Bu sabah sofraya bir tabak eksik koydum. Bir kaşık, bir çatal, bir bıçak…
Kulplu, büyük çay bardağın rafta kaldı; çay kaşığın çekmecede…
Sadece kendime bir dilim çavdar ekmeği kızarttım. Beyaz, bayat ekmeklerin, ekmeklikte kaldı… Onları kızartamadım…
Tuzu gitsin diye suya koyduğum beyaz peynirinden kalanı bir tabağa aldım; suyunu döktüm, kâseyi dolaba kaldırdım.
Suda beklettiğim siyah zeytinini, bizimkilere karıştırdım; boğazım düğümlenerek…
Bir domates doğradım gözyaşları içinde… Oysaki domates doğramayı hiç sevmem, bilirsin. “Gel, domateslerini doğra!” diyemedim…
Çayı her zamankinden az demledim; hani o çok sevdiğin, biter diye sürekli yedek paket bulundurduğumuz çaydan…
Her sabah tabağının yanına koyduğun tansiyon ilacına baktım, üç adet kalmıştı. Aldığım yere bıraktım.
Sandalyeni boş bıraktık. Kimse oturamadı… Bir yerlerden çıkıp, gelecekmişsin gibi…
Lokmalar boğazımıza dizildi, gözyaşlarımız tabaklarımıza damladı…
Çok eksildik anne…
Mutfaktaki tıkırtıların eksildi…
Odandaki nefesin…
Sarılmalarımız, günaydınlarımız; “Allah rahatlık versin” dileklerimiz, eksildi…
Her yerde kokunu arıyoruz ama yok!
Pişirdiğin yemeğin kalanını dondurucuya koydum. Reçellerin bitecek diye ödümüz patlıyor… Kışlık sebzeler, senin bıraktığın gibi duruyor…
Sıcaklığını özlüyoruz anne! Kucağını, sesini…
Meğer biz sana dayanıyor, senden güç alıyormuşuz…
Kolumuz, kanadımız kırıldı anne…
Eskiye dair her şey bizimle birlikte öksüz kaldı…
Siyah beyaz fotoğraflar, okuduğun şiirler, çocuk şarkıların, defterlerindeki yazılmamış sayfaların, anıların…
Şimdi kim bize o anılardan bahsedecek!
Çocukluklarımızı anlatacak…
“Lüllüğüm!” diye seslenecek!
Ben şimdi kime derdimi anlatacağım? Kim beni teselli edecek?
Seninle birlikte en iyi arkadaşımı da kaybettim anne…
Kitapların da öksüz kaldı…
Ben şimdi kitap listesi hazırlarken, “İstediğin kitap var mı” diye kime soracağım? Kitap muhabbetlerini kiminle yapacağım?
Son okuduğun kitapta son yazına bakıyorum; “Korona günlerinde Rahmi Turan’ın kitaplarını okumak çok iyi geldi” diye yazmışsın…
Saatli Maarif Takvimi’nin sayfası 28 Temmuz’da kalmış, kopartmamışsın… Ben de kopartamadım anne…
Son okuduğun Sözcü Gazetesi de takvimin yanında…
Sen bir Cumhuriyet kadınıydın.
Gidişinle Cumhuriyet eksildi anne…
Bize şimdi kim “Bayrağım” şiirini okuyacak!
Bayrağımızı gördüğün zaman dayanamaz ağlardın… Bayrağımız öksüz kaldı anne…
Öksüz kaldık, eksik kaldık anne…
Bu nasıl bir boşluk! Sanki dünya boşaldı… Her şey anlamını yitirdi…
Yitip, gitmemeye çalışıyoruz anne!
Doğan Cüceloğlu ne kadar haklıymış: “Annen yoksa kimsen yok.”
Bir evlat kaç yaşında olursa olsun, annesi gidince, kimsesiz kalıyormuş.
Kimsesiz, sensiz kaldık anne…
Yeniden buluşuncaya kadar, kalbimizdesin annemmm…