Günümüzde insanların yoğun çalışma temposu ve diğer insanlarla olan ilişkileri nedeniyle kendilerini unuttuğunu söyleyebiliriz. Herhalde bu durumda en fazla zararı birçoğumuzun kulak vermediği kalbimiz görmektedir. Duygularımızı, korkularımızı, sevincimizi ve daha bir sürü şeyi dış dünyadan arındırarak yaşayamıyoruz. Etrafımızdaki her şey ve herkes müthiş bir hızla geçip gitmekte. Onlar geçip giderken kalbimizde gerçekten ne hissettiğimize önem veriyor muyuz? Muhtemelen yaşadığımız kargaşada bu sorunun cevabı “hayır” olacaktır.
Hastalıklar, kayıplar, yas, ayrılık, doğal afetler, ilişki problemleri, iş kaybı, psikolojik rahatsızlıklar… Yaşamda başımıza birçok olumsuz olay gelebiliyor. Bu olayları engellememiz genelde mümkün değil. Kimi insanlar karşılaştıkları bu zorlukları çabucak atlatıp eski hallerine dönerken, kimileri desteğe ihtiyaç duyabiliyor. İşte bazılarını zorlu yaşam olayları karşısında esnek hale getiren bu özelliğin adı, psikolojik sağlamlık veya duygusal dayanıklılık.
Zor durumlar karşısında adeta bir hacıyatmaz gibi yeniden ayağa kalkma ve toparlanma yeteneği olarak tanımlanıyor. Psikolojik sağlamlık, travma sonrası büyüme (veya gelişme) kavramına yakın olmakla birlikte aynı şey değil. Travma sonrası gelişme, travmalardan güçlenerek ve iç görü (farkındalık) kazanarak, ilişkileri daha da kuvvetlendirerek çıkmayı ifade ediyor. Psikolojik sağlamlık ise, zor olaylar karşısında toparlanmayı ve eski halinde dönebilmeyi ifade ediyor.
Psikolojik sağlamlığı yüksek kişiler üç ortak karakter özelliğine sahip. Bunlar; gerçeği olduğu gibi kabul etmek; hayatın anlamlı olduğuna dair inanca sahip olmak ve doğaçlama hareket etmek konusunda becerili olmak.
Peki, bunca zor yaşantının telaşın içinde Mutluluk? Mutluluk yaşanmaz, hatırlanır diye bir cümle okumuştum bir yerde. Bu, böyledir. Yaşarken farkında olmayız genelde mutluluğun üstünden seneler geçer. Alelade bir anda burnumuzun direği sızlar. Ve şöyle deriz “Vay be! Ne de güzel zamanlarmış... “Hayat, mutlu olunan üç beş andır.
Hepimizi ruhen ve bedenen hayata bağlayan anlarımız, anılarımız, arkadaşlıklarımız, duygusal olarak kurduğumuz bağlar, bazen doğada olmanın vermiş olduğu yenilenme hissimiz, bazen sadece gökyüzünü izlemek, bazen ruhumuzun yansıması olan sanat. Sana hayatta olduğunu hissettiren asıl şey nedir hiç düşündün mü? Biraz çocuk kalan yanımıza göz gezdirirsek cevaba yakın olur muyduk J
İçimizde her zaman var olan fakat kimimizin alt benliğine sıkışmış, kimimizin ise inatla sosyal hayatta yansıttığı meraklı, sorgulayan, çabuk öğrenen, bilgiye aç, sevmeyi bilen, önyargısız, saf, oyuncu, eğlenceli, anı yaşamanın üstadı, kin tutmayan, eğlence ve oyun delisi tarafa doğru gidelim belki de tam buralardan psikolojik sağlamlık konusunda bir yol yakalarız.