama yine de bir-iki şeyler karalamak geldi içimizden; bazı karanlıkları aydınlatmak adına…
Bazen gülüp geçtiniz, çoğuna da gülüp geçmediniz!..
İnsanlar dostluğa hasret ama kazık atmak için yarışanlar da var…
İnsanlar sevgiye de hasret ama her gün karşısındakinin gözünü çıkarmak için pusuda yatanlar da var…
İnsanlar doğruluğa da hasret ama Dana’nın altında Buzağı arayanlar da var…
Hepimiz bir toplumun kişileriyiz ki-bende- sende-öbürüde-ötekide ve bizler bir kazanda maalesef kaynatılıyoruz!..
Daha açık bir deyimle; noktası noktasına-yalancılarımızla,doğrucularımızla,düzenbazlarımızla,mutlularımızla,ezenlerimizle,ezilenlerimizle,namertlerimizle,korkaklarımızla,cesurlarımızla,okumuşlarımızla,cahillerimizle,küçüklerimiz ve dahi büyüklerimizle-atılmışız bir koca kazanının içine-yakmışlar kazanın altına büyük bir ateş fokurda fokur, fokurda fokur…
Bitmeyen bu fokurdamayı bitirecek bir ortam doğamaz mı?
Yok mu koskoca toplumda bu ateşe su serpecek?
Elbette vardır. Toplumlar gitgide daha çok bilinçlenirse, sağduyusu ile hareket etmeye başlarsa, iyi-kötü ayırt edilebilir durumuna gelinirse ki, kazanın fokurdaması kesilecek, kazandakiler tek tek dışarıya çıkıp, ateşe körük çekenlere lanet püsküreceklerdir.
Kimdir bu körükçü kişiler? Aşağıda dizelerini de okuyacağınız -tabi ki her zaman piyasa da olan “Çirkin Politikacı” ve ‘Yandaşları’ ve de ‘Yalakaları’dır’…
Gör çirkin politikacı / Eğer gözün varsa!
Duy çirkin politikacı /Eğer kulağın varsa!
Yan çirkin politikacı / Eğer yüreğin varsa!
Diren, hala bu düzen değişmesin diye…
Dayat, hala bu düzen değişmesin diye…
Onun içindir ki-çirkinini değil-temizini, doğrusunu, mert olanını seçelim.
Önemli olan seçilmek değil, seçmektir… En iyisini seçtinse senden daha mutlu bir kişi olmayacaktır. İyi Seçimler…
(Bu yazı: Çimse- İş sendikası seçimleri öncesi; Çorum Çimento Fabrikası ‘Sosyal Demokrat İşçileri’ tarafından çıkarılan 4. ve son sayısı olan “İŞÇİNİN ALINTERİ” gazetesindeki 07.11.1977 tarihinde ”Tele-Taş” köşesinde yayınlanan – düzeltmeli- yazımdır. Gazete, İstem Basımevi’nin ürünüdür.-E.Ç)
Unutmayalım ki !..Sadece “Sözle “değil, ”Eylemle “de davanı yürüteceksin…
Okuyacaksın, Okutacaksın.. Bu kadar.. değil tabiî ki.. daha çok!
* * * * *
EŞEĞİN EŞŞEKLİĞİ !..
Eşeğin biri ahırda anırıp duruyormuş. Sahibi olan adam ”Yeter artık” demiş…”Ammada kafa şişirdin. Kes sesini.”
Eşek” Sana ne”diye bağırmış. ”Benim keyfime kim karışır! İstersem nara, istersem çifte atarım!” Ve yine başlamış anırmağa.
Sahibi eşeğinin ne biçim eşşek olduğunu bildiği için “Çirkrfe taş atma, üstüne sıçrar” atasözünü anımsayarak susmuş. Susmuş ama eşek susmak bilmiyor. Hemen gitmiş ormana, Kral Aslan’ı almış gelmiş.
Aslan bakmış, eşek hala anırıyor…Bir kükremiş.. Eşek tıs-pıs…
Sahibi kinayeli bakmış eşeğe ”Hadi” demiş ”Anırsana!.”
Eşek” Yooo…”diye yanıt vermiş. ”Her ne kadar eşeksem de ,benim eşekliğim bu kadardır!.” diyebilmiş.
Eşek anlamışta, Anlamayanlara!..
Anlayana sivrisinek saz, anlamayan davul zurna az!.
İYİ SEYİRLER…