Dervişe sordular: -“Hayat ne zaman normale döner?”
Derviş cevap verdi; -“İnsanlar Allah’a döndüğü zaman!”
Yeryüzünde meydana gelen tüm olaylar, Allah’ın sonsuz ilim ve hikmetinin gereği koyduğu kurallar çerçevesinde gelişir. İyi ve kötü yaşadığımız her musibet biz kullar için bir imtihan vesilesidir. Çıplak gözle göremediğimiz küçücük bir virüs sadece dünyayı değil insanlığımızı salladı. Her gün ölümlere, savaşlara uyandığımız bir dünyada ateş sadece düştüğü yeri yaktı. Yürekleri parçalayan mevzularda gözler nemlenmedi, yürekler dağlanmadı, insan olma boyutundan uzaklaştık. Ritmimiz bozuldu. İnsanlar bozuldu. Toplum bozuldu. Dünya bozuldu. “Şüphesiz ki, bir millet kendini bozmadıkça Allah onların durumunu değiştirmez. (Rad. 11)” ayetini yaşıyoruz. Anla!
Çağ atladı diye övündüğümüz insanlık en çaresiz zamanlarını yaşıyor. Kişisel gelişim kitaplarından fırlayan bir insanlık; ben demenin dozunu kaçırıp ben hastalığına yakalandı. Güç bende diyen insanoğlu bu gücünün bir emanet olduğunu ve esas güç sahibinin Allah olduğunu unuttu. Oysa ki; insan nefsinin hayvani yönünü insanileştirmek için gelmişti bu dünyaya. İnsan olmanın zevkini tatmadan göçüp gitmek ne büyük kayıptı. Tamda; çağımıza uygun bir virüs başımıza musibet olarak gönderildi. “Küçük dağları ben yarattım,” diyen insanoğlunun eli kolu bağlandı. “Ey insan! sana iyilikten ve güzellikten yana her ne gelip isabet ederse Allah’tandır; kötülükten bela ve musibetten de sana her ne gelip dokunursa oda nefsin hatasındadır. (Nisa 79)” ayetini yaşıyoruz. Anla!
Öyle bir zaman yaşıyoruz ki herkes kendi derdine düştü. Bu hastalıktan en çok yaşlılar etkilenirken en mağdur yine onlar oldu. “-Ya bende hasta olursam” diye atasını hastanede tek başına bırakıp ölüme terk eden evlatlar oldu. Gözümle gördüm. Bizzat yaşadım. Vicdansız kulların eline kalmak ne kadar feciydi. Oysaki; insana en çok yakışan merhametti. Merhamet duygusuydu, yatalak anne babaya baktıran. Kıyamet alametimi bu yaşananlar, yoksa küçük bir kıyamet provası mı bilemem ama “O gün kişi annesinden babasından eşinden ve çocuklarından kaçacaktır. (Abese 34)” ayetini yaşıyoruz. Anla!
“İnsan, insan derler idi, insan nedir şimdi bildim” diyen Muhyiddin Abdal duygularıma tercüman oldu. Şu Corona zamanında bende birçok insan bildim. İnsan bildiklerimin insansı olduklarını gördüm. Allah insanı dünyaya imtihan için gönderdi. İmtihan etmek içinde bela ve musibetler verdi. Ne demişler “Bir musibet, bin nasihatten yeğdir.” Birçok kavim, birçok insan bu imtihanı kaybederek helak oldu. Tarih bu hikayelerle, yeryüzü bu insanların mezarlarıyla dolu. Anla!
“Merhamet masum olduğu için her kalbe misafir olmazmış (İbn-i Haldun).” Merhametin kalplerine hiç uğramadığı insanlar gördüm. İnsan; iyi ya da kötü değil, merhamet edendir. Geç kalmış bir merhamet hep ağlayacağın pişmanlıktır. Kalbinde merhameti olmayan insanlara kırıldığım için değil, kalbim onlardan uzaklaştığı için üzülüyorum. Anla!
Ne güzel duadır “Allah’ım, bana merhamet et.” Merhamet istiyorsan eğer, sende tüm yaratılana merhamet et. Yüzün olsun. Anla!